Tapınak traduction Espagnol
1,173 traduction parallèle
Asa Tapınak da değilmiş.
El cetro no estaba en el templo.
Tapınak nerede?
Donde está el templo?
Tapınak çok ciddi şekilde zarar gördü, tamir edilmesi gerek.
De dónde salieron estas mujeres? Ese templo está lleno de trampas.
Göksel Tapınak hakkında bir şey öğretmeni artık talep etmeyeceğim.
No le pediré que enseñe nada sobre el Templo Celestial.
Ama aynı şey, solucan deliğinin içindeki Göksel Tapınak ile ilgili tüm bu şeyler şimdi gerçekleşiyor.
Está pasando lo mismo con el Templo Celestial. Es de idiotas.
olmazsa tapınak ta...
.. nos casamos en casa con consentimiento, en el templo sin el.
Minnettarlığımızı göstermek için... - Senin için bir tapınak yapacağız, Hercules!
Para mostrarte nuestro agradecimiento ¡ te construiremos un santuario, Hércules!
At, eyer, tapınak, nehir, doktor.!
Caballo, silla de montar, templo río, ¡ doctor!
- Siz buna tapınak mı diyorsunuz?
- ¿ Eso es un templo?
Yukarıdaki tapınak eski dünyanın bir harikasıymış.
Εl templo sοbre nοsotrοs fue la maravilla del mundo antiguο.
Three Stooges'tan Larry için bir tapınak inşa etmiş. Ve ormanın derinliklerine taşınmış.
Construyó un santuario dedicado a Larry de los Tres Chiflados Y se mudó en lo profundo del bosque.
Tapınak karşılığında, Kubus, Kendra Vadisi katliamından kimin sorumlu olduğunu söyleyecekti.
A cambio del asilo, Kubus nos dirá quién fue el responsable de la matanza del valle de Kendra.
Tapınak dediğin yer burası galiba.
Ésa debe ser la ciudadela.
Üreme mucizesini barındıran bir tapınak.
Un templo que alberga el milagro de la procreación.
Tapınak gibi.
Es como un templo.
Cisimleşiyor tapınak gibi oluyorlar.
Sellados lugar sagrado.
Mısırlılar piramitleri yapmış. Yunanlılar tapınak.
Los egipcios construyeron las pirámides, los griegos los templos.
Rüyamda bir tapınak görüyorum.
He visto este templo en mis sueños.
"Size daha çok barut vereceğim" "ama bana daha fazla tapınak göstermelisiniz" diye yanıtladım.
"Les daré más pólvora si me muestran más templos"
Her kim dua etmeye gitse....... O, herkesi dışarı atıyor! - Tapınak sahibi gibi!
- ¡ Como si poseyese templo!
- Tapınak ve Tanrıça hepimize ait. - Biz ne zaman oraya gitsek, O kan dökmekten bahsediyor.
- ¡ Siempre que vamos allí, él habla de masacre!
Bu tapınak babama aittir, Kuka Singh.
Este templo pertenece a mi padre, Kooka Singh. ¿ Entiende?
Babana söyle, o kadar çok para harçadığı bu tapınak Tanrıça Ana neredeyse bu garip insanlara ait.
Dígale a su padre, este lugar en el qué ha gastado tanto dinero es donde la Madre de estas personas pobres residen.
İşte bu tapınak.
Esto es el templo.
Sana tapınak dünyayı kurtarman için ne kadar ödüyor?
¿ Sólo cobra cuando le pagan en aquel Templo por salvar el mundo?
Tapınak savaşçısını hücreme taşırlarken, gizlice kaçtım.
Cuando trajeron al guerrero del Templo a mi celda esta noche, me escabullí hacia afuera.
Tapınak savaşçısı mı?
¿ Guerrero del Templo?
Tapınak. Bu kadar mı?
El Templo. ¿ Está ahí?
Aynızamanda en zayıf olduğun yer Tapınak.
El Templo es también donde eres más vulnerable.
Tapınak soğuk ve terk edilmişti.
El templo estaba frío y vacío.
Trakor diyor ki, "Yılanlar tapınak kapılarından bakmaya çalıştığında bir Yıldız Kılıç gök kubbede belirecek,... tapınak yanacak ve kapılar açık kalacak."
Trakor dijo : "Cuando las víboras miren a través de las puertas del templo una Espada de Estrellas aparecerá en los cielos el templo arderá y las puertas se abrirán".
Onun sayesinde yılanlar Tapınak kapılarından bakacaklar... sizin adlandırmanızla solucan deliğinden.
Permitirá que las víboras miren a través de las puertas del templo el agujero de gusano, como lo llama.
Bunu yaparlarsa da Tapınak yok edilir.
Destruirán el templo.
- Yapmazsan Göksel Tapınak yok edilecek.
-... o el templo será destruido.
Bir anlamda Tapınak kapılarından bakmaya çalışıyoruz.
Es como si hubiéramos "mirado a través de las puertas del templo".
Silityum solucan deliğini ateşledi ; Tapınak kapılarının yanması.
El silicio prendió fuego al agujero, e hizo arder las puertas del templo.
- Bu tapınak bir güç merkezidir.
Este templo se construyó en un lugar de poder.
Tapınak Odası.
El Cloister Room.
12 yaşımdan beri Tapınak Sokağında her şeye tanık oldum.
He visto de todo desde que jugaba en la Calle del Templo cuando tenía 12 años.
Burası Tapınak Sokağı değil.
Esto no es la Calle del Templo.
Kardeşlerim... 20 yıldır Tapınak Sokağı'nda kalıyorsunuz.
Hermanos... Hemos estado en la Calle del Templo durante 20 años.
İyice bakın yarın Tapınak Sokağı'ndan çıkıp, dünyaya meydan okuyacağız!
Fijaos bien mañana dejaremos la Calle del Templo y ¡ desafiaremos al mundo!
Bir tapınak gibi değil mi?
Parece un santuario, ¿ verdad?
Ah, tapınak.
¡ Ah, la capilla!
Tapınak aşkına!
¡ Templo y arco!
Tapınak aşkına, Leydi Door!
¡ Por el Templo y el Arco, si es Lady Puerta!
Tapınak aşkına Richard.
¡ Templo y Arco, Richard!
Kitabı Mukaddes'e göre İsa Peygamber 2000 yıl önce para değiştiricileri Tapınak'tan atmıştır.
En la Biblia, dos mil años atrás Jesús echó a los cambistas del templo de Jerusalén.
Ona bir tapınak yapmalıyız! - Evet, Hercules için bir tapınak!
- Sí, un santuario para Hércules!
- Tapınak olmaz.
- Nada de santuarios.
Bir köy. Tapınak çanları.
Campanas en un templo.