Turing traduction Espagnol
262 traduction parallèle
Alan Turing, hikayemize dahil oluyor.
Alan Turing, entra en nuestra historia.
Turing savaş zamanında Almanların Enigma şifresini kırdığı Bletchley Park'taki çalışmalarıyla ünlü oldu.
Turing es famoso principalmente por su trabajo en Bletchley Park durante la guerra, descifrando el código alemán Enigma.
Fakat Turing aynı zamanda Gödel'in yıkıcı "Noksanlık Teorisi" ni daha da yıkıcı hale getiren kişiydi.
Pero es también el hombre que hizo que el ya devastador Teorema de Incompletitud de Gödel fuera aún peor.
Turing Gödel'den daha becerikli bir adamdı. Ve Gödel'in teorisini sadece daha açık ve basit kılmak istedi.
Turing era un hombre mucho más práctico que Gödel, y todo lo que pretendía era simplificar y clarificar el teorema de Gödel.
Fakat beş yıl sonra... Turing'in teoriye yaklaşımı bana göre çok daha doğru bir yöne doğru ilerliyordu.
Pero Turing, cinco años más tarde... su manera de abordar la Incompletitud... a mí me pareció que iba en la dirección correcta.
Turing Noksanlık Teorisini bilgisayarlar açısından değiştirdi. Ve bunlar mantıksal makineler olduğundan Noksanlık Teorisi, her zaman çözemeyecekleri bazı problemler olduğu manasına geliyordu.
Turing reformuló la Incompletitud en términos de computadoras y demostró que, como son máquinas lógicas, la Incompletitud significaba que habría siempre problemas que no serían capaces de resolver.
Daha da kötüsü... bu problemin hangisi olduğunu önceden bilmenin imkanı olmadığını da
Y aún peor... Turing demostró que no había modo de saber de antemano cuáles eran estos problemas.
Sonra Turing gelecek ve herşeyi daha da kötü hale getirecekti.
Y entonces llega Turing y empeora las cosas.
Turing'in yaptığı ise ispat edilemeyen problemlerin hangileri olduğunu bilmenin imkansız olduğunu ispat etmesiydi.
Lo que Turing hace es demostrar que, de hecho, no hay modo de saber cuáles serán los problemas indemostrables.
Ve bu da Turing'in "halting problem" iydi.
Y ése es el "Problema de la Parada" de Turing.
Fakat Turing bunu daha gerçeklenebilir hale getirdi. Çünkü makineler hakkında ve bir makinenin bocalayıp bocalamayacağı hakkında konuşuyordu.
Pero Turing lo hace muy práctico y cercano porque habla de máquinas, y de si una máquina se parará o no.
Ve bu Turing'in "Noksanlık" versiyonuydu.
Y ésta es la versión de Turing de la Incompletitud.
Turing Gödel'in engin "Noksanlık" teorisini temel bir şeyin hesaplanamazlığın doğal sonucu olarak alıyor. Hesaplanamayan şeyler.
Turing entiende la Incompletitud, el profundo descubrimiento de Gödel, como un corolario de algo más básico que es la incomputabilidad.
Bunlardan bazıları Turing'in notlarında var. Her ne kadar açıkça belirtmese de bunlar orada mevcut.
Parte de ello está ya contenido en el trabajo de Turing, aunque él no lo enfatiza.
En az "halting problem" i kadar şaşırtıcı olan ise, Turing için "Noksanlık" teorisinin gerçekten engin tarafı ise, mantık yada bilgisayarlar hakkında söyledikleri değildi. Bizim hakkımızda, zihinlerimiz hakkında söyledikleriydi.
Pero asombroso como era el Problema de la Parada, para Turing, el significado realmente profundo de la Incompletitud, no era lo que decía sobre la lógica o las computadoras, sino lo que decía sobre nosotros, sobre nuestras mentes.
Bu sorunun odak noktasında Turing'in kim olduğu yatıyordu.
Era la cuestión que iba hasta lo más profundo de quién era Turing.
Turing iki aşkı olan bir adamdı.
Turing era un hombre con dos grandes amores.
Turing bu ilk saf aşkı bir daha hiç yakalayamadı. Fakat hatırasını da hiç unutmadı.
Turing nunca recuperó ese primer amor puro, pero nunca olvidó el recuerdo de lo que había sido.
Fakat Turing bilgisayar fikrini geliştirdiğinde çok farklı bir şekilde safiyane bir şekilde hayal ettiği bu şeye aşık olmaya başladı.
Pero cuando Turing desarrolló la idea de la computadora, empezó a enamorarse de un modo muy diferente, del increíble poder de lo que había imaginado.
Şimdi ise Turing ile bizim hakkımızda bir sorunun ve zihnimizin doğasının odağı haline geliyordu.
Y ahora, con Turing, quedaba enfocada como una cuestión sobre nosotros y la naturaleza de nuestras mentes.
Turing'in bir hesaplamacı olduğu ile ilgili standart bir bakış açısı var.
Hay una opinión establecida de que Turing era un computacionalista.
Turing kendisinin ve Gödel'in çalışmalarını anlamıştı. Eğer zihinlerimiz bilgisayarlar gibi olsaydı o zaman "Noksanlık" bize uygulanabilirdi ve mantığın sınırları bizim sınırlarımız olurdu.
Turing comprendió que el trabajo de Gödel y el suyo propio implicaban que si nuestra mente era una computadora, entonces la Incompletitud también se aplicaría a nosotros, y las limitaciones de la lógica serían también las nuestras.
Turing'in kişiliği tek bir şeydi.
La personalidad de Turing es una cosa.
