Sunil traduction Espagnol
259 traduction parallèle
Kiran, Sunil'in gelip seni alması gerekmiyor muydu?
Se suponía que Sunil vendría a buscarte.
Sunil tarzını çok güzel bir şekilde gösteriyor.
¡ Qué estilo tiene Sunil de anunciar su llegada!
- Sunil'in buralarda bir yerlerde olduğunu biliyorum.
- Sé que Sunil está por aquí.
- Ben Sunil'in nerede olduğunu biliyorum.
- Yo sé donde está Sunil.
Sunil, teröristler, bakanın küçük kızını kaçırdılar.
Sunil... Los terroristas han secuestrado la hija pequeña de nuestro ministro.
Sunil, ekibinle birlikte başardığın görevden gurur duyuyoruz.
Sunil, todos estamos orgullosos de la tarea que habéis ejecutado tú y tu equipo.
Bay Sunil seni aradı.
Kiran, el Sr. Sunil hizo una llamada.
- Değil. Sunil onu almaya gelmediği için aşkın ateşi içini kavuruyor.
Eso es el fuego del amor porque Sunil no la vino a buscar.
12. oyuncu olmalı. Sunil'in yerine geçmek isteyen biri olmalı.
Debe ser un jugador del banquillo que quiere jugar en el sitio de Sunil.
Sunil'den başka biri varsa onu bilelim.
Si hay otro más en tu vida a parte de Sunil, entonces dínoslo.
- Sunil ile görüşme.
Deja de salir con Sunil.
Sunil seni hak etmiyor.
Sunil no te merece.
Nasılsın, Sunil?
¿ Cómo estás, Sunil?
Sunil'in evlenmesine itirazım yok.
No tengo nada en contra de que Sunil se case.
Ben senden ayrı yaşayamam.
No puedo vivir sin ti, Sunil.
Hakem Sunil'in işaretini beklemekte.
Estamos esperando la señal del árbitro Sunil.
Hakem Sunil işareti verdi.
El árbitro Sunil ha dado la señal.
Ve Sunil'in ağzına pastadan veriyor.
Y Sunil le está dando de comer también.
Sana, Sunil ile görüşme demedim mi?
¿ No te dije que dejaras de salir con Sunil?
Tamam, Sunil ile görüşmeyeceğim.
No saldré con Sunil.
Evet.
Sí, Sunil.
Sunil'in üst katlarda olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?
¿ Qué te pensabas que no sabía que Sunil estaba escondido arriba?
Hey! Yavaş ol, Sunil.
Tranquilo, Sunil.
Sunil'in kanı değil, benim kanım. Sunil arkamdan vurduğunda başım kanamıştı.
Ésta no es la sangre de Sunil, es la mía que Sunil hizo fluir al golpearme.
Şimdi de ben Sunil'i bekliyorum.
Ahora mis golpes están esperando a Sunil.
Sunil'i ver. Nereye gitti?
Quiero hablar con Sunil. ¿ Dónde ha ido?
- Gelen mi oldu? - Evet, Sunil gelmişti.
¿ Ha venido alguien aquí, papá?
Bu, Sunil'in düğün davetiyesi.
Ésta es la invitación de la boda de Sunil. Y ha insistido de que tienes que asistir.
Tanrım, lütfen Sunil'in hayatını bağışla.
Dios, por favor preteja la vida de mi Sunil.
Her neyse, biz gidiyoruz. Geçmiş olsun.
Bueno Sunil, ya nos vamos.
Düşmanlarının yapabileceklerine karşı dikkatli ol.
Ten cuidado con el próximo ataque de tu enemigo desconocido, Sunil.
Bayan Malhotra olarak.
Serás la señora de Sunil Malhotra.
Sunil seni kandırdı.
Sunil te ha engañado.
- Sunil, bir dakika... bir dakika.
Un momento... - ¿ Qué pasa?
Sunil, kurtar beni.
Sunil, sálvame.
- Ben istifa etmek istiyorum.
Señor, quiero dimitir. No, Sunil.
Benim Sunil'im asla değişmez.
Mi Sunil nunca cambiará. - ¿ Ah sí?
Bu önemli mesajı Sunil'e iletmem lazım.
Es muy importante darle este mensaje a Sunil.
Sadece kontrol et ve söyle Sunil Malhotra burada kalıyor mu!
¡ Sólo mírelo y dígame si Sunil Malhotra está aquí o no!
- Anlıyorum... Sunil'in patronu!
- Ya veo... el jefe de Sunil.
Sunil tamamen deli.
Sunil está completamente loco.
Sunil!
¡ Te odio!
Sunil'in orada olduğunu bilmiyordum.
No sabía que Sunil estaba ahí.
Doğru bir şey yapmadın, Sunil.
No has hecho bien, Sunil.
İyi şanslar, Sunil.
- Gracias, señor.
Doktor, Sunil nasıl? 24 saatten önce bir şey söylemek çok zor.
¿ Cómo está Sunil, doctor?
Gitmiyorum, Sunil. Nereye gidecekmişim ki?
Yo no me voy, Sunil.
Hayır, Sunil.
No, Sunil.
- Olmaz, Sunil, olmaz.
No...
- Dayak yiyeceksin.
¡ Sunil, te voy a pegar!
- Sunil nasıl?
¿ Cómo está Sunil?