Status traduction Espagnol
353 traduction parallèle
İsmini. Servetini.
Tu status, tu fortuna.
Böylesine zavallı bir nakli kabul etmek onur kırıcı olsa da Sibella'yı her gün görebilme umudu reddedilemeyecek kadar çekiciydi.
Era mortificante aceptar el status de pariente pobre... pero la certeza de ver a Sibella cada día era demasiado tentadora para negarse.
Neyseki bir difteri salgını mevcut durumu neredeyse hemen düzeltti. Ve hatta düşesin ölümüyle, ikramiye bile verdi.
Afortunadamente, una epidemia de difteria... restableció el status quo casi inmediatamente... e incluso me trajo un añadido en la persona de la duquesa.
Ben de sizin gizli yeteneğinizi, adınızı ve sosyal statünüzü yok edebilirim ihtiyar.
Viejo, podría hacer desaparecer tu talento, tu secreto, tu fama y tu status social.
üst sınıftaki gurur, haset lüks ve hırsın utancına rağmen bunu yaptın.
A pesar de que te avergonzaras del orgullo, la envidia, la lujuria y la ambición de su status superior.
Bazı insanlar rekabet için uygun değildir, Janie. Ya da geçindiremeyeceği gösterişli, büyük evler için. Ya da aralarında rahat hissedemediği zengin çevreler için.
Algunos no nacen para compertir, Janie, o para mantener casas lujosas que no se pueden permitir, o para vivir en comunidades elitistas donde no se encuentran cómodos, o clubs de campo donde se cuelgan en sus cuellos medallas de status.
Kendini önemli bir konumda hissedeceksin
Y lograrás un sentimiento de status
- Martin konuşuyor. Durum nedir?
- Aquí Martin. ¿ Cuál es el status?
Sosyal hizmet görevlilerinden veya öğretim görevlilerinden fazla kazanıyorlar Mevcut durumu sürdürecek ayni hisseleri var.
Se les paga más que a los trabajadores sociales, más que a los profesores, su único interés consiste en mantener el Status Quo.
Savaş hattında dünya güçleri arasında kendi çapımızda tamamen, milli düzeni sağlamadık mı?
La recuperación y prosperidad de posguerra y el nuevo status entre las potencias Mundiales?
Bu, benim buradaki statümü değiştirebilmemi sağlamamıştı.
Esto me permitió cambiar de status aquí...
Omega, devriyenin durumu lütfen.
Omega, status de patrulla, por favor.
K-A-R-I-B-D-I-S.
Status y ubicación primero.
Bununla birlikte... Şimdiye kadar yapılmış en geniş kapsamlı araştırmalardan birisi savaştaki şimdiye kadar toplanmış verilere göre 2.5 senenin ardından ABD güçlerinin büyüklüğünün kendi kendisini yokedecek kadar seviyeye geldiğini göstermektedir.
No obstante... una de las exhaustivas investigaciones... dentro del status del conflicto aún compilado... ofrece considerable evidencia que el peso del poder de EE.UU... dos años y medio después de empezado el gran aumento... está empezando a hacerse sentir.
Mukaddeslik statükoya ilgisi olan herkes için gibi, değil mi Reg?
Benditos casi todos los que pertenezcan al status quo, ¿ verdad?
Aksi halde olağan durum haline gelir.
De lo contrario, se convierte en un status quo.
- Her şey normal gözüküyor.
Cual es el Status?
Aynı anda bunu gerekli bulmadığımızı da söyleyebilirim çünkü burası hükümetçe korunmaya alınmış bir arazi de değil.
Al mismo tiempo les diré que eso no nos parecía necesario... ya que esta zona no tiene el status oficial de Reserva
Ortak çıkarlara inanmak ne kolay olurdu. Eğer ki bu inanç "statü", "zenginlik",... ve "GÜÇ" ile ödüllendirilecekse!
Que fácil es creer en el bien común, cuando esta creencia se recompensa con status, riqueza.
Bu yıl efsane oldu, dostum.
Bueno, el hombre ha alcanzado un status legendario este año, amigo.
Onu geyik halinden alıp kral yaptın, şimdi de yok ettin!
