Sök traduction Espagnol
10,171 traduction parallèle
"Şok edici bir olay..." Vesaire.
"Es un caso absolutamente impactante..." Y así sucesivamente.
Bunu bir yere sok.
Pégalo en algún lado.
Maalesef işe yaramazsa tek seçeneğimiz şok tedavisi olacak. Günaydın Jory.
Pero me temo, que si eso no funciona, nuestra única opción es la terapia de electrochoques.
Numarayı ezberle, aklına sok.
Memoriza el número, agrégale el tuyo.
Şok tabancamı depodan çıkaracağım illa.
Sacaré mi arma paralizante del depósito.
Çevir de kendine sok!
¡ Vete a la mierda!
Git sikini dondurmalı bir pastaya sok. İçindeki çocuğu da büyüt.
Vete a meter la verga en una tarta helada... y a alimentar a tu niño interior.
Yeni nesli görsen şok olurdun.
Uno de ellos muestra como es la gente hoy en día.
Kıyıdan uzaklaştıkça onu şok içinde izlerler.
Miran asombrados cómo él se aleja de la costa.
... Şok için özür dilerim.
Disculpe... el shock.
Eve gidince, Luke, büyük bir şok geçirecek. O kadar güzel görünüyorsun ki.
Luke se va a llevar una gran sorpresa cuando regreses a casa, luciendo tan hermosa,
-... neden olduğu hemorajik şok.
"Y el trauma profundo muscular grave."
Beni görüşünde yaşadığın şok genellikle geç geliyor.
El impacto al verme, normalmente es de efecto retardado.
Gelen haberler bizi şok etti.
La noticia os habrá conmocionado.
- Tamam, Krista, onu tarayıcıya sok.
- Está bien, Krista, meterla en el escáner.
- Ona şok mu vereceksin?
- Vas a darle descargas? ! - Sí.
Elmaslarını götüne sok.
Vete a la mierda con tus diamantes.
Şok ve Dehşet Operasyonundan beri en büyük hava saldırısını yönetiyorum ama hedef bilgileri bok gibi!
Dirijo el mayor ataque aéreo, desde la operación : "Dominio Rápido" y la información sobre mis objetivos, ¡ es pura mierda!
Bunu da o kafana sok!
Tienes que ser recta
Şok cihazını getirin!
¡ Traigan un desfibrilador!
Frogman'in üzerinde kullanılan aynı elektro şok tekniği, ama daha zayıf sonuçlanmış.
La misma técnica de electroshock que Frogman pero con unos resultados ligeramente menos drásticos.
- Beni içeri sok.
Consigue adentrarme.
Şok veriyoruz. Burada olmamalısın Giselle.
Giselle, no puedes estar aquí.
Katilin olağanüstü bir şok tabancası varmış gibi.
Como si el asesino tuviera un Taser del demonio de los infiernos.
İnsan şok oluyor.
Fue un gran shock.
Bu düğmeye ne zaman bassam kolumdan kafa tasıma doğru bir şok alıyorum.
Cada vez que presiono este interruptor me da una corriente que corre por mi brazo y va directo a mi cráneo.
Bunu bize yapanı bul ve kafalarına sok.
Averigua quién nos hizo esto y hazles entender.
- Şok verdiler mi?
- ¿ La usaron para reanimarlo?
Batır, sok. Batır, sok.
A empapar y meter.
- Batır, sok.
- Empatatar y meter.
Evet, şok tedavisi gibi.
Sí. Es como terapia de shock.
Bunu kafana sok.
Que te quede bien claro.
Anaflaktik şok.
Choque anafiláctico.
Ve şok olup, lambanının kablosunda takıldı.
Y estaba tan conmocionada, que tropezó con el cable de la lámpara.
Sanırım sadece biraz şok oldum.
Creo que estoy un poco en estado de shock.
1.ŞOK Senin neyin var canım? Yok bir şeyim.
SHOCK Nada.
Kelebek gibi uç B-52 gibi sok.
Flota cual mariposa y pica cual B-52.
Şok dalgası gibi damarlarında akan, içinde dolaşan bütün sinirlerinde hareket eden elektriği hisset.
Esa electricidad bombeando a través de tus venas, chispeando a través de ti, viajando por cada nervio de tu cuerpo, como una descarga.
Kıyafetinde bir şok cihazı var. 360 Joule'e şarj et.
El traje tiene un desfibrilador.
Şok cihazının sonu gelmiş.
El desfibrilador está muerto.
Kıyafetindeki şok cihazı bozuk.
El desfibrilador de tu traje se ha roto.
- Bacaklarını sok.
- Mete las piernas.
Bıçağı sok bebeğim.
Empújelo, bebé.
Sabahın köründen seni burada görmek şok edici.
Aún me sorprende verte parado aquí en la fría luz del día.
Ne şok ama değil mi?
Qué impactante, ¿ verdad?
Eskiden şok tabancası kullanırdım ama kartuşlarına etiket koymaya başladılar, satın alanın izinin sürülmesi kolaylaştı.
Antes usaba un táser... pero luego empezaron a equiparlos con cartuchos... con identificativos, haciéndolos localizables fácilmente.
- Bayım, şok tabancam var!
- Señor, ¡ tengo un táser!
- Şok tabancan mı var?
¿ Tienes una pistola eléctrica?
Felaket bir şok olmasına rağmen merhumun annesi Will'i giydiği giysilerden teşhis edebildi.
Aunque los daños físicos eran muchos, la madre del difunto pudo identificar el cadáver por la ropa que llevaba.
Doktor şok içinde olduğunu, ona izin vermemizi söylüyor.
El doctor ha dicho que está en shock, que la deje que se ocupe de ello.
- Şok edici, biliyorum.
¿ Qué? Chocante, lo sé.
sokak 96
sokakta 53
sokaklarda 17
şok oldum 31
sokağa çıkma yasağı 17
sokrates 16
şok edici 22
şokta 25
sökül paraları 17
sokakta 53
sokaklarda 17
şok oldum 31
sokağa çıkma yasağı 17
sokrates 16
şok edici 22
şokta 25
sökül paraları 17