Ucuna traduction Espagnol
1,738 traduction parallèle
"Bir küçük aşk uğruna, dünyanın öbür ucuna giderim!" "Kapında şarkı söyleyip, dilenen biri gibi."
"Por un poco de amor iría a los confines de la tierra... como el que canta ante tu puerta y pide limosna"
Bugün ucu ucuna yaptın di mi?
Hoy lo has vuelto a hacer.
Bu yönetimin kemendinin ucuna bir düğüm daha.
Y otro maldito nudo en la horca de este gobierno.
Götürün beni, dünyanın öbür ucuna.
Llévame a los confines del mundo
Gerekirse dünyanın öbür ucuna bile.
A el final del mundo si es dónde te diriges.
Gökten ucuna penis bağlanmış balonlar mı yağacak?
¿ Lloverán globos atados a penes? No.
Ayağımın ucuna bas.
Pisa sobre mis pies.
Sokağın diğer ucuna kadar gitmene gerek yok. Ben...
Es demasiado tonto bajar a la calle para comprar café.
Bir kere zaten beni ölümün ucuna kadar getirdi!
Casi me mató una vez.
Senin kafanı bir sopanın ucuna takma peşinde, sense korkuyorsun.
Entonces quiere tu cabeza en un palillo y estas asustado
Beni bulamadılar çünkü aramaya başladıkları vakit, yaban sıçanı aramak için dünyanın bir ucuna yolu yarılamıştım.
En realidad, la hermana de mi abuela ha estado muy enferma, con psoriasis.
Eğer o senti almasaydım, sosisli almaya şehrin öbür ucuna gitmeyecektik.
Si no hubiera recogido ese centavo no habríamos tenido que cruzar la ciudad por salchichas.
Bilirsin, çok meşgulüm, geminin bu ucuna pek uğrayamıyorum.
Sabes que estoy tan ocupada, que apenas llego a este extremo de la nave.
- Parmak ucuna basarak yürümek.
- La nocturna de caminar de puntillas.
Becca'ın omurgasından çıkan bıçak ucuna "Laser Sıyrılma" testi yaptım.
Pasé el láser por la punta del cuchillo de la columna de Becca.
Koridorun ucuna gidebilir misiniz? Uzun sürmez.
Porqué no vas a la entrada un momentito.
Bir keresinde bir amigo sopayı sadece bir gün kaybetti ve basit bir parmak ucuna hareketinde bacağını kırdı.
Conocí a una porrista que lo perdió por un día y se quebró haciendo un salto sencillo.
Birbiri için dünyanın öbür ucuna gidebilecek iki kardeş...
dos hermanos que irían hasta el fin del mundo el uno por el otro
Bak, izler, mızrağın ucuna çok yakın.
Mira, sus huellas están demasiado pegadas al cuello de la lanza.
Yarın seni Tayland'ın diğer ucuna bir guruyu görmeye götüreceğim.
Mañana te llevaré a Tailandia a ver un gurú
- Hayır, kesinlikle hayır. - Ayak ucuna dokun.
Tóquese el dedo gordo.
Yatak ucu ucuna sığdı hatta duvara sürttüre sürttüre sığdırdım. Birazı kapı aralığına geliyordu.
La cama estaba colocada al milímetro, se rozaba con la pared y se daba un poco con la puerta.
Bir arkadaşım var, şöyle diyeyim, oltanın ucuna altın bağlarsan, hemen onu yakalarsın.
Tengo un amigo, déjame decírtelo, relacionas un Krugerrand ( n.t. moneda de oro sudafricana ) con hilo de pescar, le vas a pescar.
Aynen öyle Miri. Neden yatağınızın ucuna bir kamera koyup kör bir noktadan çekim yapmakla uğraşasınız ki. Profesyonellerin ışıltınızı ve duygularınızı ortaya çıkarıp çekimlerle süsleyip, ustalıkla size sunmasına izin verdiğinizde Martin Scorsese'in odanıza sızıp sizi sikişirken yakaladığına yemin edeceksiniz.
Así es, Miri. ¿ Por qué poner una cámara a los pies de tu cama y conformarte con un ángulo poco favorable cuando puedes hacer que los profesionales deleiten tus sentidos con una selección de tomas tan bien realizadas que jurarás que Martin Scorsese entró a tu cuarto y te atrapó cogiendo.
Dünyanın bir ucuna uçur
Déjame volar hasta el fin del mundo
Dünyanın bir ucuna uçur
Déjame volar hasta el fin del mundo. Sí
Dizden başparmağının ucuna kadar olan kısımda hiç kıvrılma olmamalı.
No debe de haber una curva en la línea de la rodilla a la punta del dedo.