Lo llevaste de status de tonto a status de rey del no status.
Benim gibi eğitimli bir oyuncu, bir berduşa döndü resmen!
¡ Soy un actor formado reducido al status de un mendigo!
Bu özel durumu bozmamak için çok dikkat etmem gerekecek.
Mejor tendré cuidado de no perder mi status.
Pis, zahmetli, gereksiz ve klişe olsalar bile.
¿ Es por ser sucios o por carecer de status?
Başka bir ses ise hayo-ha-yo-ip-se-na-yo'nun tedavi edici özellikleri hakkında akademik bir yayın yaparsam tıp camiasında zaten olmayan karizmamın da çizileceğini söylüyor.
La otra parte se da cuenta de que si quiero publicar un artículo académico documentando las propiedades curativas del hi-yo-hi-yo-ip-se-ni-yo perderé el endeble status que tengo en la comunidad médica.
Mürettebatım açısından, bazen statükoyu sarsmak sağlıklı olabilir.
En cuanto a mi tripulación, quizá sea bueno sacudir el status quo.
Monet Farmakoloji'nin şirketsel durumundan memnundu.
Se contentaba solo con mantener el status de Farmacéuticos Monet.
Şimdilik yapacağımız şey şu : Status quo.
Por ahora, la jugada es que no hay jugada.
Irk, din, etik ve ulusal geçmişler, iş, gelir, eğitim, sosyal durum, cinsiyet.
¡ Raza, religión, bagaje étnico y nacional, empleos, ingresos, educación...! ¡... status social, sexualidad!
Ağırlığını ortaya koyup bize kendini methetmeye başladı.
Intento lanzar su peso y comenzo a fanfarronear. Sobre sus logros y status.
Sıradan bir gün.
Estamos en status quo.
Sıradan gününüz böyleyse çok ilginç bir hayat sürdürüyorsunuz demektir.
¿ Ese es su status quo? Debe tener una vida interesante.
O da bizim gibi bir suçlu.
De nuestro mismo status.
Ama polis zengin tabakanın mevcut durumunu koruyan bir güç değil mi?
Pero, ¿ la policía no mantiene el status quo para la élite rica?
Synchrograph tersinir nabız geriye düşüyor
Cuál es el status? El Sincrógrafo se ha revertido.
Benim bu ailede ki yerimin... profesyonel sorumluluklarımla bir ilgisi yok.
Mi status en la fmilia... no tiene que ver con mis responsabilidades profesionales
Bu status epileptikus.
Está en status epilepticus.
Bilirsin, sen ve Ursula birlikte... sosyal statünüz çok farklı.
Verás, tu y Ursula juntos podrían hacer descender su status social.
Tuvok'dan, Köprü'ye. Durum nedir?
Tuvok al puente. ¿ Status?
- Beni yakışıklı olduğum için işe almadınız değil mi? - Doğru.
No me contrataron por mi status social.
Böyle yaşamak ikimize de acıdan başka birşey vermiyor.
Vivir la vida en status quo nos está matando.
Kocasının Status Quo'da davul çaldığını biliyor muydun? Kim silah getiriyor? Mike.
'espero que encuentres tiempo en tu apretada agenda'para venir al funeral el proximo jueves.
Bir fabrika işçisinden daha üst bir statüdedir.
Tiene más status que un obrero.
Kocasının Status Quo'da davul çaldığını biliyor muydun?
¿ Sabías que su marido una vez tocó con la banda "Status Quo"?
Durum ne?
¿ Cuál es el status?
Çift D-40'ların ve silahların durumu nedir?
En que status esté el D-40s y las municiones dobles?
İçinde yaşadığımız çevreyi korumamız onların elinde.
Nos meten miedo. - Terror a perder el status.
- Çevreyle niye takıntılısınız?
- ¿ Por qué te obsesiona el status?
Ortega'yı ben öldürmedim! O zaman güven bana!
Tigh, status de seguridad, plataforma de aterrizaje Alfa.
-'Destek durumunuz nedir?
¿ Cuál es el status de sus sistemas?
[boğulma, nefes nefese ] [ hışırtıları] kısa.
Aprisa. Está en status.