Salgın traduction Espagnol
2,916 traduction parallèle
Galen'e göre veba dört salgının oransız olmasından kaynaklanıyordu.
Galeno cree que la peste se debe a la desproporción de los 4 humores.
Fakat tifüs salgını çıkınca anne ve babası hayatını kaybetti.
Pero hubo una epidemia de tifus y ambos, su madre y su padre, perdieron la vida.
Bu bağlamda, Batman, bir sosyal salgın hastalık olarak nitelenebilir.
En este contexto, Batman podría ser considerado una enfermedad social.
# Salgın!
Plaga!
Dünya nüfusunun neredeyse yarısını yok edebilecek.. .. bir salgın hastalığa neden olacak.
Él va a liberar una epidemia que potencialmente podría acabar con la mitad de población del mundo.
Salgının yayılmasıyla da ilgilenmemiz gerekli.
Tenemos que hacerle frente a la liberación de la enfermedad.
Ne bileyim, şu eserler ne zaman gıdıklama vebası.. .. ya da kedi yavrusu salgını başlattı ki.
Quiero decir, los artefactos nunca liberan una plaga de cosquillas o una epidemia de gatitos.
Terleme hastalığının ilk defa Avrupada görüldüğünü ve.. 1485 ve 1551 yılları arasında bilinen bir kaç.. .. salgın olduğunu biliyoruz.
Bueno, sabemos que la enfermedad sudorosa ocurrió por primera vez en Europa y que hay varios brotes entre 1485 y 1551.
Ayrıca görülen salgınların vurdukları nüfusun.. .. yarısını götürdüğünü de biliyoruz.
También sabemos que algunos de los brotes se dice que han desaparecido la mitad de las poblaciones a las que golpean.
Dünya çapında bir salgın var.
Hay una pandemia a nivel global.
Geoffroy Du Breuil adındaki bir tarihçi 12. yüzyılda böyle bir salgın olduğunu yazmış.
Un historiador llamado Geoffroy du Breuil registró un altercado semejante en el siglo XII.
Bence bir salgının yayılmasını önleyebilmek üçlü ilişkide ne yapacağını bilmekten biraz daha önemli.
Creo que es ligeramente más importante ser capaz de limitar la dispersión de una epidemia que saber conducirse en un trío.
Kızım, ülkemize salgın gibi yayılmış soysuz heriflerin biri tarafından tecavüze uğradı ve öldürüldü.
Mi hija fue violada y asesinada por uno de estos degenerados que han plagando al país.
Bundan yıllar sonra, bu salgın hakkına yazılar yazıldığında tarih kitaplarında Woodbury'den bahsedecekler.
Y dentro de muchos años, cuando escriban sobre esta plaga en los libros de historia, escribirán sobre Woodbury.
Doğu, Rusya ve Asya, Salgın Krallığı.
Al este, Rusia y Asia, el Reino de la Enfermedad.
Çapulcular, seller, salgın hastalıklar.
Invasores, epidemias, inundaciones.
Burası Beatles ülkesi, önceleri Britanya olarak bilinen, "Beatlemania" olarak adlandırılan salgının genç kızlar başta olmak üzere gençleri etkisi altına aldığı yer.
Esta es la Tierra Beatle, antes llamada Gran Bretaña donde una epidemia llamada Beatlemanía se apoderó de la juventud.
Veba salgını köyümü aldı. Kaçmaya çalıştık.
La peste llegó a mi pueblo.
Eğer bir tür virüs salgını söz konusu ise,... kaybımız hayal ettiğinizden çok daha büyük boyutlarda olacak.
Señor, realmente es una mutación de la gripe aviar. Las consecuencias serán catastróficas.
Dün, Bundang'ın bazı bölgelerinde grip salgını başladı.
Hoy a primera hora, en Bundang, se ha informado de la propagación de un virus.
Endonezya ve diğer ülkelerde insandan insana yayıIımları olmuş. Kore'de bu salgının nasıI ortaya çıktığı bilinmiyor.
Casos de infección de humano a humano... se han detectado en Indonesia, Vietnam... pero, hasta ahora, nunca en Corea.
Bu epideminin etkilediği insanların, bu durumla karşı karşıya kalanların,... tüm sorumluluğu benim omuzlarımda. Bundang bölgesindeki grip salgını problemini çözüme kavuşturmak için,... hükümet olarak, elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz. Bu, ulusuma sözümdür.
Mis sinceras condolencias... a las familias que han perdido a seres queridos... y les prometo que haré todo lo que esté en mi mano... para erradicar la epidemia que está amenazando Bundang.
Hükümet, bu salgın için karantina bölgeleri oluşturdu.
