Tomar traduction Espagnol
59,984 traduction parallèle
Oturup seninle çay içeceğimi düşünüyorsan tamamen kafayı yemişsin.
Estás completamente loco si crees que voy a sentarme a tomar un té contigo.
Çok yakında buna karar vereceğim.
Voy a tomar esa decisión muy pronto.
Buradan çıkıp gidebilirim, köşede bir kahve içerim, sinemaya giderim, sokakta insanlarla konuşurum.
Puedo irme caminando de aquí, tomar un café en la esquina, ir al cine, hablar con la gente en la calle.
Ne kadar sert olduğunuzu görenler ders almaya gelir.
La gente tiene que ver tu poder y tomar clases.
Çünkü aynı zamanda iyi bir iş kadınısın bu da zor kararlar vermen demek.
Porque también eres una buena empresaria. Y eso implica tomar decisiones difíciles.
Bekle, fotoğrafını çekeyim.
Espera. Déjame tomar una foto.
Bir sırtlan sürüsü her aslanı alt edebilir.
Un grupo de ellas puede tomar a cualquier león.
İzninle, otobüsü kaçırmak istemem.
Si me permite, tengo que tomar un autobús.
Çoğu insan hapisten çıkar ve bir bira içer.
La mayoría de la gente sale de prisión y va a tomar una cerveza.
Ele avuca sığmaz bir tip.
Es de armas tomar.
Söyle o eli yeniden tutmak için ne verirdin?
Dígame ¿ qué daría por tomar esa mano otra vez?
Tek yapmak istediğim yukarı çıkıp duş almak toparlanmak ve işe gitmek.
Y todo lo que quiero hacer es ir arriba, tomar una ducha, reorganizarme e ir a trabajar.
Gidip bir içki alacağım ama -
Creo que voy a tomar una copa. Pero...
Yani, sadece şunu ve şunu alacağım.
Así que voy a tener que tomar... Esto. Y esto.
"Hey, Annie, beş dakikanı ayırıp oy kullanmayı unutma."
"Oye, Annie. Recuérdate tomar cinco minutos y votar".
Ülkenin nabızını tutabiliriz. Saniyeler içinde, herhangi bir konu, dünyada ki herkes tarafından.
Podemos tomar el pulso de la nación, todos en el mundo en segundos en cualquier tema.
Çömlek atölyesini alabilirsin, istersen.
Podrías tomar cerámica, si quisieras.
O şeyi gerçekten almayacaksın değil mi?
Realmente no vas a tomar esa cosa, ¿ verdad?
Sadece ihtiyacım kadarını alacaktım.
Sólo lo iba a tomar cuando fuera necesario.
Hayır hayır. Alkol alamaz. Tatlım, ben buradayım
Él no puede tomar alcohol.
sen de istersen seninle bir kahve filan içmek isterim ve...
Y, quizá en un año, si tienes ganas, me encantaría tomar un café contigo y...
Ancak ben, bu sorumluluğu seve seve alabilirim. İsterseniz tabii.
Yo, sin embargo, estaría dispuesto a tomar la responsabilidad, si lo desea.
Kargalarınızı yemeyi bırakıp, içme vakti geldi millet.
- Ha llegado Lucha Leche. - Así es. Ha llegado el momento de dejar de comer mierda de cuervo y empezar a tomar mierda de este cuervo.
Biz birkaç karga meraklılarıyız ve bir karganın gücünü ve özünü alıp onu bizim icadımız olan "Dövüş Sütü" adlı lezzetli bir sütlü içeceğe dönüştürdük.
¿ Sabes qué? Ahora me toca a mí. Somos un par de entusiastas de los cuervos que quisimos tomar el poder y la esencia del cuervo y ponerlo en una deliciosa bebida de leche
Tek önemli olan, tüketicilerin seslerinin duyulduğunu hissetmesi.
Solo estamos aquí para tomar responsabilidad, pero por nada en específico. Lo que importa es que los consumidores sientan
Oda arkadaşım Mac'le evde oturup bir film izledik. Sonra da biraz içki içmek için bara gittim.
Estuve en mi apartamento viendo una película con mi compañero Mac y luego me fui al bar a tomar unas copas.
