Türkiye traduction Espagnol
770 traduction parallèle
Korsika'dayken, Türkiye'yi düşledim, Burada, Çin'i!
- En Córcega, me sentí como en Turquía. ¡ Aquí, como en la China!
Baban Türkiye ile anlaşmanın avantajlarını anlatan bir konuşma yapacak.
Vuestro padre debe hacer un discurso sobre las ventajas de la paz con Turquía.
- Türkiye bekleyiversin.
- Turquía puede esperar.
- Türkiye hakkında.
- Sobre Turquía.
" Kopeikin firmamızın Türkiye temsilcisiydi beni eğlendirmesi gerektiğini sanıyor diye düşündüm.
" Kopeikin es el representante de nuestra compañía en Turquía y pensó que sería bueno llevarme a pasar un buen momento.
Ben ortadan kalkarsam, yerime bir başkasının gelmesi ve Türkiye'nin yeni silahları alması çok daha uzun sürerdi.
Tsi podían dejarme fuera, habrían ganado mucho tiempo, antes de que Turquía pudiera conseguir nuevas armas.
Türkiye'den çıkmanın en emin yolu bu.
Éste es el modo menos obvio de sacarle de Turquía.
Gazi'yle birlikte Türkiye'nin özgürlüğü için savaştım. Başardığımız muazzam şeyleri korumak için canımı feda etmeye hazırım.
Daría la vida para proteger lo que hemos conseguido.
Gerçek bir casusluk olayını anlattığını iddia eden ve eski bir Alman askeri ataşesi tarafından yazılan bu kitap şaşırtıcı bir vakanın detaylarını ortaya koyuyor ve 1944 yılında Majestelerinin Türkiye Büyükelçiliği'nde Normandiya Çıkartması'nın planları da dahil yüzlerce gizli sırrın çalınarak Almanlara iletildiğini anlatıyor.
Este libro es un verídico relato sobre espionaje escrito por un antiguo agregado militar alemán y revela los más asombrosos detalles de un caso ocurrido en la Embajada Británica en Turquía en 1944 y en el cual altos secretos incluido el plan de invasión de Normandía, fueron robados y transmitidos a los alemanes.
II. Dünya Savaşı'nın geniş cephelerinde meşakkatli çarpışmalar olurken güneş, tarafsız Türkiye'nin üzerinde huzurla parıldıyordu.
Fue un día de duro combate en la II Guerra Mundial pero el sol brillaba serenamente sobre la neutral Turquía.
Yer Ankara, tarafsız Türkiye'nin başkenti.
La ciudad, Ankara, capital de la Turquía neutral.
Ve şu ana kadar bu paralar 3 yerde ortaya çıktı burada Brezilya'da, Türkiye'de... -... ve İsviçre'de.
Hasta la fecha han aparecido en tres lugares aquí en Brasil, en Turquía y en Suiza.
Türkiye'de, sultanın isteği üzerine, çıplak banyo yapmıştı...
En Turquía, el sultán le pide, que se bañe casi desnuda.
Hiç Türkiye'ye gitmedim. Yurt dışına bile çıkmadım.
Nunca he estado en Turquía, ni siquiera fuera del país.
Yurtdışında görev aldım. Fransa, Türkiye ve Yunanistan'da pilot eğitimi... - Vakit geçirmek için.
Elegí el exterior... entrené pilotos en Francia, Turquía, Grecia... para pasar el tiempo.
Annemim şerefi üzerine yemin edebilirim, sırf geçen sene bu gemi Türkiye ile Kıbrıs arasında 300 sefer yaptı.
Hizo 300 viajes de Chipre a Turquía sólo con su anterior propietario.
Berlin'de, Mihver Devletleri tarafsız Türkiye'yi kendi yanlarında savaşa sokmak için Ege Denizi'nde bir güç gösterisine karar vermişlerdi.
El alto mando enemigo decidió hacer una demostración de fuerza en el Egeo para obligar a Turquía a entrar en la guerra a su lado.
Gösteri sahnesi, hiçbir askeri önemi olmayan ancak Türkiye kıyılarına yalnız bir kaç km uzaktaki Kheros olacaktı.
El escenario de la demostración sería Kheros posición sin valor militar, pero muy cercana a la costa turca.
Ya Türkiye yanlış tarafta olursa?
¿ Y si Turquía lucha con los alemanes?
Yunanistan'a, Türkiye'ye, Mısır'a, Afrika'ya gitti ve "Dünya'yı geziyorum" yazılı kartpostallar yolladı.
Visitó Grecia, Turquía, Egipto, África... y mandó postales diciendo "Estoy viendo el mundo"
Ve Türkiye'ye karşı.
Y Turquía.
# Anadolu'yu hatırlıyorlar, Türkiye'nin ve Asya'nın geniş, ana yaylası.
Ellos hablaban de Anatolia, la gran meseta de Turquía.
Ekselansları... Ulusal Bayramın arifesi olan bugün Ermeni fanatikler, İstanbul'da Türkiye Merkez Bankası'nı ateşe verme cüretini göstermişlerdir.
