Torre traduction Espagnol
6,412 traduction parallèle
Ahlaksız bir hilebaz satranç tahtasında ne yapıyor?
¿ Qué hace una torre abandonada en medio del ajedrez?
Satranç tahtasından bir hilebaz düştü.
Una torre... que salta fuera del tablero.
Ama tahtayı kontrol eden benim,... hile dahi olsa.
Pero soy yo el que controla la partida, incluso a la torre.
Espheni kulesinde, Karen seni ve Lexi'yi buna çok benzer bir şeyin içine koymuştu.
En la torre Espheni, Karen tenía usted y Lexi en algo muy similar a este.
Kule, burası S.H.M. Helikopteri hemen kaldırın!
Torre, Centro de Combate. Quiero a ese pájaro en el aire. ¡ Ahora!
Kule, burası Atmaca-1.
Torre Beagle, aquí Saberhawk Uno. Anochecer.
Kule, burası Atmaca-1.
Torre Beagle, aquí Saberhawk Uno.
Tüm sistem iskambil kağıdından evlere benzer.
Entonces todo este sistema se convierte en una torre de cartas.
O zaman tatlım, umarım hayatının geri kalanını kulemde hapsedilmiş olarak geçirirken eğlenirsin.
Bien, entonces, querida, espero que disfrutes pasando el resto de tu vida encerrada en mi torre.
Ekonomik işbirliği anlaşmasını duyurmak için Willis Kulesinde planlanmış bir medya organizasyonu var.
Hay programado todo un evento mediático en la Torre Willis para anunciar el acuerdo de cooperación económica.
Ve de senin harikalar diyarında doktorculuk oynamanı sağlıyorlar.
Y la razón por la que puedes jugar a ser médico en tu torre de marfil.
Ama yayının olduğu kuleyi bulabilirsem ortadan kaldırabilirim.
No. Pero si puedo llegar a la torre de transmisión puedo hacerla explotar.
Bulut kalkınca kuleyi yerle bir et.
Cuando la niebla se levante, destruya la torre.
- Kuleyi patlatmamışsınız.
- No volaron la torre.
Babil Kulesi?
¿ La Torre de Babel?
Kulenize destek olmalıyım ki, siz Romeo düşerek felç olmayasanız.
Pero debo reforzar su torre para que su Romeo no se caiga y quede paralizado.
Eğer ki Usta işini iyi yapsaydı, ki öyle de olması gerekirdi kule bir sütun gibi dimdik kalıp rüzgâr alan bir söğüt gibi sallanmazdı.
Si el artesano hubiera hecho su trabajo como debía, parecería la torre sostenerse como una columna y no temblaría cual sauce con el viento.
Freud'un da dediği gibi, büyük bir kule sadece büyük bir kule değildir.
Es como dice Freud, una gran torre no es solo una gran torre.
Şu anda bil ki, geçtiğin her sınır noktası her alışverişin, telefon konuşmaların, yanından geçtiğin her GSM vericisi tüm arkadaşların, yazdığın makaleler, girdiğin siteler yazdığın her konu başlığı ve internetle yönlendirdiğin her paket erişimi sınırsız ama koruması açıklar barındıran bir sistemden geçiyor.
A partir de ahora, cada frontera que pases, cada compra que hagas, cada llamada que realices, Registros de Protección de Aduanas y Fronteras de USA. cada torre de telecomunicaciones por la que pases, cada amigo que tengas, cada artículo que escribas, cada web que visites, cada correo que escribas y cada paquete que envíes, está en manos de un sistema... cuyo alcance es ilimitado, pero cuya seguridad no lo es.
Emma, saat kulesinde bir şeyler oluyor.
Emma, está ocurriendo algo en la torre del reloj.
Kar Kraliçesi saat kulesinde.
Ahora voy. La Reina de las Nieves está en la torre del reloj.
Sonunda kadını buluyor ama, yüksek binaya taşındığı için diğer saldırıların tetikleyicisi oluyor.
Por fin la encuentra y ella desaparece en su torre, lo que inicia los otros ataques.
Saat Kulesi'nde.
La torre del reloj.
- O sihirli saat kulesinin altında ne var biliyor musun?
¿ Sabes qué hay bajo la torre de ese reloj mágico?
Hedef İntikamcılar Kulesi, New York.
Objetivo, la Torre Vengadores, Nueva York.
Bu sadece kuleyi yok etmekle kalmayacak.
