Tük traduction Espagnol
97 traduction parallèle
Tek tük misafirler dışında pek fazla kullanılmamıştı.
Era para huéspedes ocasionales.
- Bu ağrılar tek tük mü yoksa kalıcı mı?
- ¿ El dolor es esporádico o constante?
Tek tük eve dönüş.
Recién volvió de maniobras...
Şimdilik, tek tük bir kaç sözcük.
Sólo palabras aisladas por el momento, señor.
İnsanlar geçiyor köprüden. Kalabalık, tek tük. Saatine göre.
Hay gente caminando por el puente, más o menos, según las horas.
Etrafta bu kadar kadın varken tek tük lekeler olması kaçınılmaz.
Con tantas chicas cerca, siempre hay alguna que Io mancha.
Belki tek tük mavi dokunuşlar olabilir ama ana renk beyaz olmalı.
Quizás unos toques de azul, aquí y allá, el color principal será el blanco.
Kızılderili korkusuna rağmen, tek tük de olsa sığır sürüleri tek başına Chisholm yolunu kullanarak Texas'dan, Kansas Dodge City'e gidiyordu.
A pesar del temor a los indios, un aventurado rebaño de vacas recorría el camino Chisholm desde Tejas hasta la cabeza del ferrocarril en Dodge City, Kansas.
Orada burada tek tük insan, ama herkes selamet arar.
Aunque sean pocos y aislados, necesitan salvación.
Şimdi bu gruplardan bahsetmemin tek nedeni bunların, son zamanlarda hayır işleri yaptığım tek tük gruplardan olması.
La única razón por la cual mencioné estos grupos la única razón por la cuál mencioné estos grupos es porque esas son algunas de las caridades en las que he estado trabajando ultimamente.
Bu yöredeki tek tük köylerin ne halde olduklarını da gayet iyi biliyordum.
Las villas en la región eran pocas y muy lejanas y yo sabía bien cómo eran.
Biraz çürük tahta, anlaşılır bir rutubet etrafta tek tük küf.
Un poco de podredumbre seca... humedad selectiva y un poco de moho por varias partes.
- En fazla 23'tük, değil mi?
- Teníamos 23 años.
Burada : kasaba, tek tük evler, çiftlikler köyler, manastırlar, değirmenler...
Están los pueblos, las aldeas y las granjas. Fuertes, campamentos religiosos, molinos de agua.
Yağmur çiseliyordu ve güvertede tek tük insan vardı.
Lloviznaba y casi no había nadie en cubierta.
700m. dü tük.
Descendiendo 600 metros.
Etrafı geziyorum, tabiatın güzelliklerine bakıyorum. İnsanları ziyaret ediyorum, tek tük çocukları sünnet edip iğne vuruyorum. Kulak filan deliyorum.
Tengo que hacer visitas, me desplazo observando la belleza de la naturaleza, llamo a la gente, hago la circuncisión ritual, doy pinchazos, perforo orejas, etc.
Alıcılar tek tük ısı noktaları gösteriyor.
Los sensores detectan puntos de calor esporádicos.
Tek tük ziyaret ediyormuşsunuz.
Y que sólo les visite esporádicamente.
" ve farmakoloji alanlarında tek tük çalışmalar...
" en investigación genética, inseminación artificial...
Tek tük var.
- ¡ Tengo algunos pelos!
Ben kitap yazıyorum. Tek tük ders veriyorum.
Entiéndeme, escribo libros a veces doy conferencias.
- Onlar tek tük saldırılar.
- Son invasiones aisladas.
Birkaç belgeseldeki tek tük sahneler dışında kamuoyuna ulaşması çok nadirdi.
Salvo algún pequeno segmento en algún documental el público sólo pudo verlo en contadas ocasiones.
Fermuar dişlileri arasında tek tük cam kırıkları var.
Fragmentos aislados de vidrio en los dientes de la bragueta.
1914'de tek tük kamyon vardi, silahlari ve vagonlari atlar çekiyordu.
Había pocos camiones en 1914. Los caballos jalaban las armas y los vagones.
Dudaklarını oynat, ne yaparsan yap ama benim sabrımı tük...
No cantes, mové los labios, mové la boca, hacé mímica, pero voy a terminar perdiendo la...
Tek tük parçalar bir şey ifade etmez.
Unas pepitas no son nada.
Tabii tek tük çiş kazaları olurdu. Ama onlar çok... - Tatlıydı.
Claro había el accidente ocasional con pipí en la clase, pero ellos eran tan...
Az yapraklı, tek tük ağaçlar vardı.
Un bosque de abedules.
Tek tük vakalar...
Hay casos aislados- -
Tek tük vakalar, Londra'nın her yerinde patlak veriyor.
Casos aislados surgiendo por todo Londres.
Lorena Vasquez'in tırnağındaki deri boynundaki salya, vücudundaki tek tük saçlar. Hepsi rahmetli Reynaldo Cerrera'ya ait.
La piel debajo de las uñas de Lorena Vasquez los diminutos restos de saliva en su cuello los pelos en su cuerpo que no pertenecían a ella todo pertenecía al difunto Reynaldo Cerrera.
Başlarda tek tük beliriyorlar.
Al principio salen de una o dos
Anlayacağınız, okuldaki tek tük bakirlerden biri olmak yeterince kötü, ama benim için çok daha kötü.
Ser uno de los pocos virgenes de la escuela ya es bastante malo pero para mi es incluso peor.
Tek tük de olsak hala bizim gibilere rastlayabilirsin.
Bueno, todavía quedamos algunos.
Kesinlikle, tek tük var.
Definitivamente tienes miedo.
Tek tük.
A alguno sí.
Lanet olası sü.tük!
¡ Perra del carajo!
E - mail hesabı, az sayıda kişinin bulunduğu çok tek tük yazışmalar içeriyor.
La cuenta de correo electrónico muestra una pequeña lista de contactos con muy poca actividad.
Bunları getirdim, çünkü kendini s... tük gibi hissetmeni istemedim.
Los traje para que no te sintieras como una puta. - ¿ Cómo?
Sana inanamıyorum, s... tük.
No lo puedo creer.
Kafanda tük yok!
Halarte el pelo.
Hayır bilmiyorum. Ama tek tük tesisat yapan bi'gazcı biliyorum.
Plomero no, lo que tengo es un gasista que a veces hace trabajos de plomería.
Çok şey olabilirim ama s... tük değilim.
Soy muchas cosas pero no soy infiel.
"Adi zayıf s... tük, adi kuru g... lü, iştahsız... "... yemeğini kusan k... tak. "
"Maldita perra flaca, flaca anoréxica, bulímica, ramera vomitante, perra come-cereales".
"Adi Cheerio kemerli s... tük, salata yiyen pislik. " Boğazına kepek ekmeği kaçar inşallah. "
Maldita come-ensaladas, que se atragante con un "Crouton".
Tek tük.
Algo.
- Soğuk nevalenin teki, s... tük. - Biraz fazla...
- Es una yegüa soberbia y cruel.
Tek tük şikayetler olsa da bu kota sistemi çok güzel çalıştı.
es asombroso cómo el sistema racionamiento funcionado bien.
Tek tük içiyorum. Flüt çalan biri sigara içmemeli.
- Un cigarrillo de vez en cuando.