Su Excelencia... en la víspera de nuestra fiesta de Bayram... unos armenios fanáticos han incendiado... el Banco Nacional Turco, en Constantinopla.
Ankara'ya giden şu yol Türkiye'de ne kadar haydut, eşkıya varsa onların yuvası.
Yo, hermano. Este camino que lleva a Ankara... es el hogar de todos los bandidos bastardos de Turquía.
Osmanlı İmparatorluğu'nun şefleri kendi başlarına olan insanlar. Bir gün, Türkiye büyük bir devlet olacak.
Los jefes del Imperio Turco son la propia gente.
Türkiye'de Rus Kriptograf Bölümünde bir bayanın hizmetlerine ve...
Necesitaremos los servicios de un miembro femenino de la Sección de Criptografía Rusa en Turquía y...
Kız, Türkiye'deki Karakol T şefi Kerim Bey'le temasa geçip iltica etmek istediğini anlattığında makinayı bize vereceğini söylemiş.
Cuando se puso en contacto con Kerim Bey, jefe del Puesto T en Turquía, para decirle que quería desertar, le dijo que nos lo entregaría.
Türkiye'deki en büyük aile kadrosu.
La mayor nómina familiar de Turquía.
Destansı Türkiye'ye geldin.
Acaba de arribar a la legendaria tierra de Turquía.
Hayallerindeki Türkiye'desin.
Ha llegado a la Turquía de sus sueños...
Türkiye - İstanbul'da, saraydayım.
Estoy en Turquía, en Estambul, en el serrallo.
Türkiye'ye götürülmek üzere bir arkadaşım kiraladı. Kendisi deniz yoluyla gelecek.
Lo ha alquilado un amigo para llevárselo a Turquía.
Eğer o günden önce işe yarar bir şey öğrenemezsen Türkiye'ye terörist amaçlarla silah sokmakla suçlanacaksın.
Si no averiguas antes para quién trabajan, te acusaremos de introducir armas en Turquía con fines terroristas.
Ve bu kazanç da Türkiye'de kalmaz.
Y no me refiero sólo a Turquía.
Göz yaşları iyidir. Türkiye'de ne derler bilir misin?
Dicen que las lágrimas lavan los ojos para que veamos mejor.
- En azından bunu Türkiye'de söylediklerini sanıyorum.
Ahora, cuéntenos, ¿ cuál es la razón de su desborde emocional?
- Türkiye. Şimdi söyle bakalım, seni böyle hüngür hüngür ağlatacak ne oldu?
¿ Por qué una dama encantadora como usted no está adentro disfrutando de la música y el baile?
Burada, Türkiye'den Kafkas Dağları'ndaki Ruslar için ve burada İsveç'ten Petrograd'a burada da düşmandan kurtulacağız ve Sicilya'dan karaya çıkacağız.
Aquí, detras de las lineas rusas en el Caucaso desde Turquia, y en Petrogrado desde Suecia.
Fakat biz şimdilik Patagonya Sefarethanesi'nin karşısında bulunan Türkiye'nin radar ve füzesavar üslerinin mikrofilmini alıp gene o Sefarethane'ye milyonlar mukabilinde satma işini yapacağız.
Robaremos el microfilm de los radares y los misiles de Turquía... y los venderemos de nuevo a la embajada por muchos millones.
Ayrıca Türkiye'nin radar ve füze savunma üstlerine ait mikrofilm de masa üzerindeki beyaz köpek biblonun altındadır.
El microfilme de los radare turcos y las bases de misiles... está dentro de la miniatura de perro sobre la cómoda.
- Türkiye'nin kaderi mevzu bahis anlıyor musun? - Anlıyorum efendim.
- El futuro de Turquía está en juego.
Türkiye...
Turquía.
Acaba Türkiye'deki maçta Jarrow daha fazla savunma konumu mu alacak?
¿ El Jarrow adoptará una postura más defensiva en Turquía?
Türkiye, Fransa, Yunanistan...
Turquía, Francia, Grecia.
Arsenal'in Türkiye şampiyonu Döt SK'ya karşı 1-0'lık zaferinde altı gölü de atan adam.
Tengo aquí al Sr. Ludovic Grayson, el hombre que ha marcado 6 goles... de la victoria del Arsenal por uno a cero... contra los campeones turcos, el Botty F.C.
Büromuzun Türkiye'de daha yüksek bir performans göstermesi gerektiğini düşünüyor.
El considera que nuestro despacho debería presentar un referente mas alto en Turkia.
Kesinlikle Doğu'ya özgü bir çalışma belki Türkiye.
Es un tipo de elaboración oriental.
Burada, Türkiye'ye girmeden önce.
Antes de que entre en el territorio de Turquía.
Gene kabahat Türkiye'nin!
De nuevo por culpa de Turquía.
# Bu film, Türkiye'de ve Yunanistan'da çekilmiştir.
Esta película se rodó en Turquía y Grecia.
- Türkiye mi?
- Turquía, sí.