Tener traduction Espagnol
159,508 traduction parallèle
Yatağının olması ne kadar heyecan verici, bilemezsin.
No sabes lo emocionante que es tener un colchón.
Sanırım vaktim yok.
No creo tener tiempo.
Belki de bir güvenli kelimemiz olmalı.
Tal vez deberíamos tener una palabra clave.
- Söz hakkın olmayacak.
- No vas a tener voz.
Şimdi âdetli seks yaptık.
Acabo de tener sexo menstrual contigo.
- Mark, yeni doğum yapmıştım.
- Bueno, Mark, acababa de tener un bebé.
Yakınlık olmalı.
Se trata de tener intimidad.
Doktor senin ve erkek arkadaşının bütün sorularını cevaplayacak.
El doctor contestará cualquier pregunta que puedan tener tu novio y tú.
Prezervatifsiz seks yapmak gibi.
Ya sabe, como tener sexo sin condón.
Yetiştirmesi gereken bir iş olduğunu söylüyor ama muhtemelen evinde aylak aylak klavseniyle uğraşıyordur.
Dice tener otro compromiso, pero debe estar deambulando por su casa jugando con su clavecín.
Bazen elimizden normal bir konuşma yapabilme şansını aldığın için çok üzülüyorum.
A veces me pongo mal porque nos quitaste la opción de tener una conversación normal.
babama nihayet ondan daha iyi ve daha güçlü... olduğumu söyleyebilmek için. O yüzden devam et.
He esperado años para tener un momento como este... donde podría decirle por fin a mi padre que era mejor que él y más fuerte que él, así que adelante.
Ama herşeye rağmen, iyi bir yerde olduğuna inanmayı.... ve ümit etmeyi seçtim.
Pero a pesar de todo, elegí creer y tener esperanza de que él estaba en un buen lugar.
Ben... biraz yalnız kalabilir miyim, lütfen?
¿ Puedo... puedo tener un momento a solas, por favor?
Senin bir planın, bir hilen olmalı.
Debes tener algún plan, algún truco.
Kristen'ın yanına hemen girmemiz gerekiyor ama bu işler belli olmaz.
Deberíamos tener acceso inmediato a Kristen, pero nunca se sabe.
Sağlıklı bir bebek doğurmak. Böylece annem onu evlat edinebilir. Ziyarete geldiklerinde onu görebilirim.
Tener un bebé sano de modo que mi madre pueda adoptarla y poder verla todo el tiempo cuando vengan de visita.
Önceden bir film izlemiştim. Bebeğini hapishanede yanında tutan bir kız vardı.
Sabes, vi una película donde la chica ha de tener a su bebé en prisión.
Karnına basınç uygulayacağız. Bebek hareket edecek. Böylece akardiyak ikize ulaşabileceğiz.
Vale, vamos a presionar en tu vientre para mover al bebé y que podamos tener acceso al gemelo acárdico.
Bebeği olacak.
Va a tener un bebé.
Haklı olmak istemiyorum.
Yo no quiero tener razón.
Haklı olmak istemiyorum.
No quiero tener razón.
- Haklı olmak istemiyorum.
- No quiero tener razón.
Tanrı aşkına haklı olmak istemiyorum!
¡ Por Dios, no quiero tener razón!
Açsındır diye düşündüm.
Supuse que podrías tener hambre.
Neden sen de diğer herkes gibi iyi bir eve, iyi bir aileye sahip olamıyorsun?
¿ Por qué no vas a tener tú... lo que todo el mundo tiene... una casa bonita, una familia?
Fakat İskoçya'ya sahip olmalıyız ya da başlamadan önce başarısız oluruz.
Pero necesitamos tener a Escocia o fracasaremos antes de empezar.
İskoç sınırlarının kapılarının çok ilerlediğini hissediyorlar. Ve endişeleri olmayan bir savaş için ücret ödemeleri gerekmemelidir.
Bueno, sienten que las fronteras escocesas están muy lejos de su puerta y que no deberían tener que pagar por una guerra que no es su preocupación.
Şişme hastalığını iddia ediyorlar.
Afirman tener el mal de la hinchazón.
Bir kız çocukları olmuş.
Van a tener su primera hija, es una niña.
Çocuk yapmayı düşünüyoruz.
Niños. Esperamos tener niños.
Hayır hamile değilim şu an.
No, no vamos a... a tener niños.
Ama almayı düşündüğünüz şu köpekten bahsedebilirsiniz.
Pero me gustaría saber más sobre ese perro que estáis pensando en tener.
Amy'de olmalı.
Amy debe tener alguna.
Hayat anlam kazanmaya başlıyor..
El mundo empieza a tener sentido.
Eskiden sözünü ettiğin sorunlar peki... Dünyanın kalanından kendini tecrit ettiğin hissi?
¿ Y esos problemas que solías tener... sensaciones de separación, de diferencia del resto del mundo?
Arkadaşlarının olmasına, sevgilinin olmasına izin verdim.
Te dejé tener amigos, tu mujer.
- Bilmem.
Enamorarnos, tener bebés.
- Daha yeni ameliyat oldun.
- Acabas de tener una cirugía.
Yolda çok durmak istemiyorum.
No quiero tener que hacer demasiadas paradas.
O bizim gibi değil ama kızımı yanıma almam lazım.
Ella no es como nosotros, pero... necesito tener a mi hija.
Sizi gerçek bir karar vermek zorunda kalmaktan kurtarmış olurum.
Te libera de tener que tomar una verdadera decisión.
- Dikkatli olacağıma söz veriyorum.
Prometo tener cuidado.
Bilmemezliğe gelerek yaşayamadı.
No podía vivir sin tener la certeza.
Bulanık, donuk gözlü partner mi olurmuş?
No puedo tener un socio con los ojos opacos. ¿ Cómo me harías las tortillas?
O yüzden bekliyor, çalışıyor... ve çocuk hayalleri kurarak yaşlanıyorum.
Solo me queda trabajar y esperar y envejecer soñando con tener hijos.
Katil ya da hayvan doldurucusu değilseniz dolabınızda mecazi değil de gerçek iskeletler olması çok zor.
A menos que seas un asesino o un taxidermista, es extraño tener esqueletos en tu armario, a menos que hablemos en sentido figurado.
Kasabada çocuk isteyen bir sekreter var.
Una chica de la zona que trabaja como recepcionista quiere tener hijos.
Efendim ışıkları açık tutmamıza izin vermiyor.
Señor no nos deja tener las luces encendidas.
"Partner" birçok anlama gelebilir.
"Socios" puede tener varios significados.
Bulaşık makinesini açmamız gerekmiyor.
Para no tener que usar la lavaplatos.