Soluk traduction Espagnol
1,838 traduction parallèle
Soluk alıyor. Evet ama çok hızlı nefes alıyor.
- Pero él está demasiado agresivo.
- Kan kaybı yüzünden rengi soluk. Ama cerrahlar onu iyileştirecek.
Está pálido por la pérdida de sangre pero la operación va a hacer que mejore.
Panik insanlara fazlasıyla karbonu soluk yoluyla almasını sağlar.
El pánico hace que la gente inhale una gran cantidad de carbono.
Soluk torbası.
¡ Respirador!
Küçük parmağının üstünde soluk bir güneş yanığı izi var yani küçük parmaktaki yüzük kayıp ve bu da varlıklı biri olduğunu gösteriyor.
Hay una suave línea tostada en el dedo meñique. Está faltando un anillo, lo cual sugiere un extrovertido en un trabajo donde los extrovertidos abundan.
Soluk borularının çapı daha dar olduğundan William, daha çok risk taşıyor.
William está más en riesgo a los agentes corrosivos, porque tiene menor diámetro en sus vías respiratorias. William, todo estará bien.
Nereye kadar Sam? Kanaması ve yaraları iyice kötüleşip, yeni bir soluk borusuna ihtiyacı olana kadar mı?
¿ Hasta que, la úlcera y la hemorragia empeore tanto que necesite una traqueo?
- Hayır, seni çok soluk gösterir.
No, te hace ver pálida.
Gökyüzü soluk.
La melodía se desvanece.
Çok derin soluk alma
No respirar demasiado profundo
Trakea setine ihtiyacım var, soluk borusu kapanıyor.
Necesito un equipo de traqueotomía. Se está cerrando su garganta.
Soluk borusu etrafında berelenme var.
Hematomas alrededor de la tráquea.
Tanrım, soluk alamıyoruz.
Dios, no puedo tomarme un descanso.
Tia daha demin onun bir kız olduğunu söyledi. Yüzünü kaplayan çok güzel, siyah, uçuşan saçlarıyla, soluk bir yüzle onun bacağında oturuyormuş.
Tia dijo que era una mujer con un largo y sedoso cabello negro que le cubría el rostro...
soluk alma cihazını da alacak mısın?
¿ Con o sin tu inhalador?
Kusura bakma, soluk soluğa kaldım.
Lo siento, estoy un poco agitada.
Dilde iltihap, salya bezinde hasar yüzünde çıbanlar, saç kaybı, yapışkan ve soluk deri.
La inflamación de la lengua, las glándulas salivales, forúnculos en la cara, el pelo pérdida, piel fría y húmeda, pálida.
Ben soluk aldırma cihazı kullanırım.
Uso inhalador.
Hayır, soluk alıp vermem..
No, es mi respiración...
galeyana geldiğimde kötüleşiyor, bu yüzden soluk aldırma cihazına ihtiyacım var.
Empeora cuando me exalto, así que uso el inhalador.
gerekirse diye 10 tane soluk aldırma cihazını sıraya dizmek için hazırlıklıyım.
Y estoy listo a alinear 10 inhaladores si es necesario, porque si juegas con Naomi...
50 gram Mannitol IV ver. 50 gram verildi tamam. Soluk alışı durdu.
dame 50 gr de manito y ponlo, ya 50 gr y dentro dejó de respirar. no hay pulso
- Soluk benizli hayalarımı avuçlamak istedi!
- ¡ Este blanquito quería mis testículos!
- Soluk benizli mi?
- ¿ Blanquito?
Bu ses, soluk alma aleti.
Ese ruido. El inhalador.
Soluk benizli, uzun ayaklı.
Pálida. Pies largos.
Bence yapılacak ilk iş, bu soluk tahtaları yerinden sökmek. Çok koyu renk ve tozlu.
Creo que lo primero que debemos hacer es arrancar este viejo y sucio revestimiento, tan oscuro y polvoriento.
Baksana nasılda soluk.
Mira qué descolorido está.
"Arabada uyuyup kaldığında,.." "... soluk alıp verişini de,.. "
También recuerdo tu respiración, cuando dormías en el auto.
Bakın, bir soluk at.
Contemplen un caballo pálido.
- Bu da soluk.
- Es apagado.
- Aman Tanrım. Soluk beyaz aşk hayatınla ilgilenmediğimi ne zaman anlayacaksın?
Oh, por Dios. ¿ Cómo no entiendes que yo nunca, jamás me preocupo acerca del pasado de tu vida amorosa?
Konuyu oraya getirdim, çünkü fark ettim ki Barbie bugün işe gelmedi. Ben de umuyordum ki, ilişkiniz şimdiden dibe vurduğu için, onu öldürerek ormanlık bir yere gömmüş olasın da, mevzubahis soluk beyaz, tutku cinayeti yüzünden yakın zamanda seni zorla götürsünler.
Solo lo traje a discusión, porque me dijeron que Barbie no estaba trabajando hoy, y yo esperaba que tu relación con ella pudiera llegar mucho más lejos hasta que la hubieras matado y enterrado en lo más profundo del bosque y pronto eso te daría problemas por el crimen pasional anteriormente dicho.
Tenin öyle soluk ki....
Tu piel es tan blanca...
Soluk dahi alma.
No respires.
Soluk al.
Respire.
Uzun kahverengi saçları var zayıf, soluk tenli. Neye benziyor?
¿ Qué aspecto tenía?
Bu zombiler soluk benizli ve yavaş hareket ediyorlar. Ayrıca gözleri bembeyaz.
Han descrito a estos zombis como pálidos y lentos, con ojos de color blanco lechoso.
Düşünsenize terlemeler, soluk benizler, burun akması?
Piénsenlo : sudor, piel gris, muchos mocos.
2002, 2003, ses soluk yok.
2002, 2003, nada.
Sığınmak için okula geldiği ve güneş doğana kadar birbirimize kısa hayatlarımızın hikayesini anlattığımız o geceden beri o soluk yüzü ve utangaç ama açık sözlü kişiliği aklımdan çıkmaz olmuştu.
Desde la noche en que ella se refugió en la escuela, hasta el amanecer, nos contamos la historia de nuestras cortas vidas, su rostro pálido, su tímida, pero franca personalidad, estaba constantemente en mi pensamiento.
Soluk borusuna aşırı baskı uygulanması sonucu nefes alamama.
Presión intensa en la traquea resultando en asfixia
Daha soluk ve kirliydi ama buydu.
Era más pálida y estaba mucho más sucia pero era ella.
Mavi göz, soluk ten, dolgun dudaklar, güzel burun.
Ojos azules, piel pálida, labios carnosos, nariz bonita.
Neden sana çay, kurabiye ve Şili şarabı veren yanındaki soluk renkli ve gül kokulu kadınlara ağabeyimin kafasına üç kurşun sıkarken kendini nasıl hissettiğini anlatmıyorsun?
¿ Para qué quieres mujeres vestidas en colores pastel y perfumes rosados dándote té y panes y vino de maldito Chile sólo para que les digas cómo se siente el meterle tres balas en la cabeza de mi hermano?
Soluk borusu ezilmiş gibi.
Voy a necesitar un O.R. y un par de manos extras.
Soluk borusunu tamir ettim.
Reparé su tráquea.
Gözyüzü soluk.
La melodía se desvanece.
Gökyüzü soluk.
El cielo es frágil.
Gökyüzü soluk.
El cielo es frágil. La melodía se desvanece.
Yeni bir soluk için yerinizde bekleyin.
Al final de la última temporada,