Sean traduction Espagnol
25,814 traduction parallèle
İnanın... ve iyileşin!
¡ Sí, déjenlo hablar! Crean... ¡ y sean sanados!
40 dakika sonra tüneller bombalanacak.
40 minutos antes de que esos túneles sean destruidos.
Iris, Iris, işimiz insanların ve hatta kahramanların yaptıklarından sorumlu olmasını sağlamak.
Iris, Iris, es nuestro trabajo garantizar que la gente, incluso los héroes, sean responsables de sus acciones.
Kanınızla aktif olunca zamanın kendisini silebilecek ve M.Ö 1700'e gidebileceğim.
Cuando sean activados por su sangre, podré borrar el tiempo mismo, y llevarnos de vuelta a 1700 antes de Cristo.
- İyiyim ben Sean.
Estoy bien, Sean.
Evlatlık gelerek kendinizi Baskets ailesinin karmaşasında bulduğunuz için üzgünüm.
Lo siento que sean adoptados en esta situación de la familia Baskets
Sizin ve Fairbank'in mason olduğunuzu söylediğimde cevap vermediniz.
No ha respondido a mi cuestión de que Ud. y Fairbank sean masones.
Kızların güçsüz güreşçi olmasını mı istiyorsun?
¿ Quieres que tus chicas sean luchadoras débiles?
Gergedan değil kaplan olmanızı istiyorum, anlaşıldı mı?
Sean como un tigre, no un rinoceronte. ¿ Entienden?
Bütün köyün laflarını sineye çekmiş. Sırf kızlar günün birinde ülkeyi gururlandırsınlar diye.
Soportó las burlas y los abusos de toda la aldea, solo para que algún día sean el orgullo de su país.
Kablolardaki elektrik akımı karbini ısıtıp içindeki elektronları hızlandıracak. Ne kadar çok hızlanırlarsa...
La corriente eléctrica en el cable debe calentar el fusible, que a su vez debe aumentar la velocidad de los electrones y mientras más rápidos sean...
Sadece geldiğinde iyi davranın.
Sólo sean amables cuando ella llegue.
Tanrı onlara, verimli olmaya ve çoğaltılmaya çağırdı.
Y dios les dijo, sean fertiles y multipliquense
Eşler! Kendinizi kocalarınıza ve her şeye gönderin.
Esposas, sean sumisas a sus esposos y a todas las cosas
Eğer insan değillerse canavarlara inanmam.
No creo en monstruos al menos que sean personas.
Tanri bizi her zaman izler kapali kapilar ardinda o bizimledir... banyoda, yatak odasinda, çiplakken veya giyinikken.
Dios siempre está observando en todo momento. Está con nosotros detrás de todas cerradas doors- - en la ducha, en el dormitorio, cuando está desnudo, y cuando sean revestidos.
Durant'in adaylığı, Underwood ve Dunbar'ı desteklemeye istekli olmayan Demokratlara cazip gelebilir.
Y esa candidatura puede atraer a los demócratas que no sean partidarios de Underwood ni de Dunbar.
O da dedi ki "Zorlu olabilirler, ama bir Teksaslı kadar zorlu değiller."
Y me dijo : "Puede que sean difíciles, pero no son texanos".
O zaman bu adamların gözlüklerinin dijital olması çok iyi oldu.
Bueno, entonces es bueno que los lentes de estos tipos sean digitales.
bunlar her kimse, gelecek haftaki seçimlerin adaylarına ait her türlü bilgiye sahipler..
Quienesquiera que sean, tienen todos los detalles de seguridad de los candidatos a las elecciones de la próxima semana.
bu radikalciler her kimse hiç şansları yok.
Quienquiera que sean estos radicales, no tienen ninguna oportunidad.
Shelby, iyi ya da kötü cevaplarını alacaksın, en azından almış olacaksın ama.
Shelby, atendrás tus respuestas sean buenas o malas, pero al menos las tendrás.
Ve bizzat kendim yaptıklarınızın bedelini ödediğinizden emin olurum.
Y luego personalmente me aseguraré que sean colgados por cada cosa que hayan hecho.
Merhaba ben Sean Renard.
Hola, me llamo Sean Renard.
Dua ediyorum ki daha fazla olay olacağıyla ilgili söylentiler yalnızca söylentide kalır.
Y espero... rezo porque los rumores que oigo sobre nuevos actos de violencia no sean más que eso.
Sean ne yapacağım ben seninle oğlum?
Sean... ¿ Que voy a hacer contigo? ¿ Eh, chico?
- Sean.
Es Sean.
Sean Balmforth.
Sean Balmforth.
2 gün sürebilir.
Puede que sean dos días.
"Sende gitmelisin. Belki duaların kabul olur."
Deberías ir, quizás tus plegarias sean escuchadas.
Efendin avukatın dava ile ilişkisi kalmadı.
- Vine a que sean firmados.
Parçalara ayrılmalarını önlemek için başlarında durdum.
Tenía que estar de guardia para evitar que sean hechos pedazos.
Biraz daha vaktinizi almaya çalışarak sizden merhamet dileyeceğim.
Voy a tratar de tomar como poco más que sean necesarias a pedir su indulto.
Herkes için eşit haklar için kim olurlarsa olsun, neye inanırlarsa inansınlar.
- sin importar quiénes son o qué creen. - A menos que sean religiosos.
Evet ama bu çiziciler cinayet silahı da değil.
Sí, pero estos punzones tampoco es que sean exactamente armas homicidas.
Evet ve kurbanlara nasıl poz verdirdiğine bakarsak Katherine, Bianca ve Samantha asıl hedefinin yerine geçiyor gibi ve cinayetleri de nihai planını gerçekleştirecek cesareti ve güveni toplamasını sağlıyor.
Sí, y basándome en cómo colocó los cadáveres y la última escena del crimen me parece que Katherine, Bianca y Samantha son sustitutas del verdadero objetivo de nuestro sudes y sus asesinatos probablemente sean una forma de coger valor y reunir confianza para cometer el último acto.
- Ama belki de asıl olaylardır.
Pero quizá sean el evento principal.
- Evet. - Sean!
Si ¡ Sean!
Brent'in Sean kadar tatlı ve utangaç olmadığını fark ettim.
- Te lo avisé, Brent. no es tan dulce y tímido como Sean.
Sean. Lütfen istendiğimi hissettir bana.
- Seanny... por favor solo hazme sentir querido.
Üzerindeki ne öyle?
- Sean, ¿ Que tenes puesto?
Sean olarak bir hiçsin.
- ¡ No! . Tu eres Sean nadie.
Sean.
Sean. Sean. Por favor.
Sean. Lütfen. Dinle.
Escucha, por favor.
Sean, yalan söyleyen sensin.
- Sean, sos el unico que mintió.
- Sean!
- Sean!
Joe? Ben Sean Lockheart.
- Joe, es Sean Lockhart.
- Çok memnun oldum Sean.
- Es muy bueno conocerte, Sean.
Telefon görüşmesi haricinde... Bak Sean.
- Alguno que pudo haber llamado...
Eve girdiklerini kanıtlamak zorundayız. Oraya senin göndermediğinden de emin olmak zorundayız.
- Escucha, Sean, necesitamos pponerlo en la casa y necesitamos saber que vos no le preguntaste por ir.
- Hoş geldin Sean.
- Hey, Sean.