Turing bu problemlerden haberdardı. İnsan zihninin mükemmelliğini saf hesaplamadan elde edebileceğini umutsuzca ispat etmeye çalıştı.
Turing era perfectamente consciente de estos problemas pero quería demostrar desesperadamente que podía conseguir la totalidad de la mente humana usando mera computación.
Bunu yapmayı isteyen sadece içindeki bilim adamıydı. Turing'in tüm hayatı boyunca bağlı olduğu kişisel felsefesi, iki yüzlülük, taviz vermek ve düzenbazlıktan uzaktı.
Y no era sólo el científico en él el que quería hacer esto, la filosofía personal de Turing a la que fue fiel toda su vida era ser libre de la hipocresía, la transigencia y el engaño.
Turing bir homoseksüeldi. Bu hem yasadışı hem de tehlikeliydi.
Turing era homosexual cuando era ilegal e incluso peligroso.
Eğer bilgisayar olsaydık tam da Turing'in istediği gibi varlıklar olacaktık.
Si fuésemos computadoras entonces seríamos la clase de criatura que Turing quería que fuésemos.
Öyle sanırım ki Turing de tereddüt etti.
Así que sospecho que Turing vaciló bastante sobre esto.
Fakat yine de, bunlarında ötesine geçen sanki bir çeşit süper Turing makinelerine benzeyen kehanet makinelerine bakıyormuş gibi yaptı.
Y sin embargo, diseñó las "máquinas oracle", una especie de súper máquinas de Turing pero que iban más allá.
İnsan ile işlemsel olan arasındaki bu gerginlik, Turing'in yaşamının merkezindeydi.
Esta tensión entre lo humano y lo computacional fue fundamental en la vida de Turing.
Savaştan sonra, Turing gitgide artan bir şekilde güvenlik güçlerinin dikkatini çektiğini farketti.
Después de la guerra, el comportamiento de Turing empezó a llamar la atención de los servicios de seguridad.
Bu sebeple Mart 1952'de, tutuklandı ve homoseksüel ilişki sebebiyle yargılanıp suçlu bulundu.
Así que cuando en marzo de 1952 Turing fue arrestado, acusado y condenado por tomar parte en un acto homosexual, las autoridades decidieron que Turing era un problema que había que arreglar.
Turing'e bir makineden farksız muamele ediliyor, kimyasal olarak programlanıyor, cinsiyetinin belirsizliği ortadan kaldırılıyor, riskli görünen tarafı güvenceye alınıp düzenleniyordu.
Turing era tratado como si fuera una máquina, siendo reprogramado químicamente para eliminar la incertidumbre de su sexualidad y la amenaza que suponía para la seguridad y el orden.
Turing ölü bulundu.
Turing fue encontrado muerto.
Turing elmayı siyanürle zehirlemişti.
Turing había envenenado la manzana con cianuro.
Turing ölmüştü, ama sorusu ölmemişti.
Turing estaba muerto, pero no así su pregunta.
Turing'in aksine,
Al contrario que Turing,
Turing bir makine olduğunu düşünüyordu.
Turing creía de verdad que él era una máquina.
Fakat bunun yerine, belirsizlikleri ortaya çıkardı. Sonradan Turing ve Gödel'in ispat ettiği şey, asla kaybolmayacaktı.
Pero en vez de eso, él mismo desveló incertidumbres que Turing y Gödel demostrarían que nunca desaparecerían.
Tam olarak dizayn ettiğimiz şey bu- - bir 24. yüzyıl, warp kapasiteli, ultra-duyarlı turing.
Eso es exactamente lo que estamos diseñando. Un súper vehículo con ultra respuesta y poder warp del siglo XXIV.
Ses bozma sistemini kapat.
Cierra la aplicación funcional "Turing" del área de lenguaje.
Öyle mükemmel programlanmış ki soru soran kişi bir insanla konuştuğunu sanıyor, buna Turing Testi deniyor. Şimdi, içeride Çince bilmeyen bir adam olduğunu hayal edin ama bilgisayardakiyle aynı kurallarla soruları cevaplıyor önceden belirlenmiş yanıtları cevap olarak yazıyor.
Ahora, imagina que hay un hombre en la habitación que no habla chino pero responde a las preguntas usando las mismas reglas que el ordenador devolviendo respuestas predeterminadas.
- Bu Turing Testi ile ilgili değil.
No se trata del Test de Turing.
Böyle bir Tümevarımsal Turing Makinesi kullanıldığını görmemiştim de.
Es que nunca antes vi usar un programa inductivo de esa manera.
- Evet. O Turing, Alan Turing,
Es Turing, Alan Turing.
Bilgisayar biliminin babası Alan Turing adıyla. Bir makinenin zeka becerisini ölçüyor.
Se llama... como el padre de la ciencia informática, Alan Turing, y mide la habilidad de una máquina, para demostrar si es inteligente
Turing testi gerçek olduğunu söyler.
El Test de Turing nos dirá que es real.
Doktor Turing'in testinin bir çeşidi.
Lo sé.
Daniel bundan ölmeden önce bahsetmişti.
¿ Alguna versión del test del Dr. Turing?
Burada "turing" yapmıyoruz, Binbaşı. ÇN : Turing :
No estamos diseñando un súper vehículo espacial, Teniente.
Ne diyordun sen? Bir klasik düşünce deneyi adı ; Çince odası.
Es el clásico experimento mental llamado la habitación china en el que hay un ordenador en una habitación recibiendo preguntas en chino a las que contesta en chino su programación es tan perfecta, que el que hace las preguntas cree que habla con una persona real se denomina el test de Turing.