Tiffany traduction Espagnol
1,401 traduction parallèle
Tiffany, sen ne istersin...?
Tiffany, ¿ qué quieres- -?
Bak Tiffany, eğer bu tahmin ettiğim kişiyse buradan gidebilmemiz için bilet bulabilirim, yani...
Escucha, Tiffany, si es quién creo que es puede que haya conseguido un boleto para irnos de aquí, así que- -
Tiffany orada mı?
¿ Se encuentra Tiffany?
Hayatım zaten şu anda çok berbat Tiffany bir de bu milyonlarca defa daha kötüleştirecek.
Y por más mala que sea mi vida en este momento, Tiffany eso puede resultar un millón de veces peor.
O senin çocuğun. Tiffany.
Ese es tu hijo.
- Tanrım! Kaç yaşında şimdi o?
Tiffany.
Haydi Tiffany.
Vamos, Tiffany.
Tiffany, hey, kızım.
Tiffany. Hola, niña.
Tiffany.
Tiffany.
Tütün Bir'le hiç uçmadın mı,... o koltuklarla, o mutfakla,... o hostesle, Tiffany?
¿ Nunca has estado en el Tabaco Uno? ¿ Con esos asientos? ¿ Esa cocina?
Tiffany adlı bir kadın hariç diğer herkesi bulduk.
Todas entrevistadas menos una mujer llamada Tiffany.
Tiffany aslında fahişelik yapan Angela Wheeler'in sokak adı.
Bien, Tiffany es realmente el nombre de guerra de Angela Wheeler, conocida prostituta.
Yani, mermideki doku DNA'sı Tiffany'ye ait çıkarsa...
Así que, si el ADN del tejido de la bala coincide con el de Tiffany...
Tiffany's. Benim dilimi konuşmaya başladık işte.
Tiffany's ahora hablas mi idioma.
Ben bütün gün pislikle uğraşırken, sen Tiffany'de alışveriş mi yapıyordun?
Estuve procesando basura todo el día y tu estuviste de compras en Tiffany's.
Eminim Tiffany indirimindeki en ucuzlarındandır.
Seguro es lo más barato que venden en Tiffany's.
Tiffany onun arkadaşıydı, sırdaşıydı.
Tiffany era su amiga, su confidente
Tiffany'yi nerede bulabileceğimizi biliyor musunuz?
Sabes donde podemos encontrar a esta Tiffany?
sen Cindy'nin arkadaşıydın, Tiffany.
Eras la amga de Cindy, Tiffany
ama yine de, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi unutabilmiştik. yabancıların iyilikseverliğine güveniyorduk güzel olmalı, Tiffany.
Pero aun asi, fuimos capaces de olvidar de donde habiamos venido, que estabamos dependiendo de la amabilidad de los extraños
Almam gereken bir şeyler var.
Tengo que retirar algo de Tiffany.
Tiffany'den mi?
- ¿ Tiffany? - Bueno...
Evet, Tiffany'den hem de.
Tiffany... es genial...
Tiffany'den küçük bir- -
Como un duende de Tiffany...
Tiffany'den anahtarlık.
Es un llavero de Tiffany.
İlk bölüm hediyesi olarak Tiffany'den anahtarlık aldım ona ama bahsini dahi açmadı.
Le di un regalo de Tiffany's por el primer show... y nunca admitió haberlo recibido.
Bu gerçek Tiffany.
Es un auténtico Tiffany.
Benimle iki dakika bile geçirememen çok ilginç. Ama Tiffany lambamı kabul etmekte bir sakınca görmedin.
Es algo interesante que no puedas pasar dos minutos conmigo, pero no tienes ningún problema al llevarte mi lámpara de Tiffany.
Ve Tiffany, şehrin merkezinde oturan ve trafiğin ortasında bağıran kadın.
Y ya conoces a Tiffany la chica sucia del centro de la ciudad que le grita a los autos.
Hayır, üzgünüm, Tiffany şamdanlarını babacık ve ben işten çıkmaya hazır olana kadar alamazsın.
No, lo lamento, no pueden tener las lámparas Tiffany hasta que nosotros pasemos al otro mundo
Neden, Tiffany's, elbette.
En Tiffanys, por supuesto.
Karşınızda güzel, Tiffany.
¡ Ésta es la hermosa Tiffany!
Anlaşılan Tiffany daha iyi bir yerde olmayı tercih etmiş.
Aparentemente, Tiffany tenía que estar en otro lugar más importante.
Adı Astsubay Tiffany Jordan.
Era la contramaestre Tiffany Jordan.
Tiffany'ye kızgın olabilecek birini tanıyor musun?
¿ Sabe de alguien que estuviese enojado con Tiffany?
Tiffany, hasta mıydı?
- ¿ Tiffany estuvo enferma?
Astsubay Tiffany Jordan.
Es contramaestre Tiffany Jordan.
Tiffany'nin kiminle romantik ilişkisi vardı?
¿ Con quién salía Tiffany?
Tiffany, dün seni aramış.
¿ Tiffany la llamó ayer?
Ona Tiffany'nin resmi olan dergiyi verdin.
¿ Usted le dio la revista con la foto de Tiffany?
Neden Tiffany'nin yatak odasında fotoğraflarını çeksin ki?
¿ Por qué fotografió a Tiffany en su dormitorio?
- Tiffany Jordan'la ilişkini biliyoruz.
Sabemos de su relación con Tiffany Jordan.
Tiffany'yle arkadaş olduğumuzu bile bilmiyordu.
No, ni siquiera sabía que era amigo de Tiffany.
Tiffany'yle yatmıyordum.
No estaba durmiendo con Tiffany.
Kanıtlara göre Tiffany'nin cinayetiyle bir ilgisi olabilir.
Sí, sólo éramos amigos. Las pruebas lo implican en el asesinato de Tiffany.
Tiffany, hamileymiş. Yüzde 99.98 ihtimal bebek senden.
Tiffany estaba embarazada y hay un 99,98 % de probabilidades de que tú fueras el padre.
Tiffany'nin mesajını duyunca hayretler içinde kalmışsındır.
Debe haber sido un shock escuchar el mensaje de Tiffany.
Tiffany'nin cesedinin birkaç metre uzağında bulduğumuz izle tutuyor.
Coincide con una que encontramos cerca del cadáver de Tiffany.
Tiffany's'den alınmış, antika gümüş servis setinden çok daha yaratıcı bir şey.
Bueno, eso es mucho más imaginativo que otra vieja y aburrida excelente placa de plata de Tiffany's
- Henüz, şansım olmadı.
- ¿ Y esa azafata, Tiffany? - No he tenido ocasión.
Tiffany Jordan.
Tiffany Jordan.