Ucurumdan traduction Espagnol
781 traduction parallèle
Bir gece kör kütük sarhoş halde arabasına bindi... ve uçurumdan yuvarlandı.
Una noche, en su coche, borracha como el diablo... sobre el acantilado.
Elinde silah, arabasıyla uçurumdan aşağı attı kendini.
Encontraron su coche bajo un precipicio y una pistola en su mano.
"Alçalan bir duman gibi, bu küçük akıntı uçurumdan aşağı... yavaş yavaş düşüp denize karıştı."
Y como el humo que desciende, el árbol del acantilado caerá, caerá y caerá.
Eriyen buzuldan gelen su dökülürken kabararak, sanki yanan bir evden çıkan duman gibi görünüyor ve bu muazzam derin uçurumdan aşağı dökülüyor.
El torrente, crecido por el glaciar en deshielo, se zambullía en un tremendo abismo en el que el agua pulverizada se levantaba como el humo de una casa en llamas.
Uçurumdan yuvarlanan bir araba mı, yoksa dostunuz Jim ile sahilin güzel bir köşesinde gelgit dalgalarına kapılmak mı?
¿ Un carruaje que se despeñe por los acantilados o que se lo lleve la marea acompañado de su amigo Jim mientras los dos conversan tranquilamente en la playa?
Kiralık arabayı uçurumdan yuvarlarsan, parasını ödersin.
Si tira un coche alquilado por un barranco, debe pagarlo.
- Uçurumdan aşağı düştü.
- ¿ Cómo murió? - Cayó por los acantilados.
- Uçurumdan aşağı yuvarlanacaktın.
- ¿ Qué pasa Rick? Ibas a saltar.
Mary'nin, onu intihardan vazgeçirmeye çalışırken uçurumdan düşmesinden bir hafta sonra bu evde ölmüş.
Murió en esta misma casa, una semana después de que Mary cayera por el acantilado intentando evitar su suicidio.
Uçurumdan düşen kadının arkadaşı.
La amiga de la pobre señora que cayó por el acantilado.
Meredith uçurumdan aşağıya indi.
Meredith descendió por el acantilado.
Hıncını almak için çocuklarını öldürmeye çalıştın ama uçurumdan kendin düştün.
Y por odio a ellos, intentaste matar a su hija, en vez de ir a arrojarte por el acantilado.
Araba uçurumdan uçmuş.
El auto se despeñó.
Hasta, Edwardes'la eğimli bir çatı üzerinde durduklarını sonra da Edwardes'ın uçurumdan düştüğünü görmüş.
Sí. El paciente soñó que él y Edwardes estaban sobre un tejado inclinado. Vio a Edwardes caer por el precipicio y matarse.
Bir gece böyle sarhoş halde, uçurumdan aşağı arabayla uçarken görmek isterdim onu.
Me gustaría verlo una noche así y que se cayera por un acantilado.
Bir keresinde tatlı bir ses işittim. Sanki senin sesin gibiydi. Bana "Kendini uçurumdan aşağıya at." diyordu.
Pues imagínate, una vez oí una voz... una voz dulce, y me parecía la tuya... y siempre me decía "Tírate, tírate a las rocas, ahora..."
Kemiklerin, uçurumdan düşerek öldüğünü gösterecek.
Tus huesos mostrarán que te mataste por una mala caída.
- O'nu arabayla uçurumdan mı atacaksın?
¿ Te deshaces del coche con él dentro?
Şayet senden bu arabayı iteleyip uçurumdan denize atmanı isteseydim Stephen?
Si te lo pidiera, Stephen, ¿ lo despeñarías por el acantilado?
Sanırım bir uçurumdan atlayıp bu dünyadan çekip gideceğim.
Creo que daré un largo paseo por un corto precipicio.
Uçurumdan düşüp yanacaksınız.
En un barranco y ardiendo.
Uçurumdan yuvarlanmak seni öldürmedi, bomba öldürmeliydi.
La caída por el precipicio no lo mató, la bomba debió hacerlo.