El gobierno ha establecido... campos de cuarentena para su seguridad.
Grip salgını için helikopterleri bile çıkarmışlar.
¿ Han puesto helicópteros para un resfriado?
O yüzden, Salgın Hastalıklarla Mücadele Timi'ni oraya göndermek en iyisi. Bundang'da karantinaya devam edeceğiz.
Por eso han enviado los mejores médicos del Centro de Control de Enfermedades... y hemos aislado con éxito la ciudad de Bundang.
Bulaşıcı Hastalıklarla Mücadele Kurumu, bugün virüs salgınından kurtulanlara,... Kim Mi Reu'nın antikor taşıdığı haberini verdi.
El Centro de Control de Enfermedades de Corea... ha anunciado hoy que la superviviente de la gripe aviar. Kim Mi-reu es portadora del antivirus.
Salgın hastalık ilk işaret.
La pestilencia es la primera señal...
Bu kesinlikle bulaşıcı bir salgın başlangıcıdır.
Definitivamente este es el comienzo de un brote contagioso.
Dizanteri salgını yüzündendir belki.
Un brote de disentería, tal vez.
Kötü bir salgın.
¡ El flagelo de las enfermedades malignas!
Cumhuriyetçiler AIDS araştırma fonlarını kesmişti salgından eşcinsel yaşamı suçluyorlardı çünkü.
Los republicanos pararon la investigación del SIDA porque culparon al estilo de vida gay de la epidemia.
Ozaman belki, salgını kontrol altına alırken biraz sağduyu kullanan adamlarınada güvenebilirsin.
Bueno, señor, tal vez podría confiar un poco en sus hombres Para que usen el sentido común cuando van a tratar a los contagiados.
Salgın çoktan başlamıştı.
El brote ya había comenzado.
1918 deki grip salgınında bir yıl içinde nerdeyse 90 milyon kişi ölmüştü.
En 1918, una pandemia de gripe Mató a unas 90 millones de personas en poco más de un año.
Bizim yüzme havuzlarının yanısıra Batı Nil Virüsü salgınının muhtemel başka bir sebebi var gibi görünüyor.
Parece que hay otra posible causa de la aparición del virus del Nilo Occidental además de sólo nuestras piscinas.
Tanrı salgını yasaklamıştır.
Que Dios no permita que él no te haya contagiado.
İç huzursuzluk ve uyuşturucu salgınının yanı sıra birde çete savaşımızın olduğunu mu söylüyorsun?
Entonces, ¿ dices que además del descontento civil y de una epidemia de drogas, tengo que lidiar con una guerra de bandas?
Grip salgını var.
Es la gripe.
Salgını gösteriyor.
Son los brotes confirmados.
- Evet. - Kuş gribi salgını sırasında New York'da nöbetteydim, çok korkutucuydu.
- Estaba haciendo mi rotación en urgencias en Nueva York durante la gripe A, y dió mucho miedo.
Salgın umrumda değil.
No me importa la gripe.
Gidip, salgının varolduğu bir kasabanın ortasında konser verdin.
Claro, solo tocas un concierto en "GRIPE-PUEBLO" * ( parecido a Bluebell )
Grip salgını mı?
¿ Gripe?
Salgın yüzünden bandocu kızlar yok dansçılarımızın çoğu yok ve insan piramidi yapacaklar iki kişiye düştü ki bu da onları ancak insan direği yapar.
okey.. así que debido a la gripe hemos perdido a todas nuestras mayoretes uh, muchos de nuestros bailarines y.. la piramide humana lo que lo hace más un pene? humano
Nur topu gibi bir salgınımız oldu.
Tenemos una plaga.
.. en hızlı yayılan salgın olarak adlandırdı. Söz konusu krizi yeniden ele alacağız.
Estaremos cubriendo la crisis todo el día.
Aracının salgıladığı kanserojen bulutun içine mi gireyim?
¿ Hacia la nube carcinogénica hecha por tu vehículo?
Bütün bu Oo'Glog salgısı olayının bunun için olduğunu mu söylüyorsun...
Me estas diciendo que toda esta búsqueda del sudor del Oo'Glog...
Salgısını da.
- Arriba. - El jugo también.
İç organlarını mahveden bir toksin salgılıyor.
Está liberando toxinas que están destruyendo sus órganos internos.
Fae'ler tarafından farkedilmemek için kullandıkları salgı Lauren'ın Hecuba Hapisanesi'nde Warden'ı kandırmak için kullandığı salgıyla aynıydı.
El disfraz que estaban usando para no ser detectados por los Fae era el mismo disfraz que usó Lauren para engañar al alcaide cuando estábamos en la prisión Hecuba.