Todo traduction Espagnol
695,946 traduction parallèle
Bana bunları anlatmana gerek yok.
No necesitas contarme todo esto.
Şimdilerde kasabada beni gören herkes sanki onların düşmanıymışım gibi bakıyor.
Ahora camino por la ciudad, y todo el mundo me mira como si hubiera atropellado a sus perros.
Dün bütün gün uyudum.
Dormí todo el día de ayer.
- Eskisi gibi değiliz, tamam mı?
Somos diferentes, ¿ de acuerdo? Todo es diferente.
Yaptığınız şeye odaklanın millet!
¡ Concéntrense todo el mundo, solo concéntrense!
- Tek yapmamız gereken sadece konsantre...
Todo lo que tenemos que hacer es concentrarnos...
Tüm olanların amacı buydu, değil mi?
Eso es lo que ha sido todo esto, ¿ verdad?
Buraya, madene gelmek, onunla yaptığım tek şeydi.
Quiero decir que ir a la mina con él era todo lo que tenía.
Çünkü herkes nasıl biri olduğumu biliyor.
Porque todo el mundo sabe exactamente quién soy.
Bittikten sonra ne olacak?
¿ Cuándo todo esto haya terminado?
Öğrenmek istediğim tek şey...
Todo lo que necesito saber es...
Her şey yolunda mı?
¿ Está todo bien?
Ty Fleming'e yumruk attım çünkü herkese benim adi biri olduğumu söyledi.
Le di un puñetazo a Ty Fleming en la cara... Porque le dijo a todo el mundo que yo era la persona más mezquina que jamás haya conocido.
- Yani, tüm bunlar yalan mıydı?
¿ Espera, así que todo esto es una mentira?
Aslında çok da fena değilsin.
No eres del todo decepcionante.
Eğer sizi öldürmezsem Zordon bana olan tüm saygısını yitirir.
Zordon perderá todo respeto por mí, si no los mato.
Pekala, millet.
De acuerdo, todo el mundo...
- Yürüyün çocuklar!
¡ Todo el mundo, vamos!
Tani tüm gün boyunca polislerin sosislerini mi siliyorsun?
¿ Entonces estas todo el día borrando salchichas de policía?
Tüm prosedürleri ihlal ediyorsun!
¡ Estas violando todo tipo de procedimientos!
Hepsini kendi başına yapman inanması güç bir şey.
Es difícil creer que lo hiciste todo tu solo.
Evet, hepsini kendim yaptım, ben yaptım ben.
Sip, lo hice todo yo solo, lo hice, lo hice.
Biliyormusun, geçen gün nekadar eğlendimizi düşünüyordum da Acaba bana başka bir yolculukta eşlik etmek ister misin diye merak ediyorum.
Sabes, estaba pensando en todo lo que nos divertimos el otro día y me preguntaba si te gustaría unirte conmigo para otro patrullaje.
Kahretsin, Tüm beğeniyi Joe'nun aldığına inanamıyorum.
Maldita sea, no puedo creer que Joe este acaparando todo el crédito.
Seni TV de gördüm. Benim polis çalışmamın tüm beğenisini sen alıyordum.
Te vi en la TV, acaparando todo el crédito por mi trabajo policial.
Benim yaptığım polis işleri için Tüm övgüyü sen alıyorsun, o yüzden ben de senden mal istiyorum.
Tu estas recibiendo todo el crédito por mi trabajo de policía, así que quiero cosas de ti.
Ama herşey iyiye gidiyor.
Pero todo va muy bien.
Hayamda Vicks Vapo'd var çünkü.
Estoy todo emocionado porque me puse vick vaporub en las bolas.
Tüm zaman boyunca içinde tutuyordun belki de.
Sabes, quizá si lo tuviste en ti todo el tiempo. Wow.
Bana çok nazikçe annesinin yaptığım her şeyden nefret ettiğini söyledi.
Acaba de decirme muy cortésmente que su madre odia todo lo que yo hago.
Ve her şeyi dinlemiyor ama bazı ayıp sözcükler söylüyorum ve görünüşte bu, kulağa çok kötü gelebilir.
Ella no lo escucha todo. Sí digo malas palabras. A nivel superficial, eso puede parecer algo malo.
"Uğruna her şeyi yapabileceğim ve her şeyi öğretebileceğim kimi bulabilirim?"
" ¿ Dónde hallo a alguien de quien ocuparme y a quien enseñarle todo?
Kaza eseri ona âşık oldum ama çok çabuk bitti.
Me enamoré de él por accidente, pero todo se terminó muy rápido.
"Çık dışarı." dedim ve bitti.
Le respondí : "Sal de aquí". Y eso fue todo.
Bitti.
Se terminó todo.
Her şeye hakkım var.
Tengo derecho a todo.
"Katherine, bununla bir şansın olabilir," tabii inançların ve kültüründen, birlikte büyüdüğün her şeyden vazgeçersen.
Él me dijo : " Katherine, podrías tener posibilidades de seguir conmigo si abandonaras tus creencias, tu cultura, todo aquello con lo que creciste.
Ama bir Yahudi'den ediyorum ve böyle başlar, değil mi?
Pero sí odio a un sólo judío. Y así comienza todo, ¿ no?
Teşekkürler... sektörümüzdeki kadınlar için yaptığınız her şey için.
Gracias... por todo lo que haces por las mujeres en esta industria.
Gerçekten sakindim.
Todo muy relajado.
Tesisin sahibi Bay Burns sürekli bunu söyler.
El dueño de la planta, el Sr. Burns, nos lo dice todo el tiempo.
Joanne daima böyle yürür.
Joanne camina así todo el tiempo.
Bütün gezegeni çok sever.
Ama a todo el planeta.
Bütün intihar önleme ekibi oradaydı.
Todo el escuadrón de prevención de suicidios estaba ahí.
Sadece 1985 baharında hiçbir şeyi siklememeye başladım.
Es que todo me importa una mierda desde la primavera de 1985.
Evet. Sikleme bütçem düşüktür.
Todo me importa una reverenda mierda.
Bu aktör sürekli evden çıkmak istiyordu.
Ese actor quería salir de la casa todo el tiempo.
Bu çok...
Todo era muy...
Ben burada bütün gün köpek AIDS'iyle, kedi kanseriyle ve taşak kesmekle uğraşıyorum.
Yo atiendo perros con sida, gatos con cáncer y corto testículos durante todo el día.
Ailemin benden konuşmamı isterken unuttuğu bir şey var : Düşündüğüm ve söylediğim her şeyden nefret ediyorlar.
Mi familia me pidió que hablara, pero olvidaron que detestan todo lo que yo digo.
" Yani tamamını...
¿ Todo?