Evliliği ipin ucuna asılı haldeyken, son isteyeceğim şey... Haley'nin bekarlığa veda partimin organizasyonunu dert etmesi olurdu.
Lo último que quiero es que Haley se preocupe por organizar mi despedida de soltera cuando su matrimonio está en crisis.
Nehir yatağındaki turnabalığını görür ve o eski bağcığı alıp ucuna ilmik atardı.
Veía un lucio andando por la ribera, y tomaba el viejo cordón y lo hacía un lazo.
Çünkü onlar kuzey kutbundan ta buraya dünyanın öbür ucuna güney kutbuna giderler.
Pero el... el viaje más largo de todos es el gaviotín ártico. Porque vuela del Ártico... ¿ Si?
Ucuna yoğunlaş.
Concéntrate en la punta.
Dilimi ucuna koyarsın ve ateşin üzerinde pişirirsin.
Pones los pedazos al final y luego los cocinas sobre el fogón.
Ben yatağınızın ucuna kıvrılır yatardım.
Me arrastraré bajo el pie de la cama.
Trilyonlarca yıldır kendi halime takılıp pul kolleksiyonu falan yaparken birden sonsuzluğun diğer ucuna baktım ve Big Bang'i gördüm ve dedim ki, kim var orada?
Por un trillón de años he meditado en soledad satisfecho con mi trabajo y mi colección de estampillas. Pero entonces mire a través de la dimensión y vi el Big Bang y fue como... "Vaya, ¿ Quién es ese?"...
Şehrin öbür ucuna giderim.
Cruzaré la ciudad.
Ona işkence edip, kafasını bir sopanın ucuna geçiriyorlar, ve ada üzerinde süzülen, tanrı zannettikleri bir canavara sunuyorlar.
Lo torturan y colocan su cabeza en una estaca afilada como una ofrenda a la bestia que sobrevuela como un dios la isla.
Ucu ucuna.
Apenas.
Ucu ucuna diye bir şey yoktur.
No hay apenas.
Kökünü sıkıca tutmalısın, ve diğer elini ta ucuna kadar çıkarmalısın.
Sujetas el asta con firmeza. Luego, con una mano en la base... deslizas la otra hasta la punta.
Onu sıkıca tut ve dilini boğazının en ucuna yapıştır ki zevkten konuşamasın.
Ie hundes la lengua en la garganta hasta que grite de placer.
Kız kardeşim, benim tek arkadaşım, o şimdi dünyanın diğer ucuna gidecek, 3 aydır tanıdığı bir adamla.
Mi hermana era mi única amiga de verdad, y se dirigía hacia el final de la tierra, con un chico que conoció hace 3 meses.
Yeni kurbanının, oltanın ucuna takılmış kurt gibi kıvranmasından zevk alacaktı.
Disfrutaría viendo a su nueva víctima retorciéndose como un gusano enganchado a un anzuelo.
- Toplantın olduğunu söylemek için koridorun öbür ucuna gelen sensin.
Tú eres quién caminó hasta el extremo opuesto de la oficina para decirnos que tenías una reunión.
Galaksinin bir ucundan diğer ucuna gitmek istiyorlar. Bütün yaptıkları şey uzayın yapısını eğrilterek şuradaki kısa yolu oluşturmak.
Si quieren ir de un extremo de la galaxia al otro todo lo que hacen es invocar el motor de curvatura que curva el tejido del espacio y les permite tomar un pequeño atajo.
Halının diğer ucuna yürümek istiyorsanız bu çok modası geçmiş bir yol olur.
Si quieren cruzar la alfombra tienen la forma clásica de hacerlo.
Halının karşı ucuna masa koyup masayı kementle kendinize çekerseniz bütün halı önünüze toplanır. Uzayı da bu şekilde kendinize çekebilirsiniz.
También podemos usar un lazo, atar la mesa al otro lado de la alfombra y arrastrar la mesa hacia nosotros, de forma que contraemos el espacio que tenemos delante.
İpin diğer ucuna bir ağırlık bağladım.
Tengo el otro extremo atado a un contrapeso.
Gemide bir doktor olmadan dünyanın öbür ucuna gitmeyi isteyeniniz var mı?
¿ A algun hombre aqui le importa cruzar el mundo sin cirujano?
Gece için her şeyin hazır defterini ve haplarını baş ucuna koydum.
Y para ti? Tienes tu cuaderno y tu... tus píldoras.
Ülkenin bir ucundan öteki ucuna araba sürüyorum...
Estoy cruzando el país para ir a...
Bunun yerine, uçurumun bir ucundan diger ucuna ince bir ip baglar ve onlara bu ipin üzerinden karsiya geçin der.
Entonces, en cambio, hace tirar... una cuerda muy delgada sobre este el precipicio, y les dice a ambos que caminen sobre la cuerda.