Tıraş traduction Espagnol
3,563 traduction parallèle
Tıraş olurken kesmedim. Gitmek istediğimde beni tırnakladı.
Ella me arañó... cuando traté de dejarla.
Tıraş olmayı mı unutmuşum?
¿ Me olvidé de afeitarme?
Seninle tanıştığımdan beri üç kere saç tıraşı oldun.
Te has cortado el cabello tres veces desde que te conocí.
Tıraş ol ve saçlarını kestir. Üniformanı giy.
Afeitate y cortate el pelo ponte el uniforme
Benim güzel tıraş bıçağımı çenendeki odun gibi kıllarını kesmek için kullanmayı bıraktığında ben de senin yüz kremini kullanmayı bırakacağım.
Dejaré de usar tu crema facial cuando dejes de estropear mi cuchilla buena con esos pelos tiesos de tu barbilla.
Korkarım ki, karım olmaktansa tıraş olmayı tercih ederdin.
Me temo que tienes demasiada barba para ser mi esposa.
Tıraş olurken yüzünü kesmiş ve bir şeye dokunursa et yiyen bakterilerden bulaşacak diye korkuyor. Tanrım!
Se ha cortado afeitándose y teme que si toca algo, pueda coger la bacteria que se come la carne.
Jimmy, birisinin internetteki canlı randevu profilim için bana etek tıraşı yapması ve beni yağlayıp seksi fotoğraflarımı çekmesi lazım.
Jimmy, necesito que alguien me afeite, me ponga aceite, y me tome unas cuantas fotos sexys para mi perfil de citas en línea.
- Tıraş etmeli miyim?
- ¿ Me afeito?
Clifford idam sandalyesine gitsin. Ensesinin arkasını tıraş etsinler.
Y luego va a la silla y le afeitan el pelaje rojo.
Bacaklarını tıraş etti, ki bunu asla yapmaz.
Se ha afeitado las piernas, cosa que nunca hace.
Hiçbir şey yok. Bir tıraş makinesi, diş fırçası ve bir çift iç çamaşırı.
Sólo una afeitadora, pasta dental y un par de bóxers.
Bu yüzden kıskanç hayranları bize hep tıraş bıçağı gibi şeyler gönderiyordu.
Por eso, las fanáticas de la banda de chicos... nos enviaron correos con amenazas y hojas de afeitar.
Yıllardır onların altını tıraş etmiyorum.
No me he afeitado ahí en muchos años.
Onlara nasıl tıraş olacaklarını gösterdim.
Les enseñé a afeitarse.
Aqua Velva tıraş losyonu.
¡ Colonia Aqua Velva!
Burada tıraş koltuğu yok.
No hay un sillón de peluquero aquí.
- Testislerinden birini tıraş edince...
- Afeitándote un testículo.
Adamlarım sana bedava bir saç tıraşı öneriyor bugün.
Mi gente quisiera darte un recorte gratis.
Trafik kameralarını izlerken Anson'ın evinden tıraş olmuş halde pılısını pırtısını toplayıp çıkışına tanık olmuş.
Él ha pinchado las cámaras de tráfico, y ha visto a Anson dejando su apartamento con una maleta de viaje y un afeitado nuevo.
Tıraş olurken kestim.
Me corté afeitándome.
Ya da tıraş bıçakları.
U hojillas para afeitar.
Tıraş olurken sürekli Faust'tan alıntı yapardı.
Siempre citaba a Fausto mientras se rasuraba.
- "Sinekkaydı tıraş olurum."
- - "Tengo una muy apurado."
- Seni tıraş edeyim.
- Déjame que te afeite.
Annemlerle buluşmadan önce göğsümü tıraş edip meditasyon yapmalıyım.
Todavía tengo que afeitar mí pecho y meditar antes de reunirme con mis padres.
- Seçme için tıraş oldum.
Sí, me afeité, para la audición.
Kim tıraş köpüğünü masada bıraktı?
¿ Quién dejó su crema de afeitar en la mesa?
Cedervall... saç tıraşı ol.
Cedervall... córtate el cabello.
Saat yedi buçuk ve Bay Pisanello tıraş oluyor.
Son las 7 : 30 de la mañana, y el Sr. Pisanello ha comenzado a afeitarse :
- Sık sık tıraş olur musun?
- ¿ Se afeita a menudo?
Kolumu tıraş edip, bıyığımı alıyorum ben.
Me afeitaba los brazos, y pasaba cera por mi bozo, ¿ sabes?
Tıraş olacağını sanıyordum.
Pensé que te ibas a rasurar.
- Kimse geceleri tıraş olmaz.
Nadie se rasura en la noche.
Giy yoksa seni tıraş ederim!
- ¡ No! ¡ Póntelo o te afeitaré!
- Evet, sanki, şey zahmetsiz. - Uzun zamandır tıraş olmadım.
- Hace mucho tiempo que no me afeito.
Hadi, beklerken seni tıraş edeyim.
Vamos. Te daré un afeitado mientras esperas.
Hayatının en güzel tıraşını yapmak üzeriyim.
Estoy a punto de darte la mejor afeitada de tu vida.
Ne sıklıkla tıraş oluyorsun?
¿ Cada cuánto te afeitas?
Usturayla tıraş. "
Hoja no eléctrica.
Tıraş sonrası kolonya mı sürüyorsun?
¿ Usas loción para después de afeitarte?
Tıraş makinesiyle aran bayağı iyi galiba, öyle mi?
Te volviste un poco loco con la depiladora, ¿ no crees?
Yakın zamanda, siyasetçi PARK Keunhae'ın, seçim kampanyası gezisi sırasında... bir adam, kadının yüzünü kağıt bıçağıyla kesti.
Recientemente, durante la gira de campaña del político Park Keunhae, un hombre arañó su cara con un cuchillo de papel.
Arabanıza benzin doldurduğunuzda Büyük Patlama sırasında oluşan enerjiyi akıtıyorsunuz.
Cuando cargan combustible en el auto, están usando energía que se creó en el Big Bang.
Hayır, aslında hepsi saçlarını tıraş ediyorlar.
No.
Kayıt sırasında, Tito'yu mutlaka ritim kısmına dahil ettim.
Cuando grababa las pistas, siempre metía a Tito en la sección rítmica.
Tito, Motown'da olsa kayıt sırasında çalmasına izin vermeyeceklerini söyledi, ama benim şarkılarımın hepsinde çaldı.
Me contó que en la Motown no le dejaban tocar en las pistas, pero conmigo tocó en todas.
Kayıt sırasında cüret edip birkaç şey yazdım.
Me tomé la libertad de escribir un par de cosas mientras tocaban.
" Git bir saç tıraşı ol.
" Vete a cortar el cabello.
Bacaklarını tıraş mı ediyorsun?
¿ Te estás rasurando las piernas?
O kadar kısa etekler giymeye devam edeceksen bacaklarını tıraş etmeye başlasan iyi olur. Lauren.
Oye, Lauren.