Salı günü traduction Espagnol
1,824 traduction parallèle
- Salı günü Popular'ı mırıldanıyordun.
Bueno, tarareabas "Popular" en el ascensor, el martes.
Annemin Salı günü müşterilerini burada ağırlayacağını biliyorsun, değil mi?
¿ Sabes que mamá se reúne aquí con clientes los martes?
- Salı günü temizliğe gelen kimdi?
- ¿ Quién es la que limpia los martes?
Yiyecekler Salı günü gelecek.
Las raciones son los martes.
"Salı günü iki kişilik" "Cin Yağmuru".
"Martes dos por uno". "Llueve gin".
Salı günü kiliseye mi gidiyor?
¿ A la iglesia en un martes?
Ama salı günü öğle vakti kiliseye gidiyordu.
Pero fue a la iglesia en pleno día en martes.
Emlakçılar salı günü evi görmeye gelecek ve evin gazı hala bağlanmadı.
La visita a mi casa es el martes, y el gas sigue sin conectar.
O salı günü ölecek olan bir tutuklu, olan bu.
Bueno, sí, es un convicto que va a morir el martes. Ésa es la cuestión.
- O beni Salı günü...
- Ella dijo que era martes...
Mesela geçen salı günü saat 23'te "Wolf" adlı birine.
El martes pasado a las 23 : 00, a alguien llamado "Wolf".
Hadisenin, salı günü öğleden sonra... gerçekleştiği biliniyor...
El incidente, como después se lo conoció sucedió la tarde de un martes.
Tabi ki. Salı günü oraya gittiğimde, senin için bir tane alırım.
Te conseguiré una cuando vaya allá el martes.
Polis Verma'nın bisikletini geçen salı günü Santa Cruz istasyonu bahçesinden kim çaldı?
¿ Quién robó la bicicleta del agente Varmy afuera de la estación Santa Cruz el jueves pasado?
Eski şarkıcı Anita Bryant'ın eşcinsel eylemcilere karşı yürüttüğü mücadele, Salı günü oylanacak.
La batalla entre la cantante Anita Bryant y el activista de los derechos de los gays se dirimirá el martes.
Çünkü bu üstü üste 100. salı günü ve ben bundan bıktım, bu durmuyor.
Porque con este son 100 martes seguidos que he pasado, y nunca acaba.
Tanrım, kaç salı günü yaşadın?
Dios. ¿ Cuántos martes tuviste?
Dostum kaç salı günü yaşadın?
Amigo, ¿ cuántos martes tuviste?
- Salı günü görüşürüz.
- Te veré el martes.
Salı günü tekrar gelmelisiniz.
Van a tener que venir el Martes.
Bunu ona salı günü, geldiği zaman veririsin.
Entregaselo a el el martes, cuando llegue.
Salı günü verebilirsin.
Hay que entregarlo el lunes.
Salı günü, geç saatte yapılan bir senato oturumundan sonra arabamla eve giderken ihtiyaç gidermem gerekti.
En la noche del martes, luego de una sesión muy tarde en la noche del Senado, conducía a casa cuando descubrí que necesitaba usar el baño.
- Salı günü.
El martes.
- Demek Salı günü...
Te vas el martes...
Salı günü çok iyi olur.
El martes sería genial.
Salı günü görüşmek üzere.
Vendré a buscaros el martes. ¿ De acuerdo?
İki haftadır gribim. Salı günü iyiydim aslında, fakat sonra bastırdı
Empecé a sentirme bien el martes, pero abusé.
Salı günü gel. Tamam mı?
Ven el martes. ¿ Está bien?
Ama yine de Salı günü gelen seksi hatunu tercih edeceğim sanırım.
Pero me quedo con la chica sensual que vino el martes.
Salı günü boşalttık dediler.
Dijeron que los habían evacuado ese martes.
Sonra ertesi sabah, 6 Kasım Salı günü, saat 9 : 48'de Stuart, Iowa'dan başka bir arama.
Luego otra desde Stuart, Iowa, a las 9 : 48 a.m. la mañana siguiente, martes 6 de noviembre.
Salı günü senlik bir iş var elimde, evlat. Motosikletin duruyor mu?
Tengo otro trabajo para ti el martes, ¿ tienes la bicicleta?
Tamam o zaman, Salı günü saat 2 sularında burada ol, evlat.
Bien, ven el martes a las dos.
Salı günü burada ol, evlat.
Ven el martes.
Anlaştığımız gibi, Salı günü buluşuyoruz.
Así, según lo acordado, nos reunimos el martes.
Salı günü öğleden sonra varmış ya.
El café de martes por la tarde.
Christine, salı günü kahveden sonra, bazılarımız başka bir kafeye gidip, kahve gününde olanları konuşuyoruz.
Sabes Christine, después del café del martes algunos vamos a otro café y hablamos sobre las personas del primer café.
Salı günü kahvesini unut sen.
Bueno, puedes olvidarte del café.
Salı günü onu görecek misin? Oğlunu?
¿ vas a verlo el martes?
Yani Salı günü, şuan sana söylediğim şeyi, Hollandaca söyleyebilirim.
Para el martes, Lo que te estoy diciendo ahora, Te lo podré decir en holandés.
Salı günü, seni hollandaca tarif edebilirim.
El martes, te podré describir en holandés. Póntelas.
Salı günü Ritchie'yi kareteye götürür müsün?
¿ Puedes llevar a Ritchie a karate el martes?
Saatte 5 km ile gidersek, beş-on... salı günü ordayız.
A 5 Km. por hora, deberíamos llegar en 5, 10, el martes.
Hiç, çeki düzen veriyoruz çünkü annem ve babam beni iki defa ekmelerinin ardından nihayet Salı günü geliyorlar.
Nada, estamos ordenando porque mis padres al final vienen el martes después de cancelarlo dos veces.
Seçilenler Salı günü tekrar gelecek.
les devolvemos la llamada el martes.
Evimi temizleyen kız, temizlik günü olduğunu söyledi, Salı, ve... annenannesi ölmüş, cesediyle oturuyormuş.
La chica que limpia mi casa llamó diciendo que hoy, martes, era su día, y... que se había muerto su abuela. Volví y no las encontré.
Gelecek salı babanı okula getir günü.
El martes es el día de los padres en la escuela.
Salı günü geri geleceğim.
Regresaré el jueves.
Yargıcın, Roman sınırdışı edilme davasından vazgeçip sınırdışı edilmeyi kabul ederse eğer o zaman kadar 48 günü doldurduysa salıverileceğini söylediğini söyledim.
Le dije que el juez había dicho que si Roman aceptaba renunciar a una audiencia de deportación y ser deportado, sería entonces liberado si para entonces hubiera cumplido ya 48 días en prisión. Roman me preguntó :
Onu Salı günü görebilir miyim peki?
¿ Entonces puedo verlo el martes?