Eso no sólo acabará con la torre.
Aptal, yerel bölgeden telefon etmiş.
El idiota marcó en una torre local.
İntikamcılar Kulesi. İleri!
La Torre Vengadores. ¡ Adelante!
Sonra ben en yalnız prens olurum ve altından kulemde gülerim.
Y entonces, me convierto en el príncipe más solitario, riendo desde mi torre dorada.
Bu bizi kulenin dışına çekip Kafatası'nı oradan çıkarmak için kurulmuş bir tuzak olabilir.
Esto podría ser un truco para sacarnos de la torre y hacer una apropiación de Skull.
Fıstık kulesine bir delik kalmış.
Tiene una tarjeta de la Torre Inclinada de Pistaches.
Haritaya göre garnizon nöbetçi kulübesinin altında.
Según el mapa, la guarnición se encuentra debajo de esa torre de guardia.
Ama bu özel bekçi kulesi tam olarak 1634 yılında inşa edilmiş ve hayaletli olarak nam salmış.
Pero esta torre vigía en particular fue construida en 1634 y es muy conocida por estar embrujada.
Hikayede birçok bekçi bu kulede gecenin ortasında ortadan kayboluyor..... ve bir daha gözükmüyorlar.
La historia dice, que varios guardias desaparecieron en el medio de la noche desde esta torre, para jamás ser vistos de nuevo.
Sanırım elektromanyetik atımın kaynağını bulduk Gelecek Endüstrileri kulesi.
Creo que encontramos la fuente del pulso electromagnético : La Torre Industrias Futuro.
Kuleden aşağı uçmak için, planör giysilerinden birini ödünç almakla ilgiliymiş.
Algo sobre tomar prestado un traje planeador para volar desde la torre.
Onu enseledik. Bill akşam 8 : 11'de Kule 14'e giriyor. Üçüncü kata çıkıyor.
Bill entró a la torre 14 a las 8 : 11 P.M. Subió al tercer piso.
Binadaki hasar yüzünden savunma sistem dışı efendim.
El daño a la torre poner las defensas fuera de línea, señor.
Kule, Londra'dan, Atina'dan ve Brüksel'den gelen uçuşların inişine sağlamak için bir pistin artık temizlenmiş olduğunu doğruluyor.
La torre nos confirma que una pista está despejada y podrán aterrizar los vuelos entrantes de Londres, Atenas y Bruselas.
Moskova'daki Mercury Şehir Kulesindeki simsarınla alıp sattığı elmaslar.
Los cuales compra y vende a través de tu agente en la Torre Mercury en Moscú.
Milos, Mercury Kulesindeki toplantı... Toplantı gerçekleştiğinde M.U.R gelmeden önce hızlıca gerçekleşecek.
Milos, la reunión en la Torre Mercury... cuando suceda, sucederá rápido, antes la M.U.R. llegue.
Çünkü bu baz istasyonu hayatını mahvedecek.
Porque esta torre de celular literalmente va a arruinar tu vida.
Baz istasyonunu kızartıp hattı kestik.
Freímos la torre celular y cortamos la línea de tierra.
Holland atlayış tulumuyla kuleye gider, mesai saatinde biraz eğitim yapacaktır.
Así que Holland sube a la torre con su traje, para entrenar un poco fuera de horas.
Kuladeki daireden BASE atlayışı yapıyormuş.
Iba a hacer un salto BASE desde la torre de apartamentos.
Şehrin ortasındaki bir binadan atlamak da yönetmeliğe aykırıydı.
Y saltar desde una torre en mitad de la ciudad iba contra las normas.
Bilgisayar kasasının çalındığını görüyorum ama düz ekran TV ve müzik seti alınmamış.
Al parecer había una torre de ordenador que se han llevado, pero dejaron la pantalla plana y el equipo de música.
Evet, şimdi tek ihtiyacımız tepeye bir bayrak.
Sí, ahora lo único que necesitamos es una bandera para la torre- -
Ailesi yuva için yüksek bir kayalığın tepesini seçmiş.
Sus padres eligieron anidar en la cima de una enorme torre de roca.
Güney kısımda isyan çıkmış.
Ha habido un disturbio en la torre sur.
00 : 29 : - - 00 26,979 : 29 : 29,579 Açılırken almak için ne yaptı eğer fildişi kule? Hiçbir şey.
¿ Por qué te han sacado de tu torre de marfil?