Şimdi herkesi dinledim ve kararımı veriyorum.
He escuchado a todos los involucrados y voy a tomar mi decisión. Pero voy a dejar una cosa clara.
Şimdi moladan sonra biz neden bir şey olduğunu konuş almalıyım bir akşam yürüyüşü uzun bir hafta sonu boyunca.
Ahora, después del corte, hablaremos de por qué hay un... Deberías tomar... un paseo nocturno durante el fin de semana largo.
- Bence bu gece yollara çarpmamak daha güvenli.
Creo que es más seguro no tomar la carretera esta noche.
- Şu anda, kabine girmek zorundayız.
Tenemos que averiguarlo. Lo haremos, pero por ahora, tenemos que llegar a la cabaña, tomar a la chicas y conseguir ayuda.
Tekneyi kullanmak ister misin?
¿ Quieres tomar el timón?
Bu sabahki toplantı için Jack'in yerini doldurur musun?
¿ Puedes tomar el lugar de Jack en la reunión de hoy?
Yarın Kate ile içmek için buluşacağız.
Mañana saldré a tomar algo con Kate.
İlk önce ağız içinden örnek alacağım. İlk bunu yapmamızın nedeni basitçe çay içmen için engel kalmasın.
Ahora le voy a tomar unas muestras de la boca y el motivo de hacerlo primero es sobre todo para que pueda tomarse un té.
Bir kahve ve poğaça molası bile verdirtmedin. İşte burada!
No has querido que paráramos a tomar un café o un bocata de beicon. ¡ Ajá!
Bunu ciddiye alacak mısınız?
¿ Va a tomar esto seriamente?
Sen o kızı alırsan eğitmenlere boğarsın beyin takımının ortasına atarsın, orada tüm hayatı boyu bir avuç Rus herifle "zoraki sıfır" lardan başka konuşacak şeyi olmaz.
Vas a tomar a esa niña, vas a llenarla de tutores... Entonces la tirarás a algún grupo donde pueda hablar de ceros no triviales... Con un montón de viejos rusos por el resto de su vida.
Kendine bir kokteyl ısmarla.
Ve a tomar un cóctel.
Bak eğer çok ağır geldiyse, içkini içebilirsin.
Mira, si es demasiado, puedes tomar tu copa.
Önceden haberdardım zaten ama siz de bana DNA testi yaptınız.
Bueno, yo siempre lo supe, pero entonces me hicieron tomar una prueba de ADN.
Bu kararı vermeden önce benim yerimde olmuş olmanız gerekir.
Bueno, tal vez antes de tomar esa decisión, debería de ponerse en mis zapatos.
Eğer bu bir yazı-tura işiyse o eski kurt, oyunu paradan yana kullanır.
Si es un volado... Ese viejo chico va a tomar partido con el dinero.
İnsanlar sadece kendileri için karar vermekten korktuklarında kurallara uyarlar.
La gente sigue las reglas, porque tienen miedo de tomar decisiones.
Çilekli kek mi yoksa karamelli puding mi almalıyım?
¿ Debería tomar el budín azucarado?
"Buradan sonrasını ben alayım mı?" dedi.
Él dijo : "¿ Voy a tomar el control desde aquí?".
Bir bardak kahve içmek için dışarı çıktın, 5 dakika sonra geri geldin.
Te fuiste a tomar una taza de café. Regresaste después de cinco minutos.
22 : 25'de, Thomas, mola vereceğini söyledi ve görev yerinden ayrıldı.
A las 22 : 25, Thomas te dijo que iba a tomar un descanso... y dejó su estación.
Size biraz bilgi vereyim bu konuda.
Permítanme tomar su información. Voy a empezar con ustedes.
Tamam, dur eşyalarınızı alayım.
Bien, déjame tomar tus cosas.
Ama neyse ki bizim gibi kendisi kullanmak isteyenler için de koltuğu var.
Pero afortunadamente, tiene un asiento delantero de respaldo para los que nos gusta tomar el control.
Oğlunu kaçırarak kodları elde ettim.
Tomar a tu hijo me ayudó a obtener los códigos.