Eğer onlar Comanche olsalardı, kendi halkım beni uçurumdan aşağıya atarmıydı?
Si eran comanches, ¿ crees que me empujarían por el precipicio?
Uçurumdan attığım 50 tabloyu da bir görseydin.
Deberías haber visto los 50 que destruí.
Seni bu uçurumdan aşağı atsam yeridir.
¡ Debería empujarte por el precipicio!
Öldür beni! Uçurumdan at beni!
¡ Lánzame por el acantilado!
Uçurumdan at beni!
¡ Tírame por el precipicio!
Üzgünüm Sinyora Bombonetta Benimle gelemedi. Uçurumdan düştü düştü.
Hombre, el gracioso, ¿ desfilamos este año con los niños?
Torunun çocuğu doğarsa ben de onu alır uçurumdan atarım.
Yo misma abandonaré al bebé en las montañas.
Onu yakalayıp uçurumdan aşağıya atmaya
En tierras lejanas de Italia
Dikkatli ol da, şu izlediğimiz filmdeki gibi uçurumdan düşme.
Bueno, quizás cada tres meses. Déjame pagar esta noche.
Neden uçurumdan atmıyoruz? Mermi harcamayız.
¿ No prefiere tirarlo por el acantilado?
Uçurumdan atladı.
Saltó al precipicio.
Tony Ashby'nin o uçurumdan atladığını düşünmüyorum.
No creo que Tony Ashby se haya tirado de ese acantilado.
Barberino kavşağında, hepimizi uçurumdan aşağı süreceğim.
En la curva de Barberino me los llevo a todos por el precipicio.
Bir an, sis yüzünden uçurumdan aşağı yuvarlandığını bile düşündüm.
Se me apareció tu imagen cayendo por el precipicio en medio de la niebla.
Bernard, onunla kaçan adam polisler etraflarını sardığında uçurumdan aşağıya atladı.
El que escapó con él, Bernard se tiró de un precipicio cuando lo acorralaron.
Uçurumdan aşağı uçacak.
Caerá por el precipicio. Descienda.
Tek yapmamız gereken anneni arayıp onu endişelendirmeyecek şeyler söylemek arabanın uçurumdan uçması mesela.
Sólo tenemos que llamar a tu madre y decirle algo tranquilizador como que el auto cayó por un acantilado.
Uçurumdan aşağı itelim.
Por el acantilado. Vamos a empujar.
Yaşlı bayan sarhoştu, uçurumdan düşüp boynunu kırdı.
La vieja estaba borracha, cayó por el acantilado, y se rompió el cuello.
O aptal tipiyle isterse kendini uçurumdan aşağı atsın.
She can go take a running jump, with that stupid look of hers.
Yakında bunu uçurumdan itekleyeceğim.
Uno de estos días voy a empujarlo por el barranco.
"Acaba bir uçurumdan aşağı mı düştü, yoksa bir sarışının kucağına mı düştü?"
"¿ Se habrá caído por un peñazco, o cayó en los brazos de una rubia?"
Kendinden emin gülümsemesi ve sizi uçurumdan atlatacak kışkırtıcı yürüyüşü ile
que me pone fuera de mí.
Araba, 200 metrelik uçurumdan aşağı, bir üzüm bağına yuvarlanmış.
El auto se desbarrancó a un viñedo... 200 metros. Ellos deben haber muerto instantáneamente.
Arabayla uçurumdan uçarak öldü ya. Naaşın, uygun şekilde dezenfekte edildiğini gösteren belge.
Necesitaremos un certificado que lo embalsamaron correctamente.
Belki Tony'yi tuttular ve arabayı gözükmemesi için uçurumdan aşağı ittiler, ne dersiniz?
Quizá se llevaron a Tony y empujaron el auto para que no lo vieran. - ¿ No cree?
PM bunu duyacak olursa beni uçurumdan aşağıya asar.
Si el primer ministro se entera de esto, me colgará del astillero.
İşler zora gidince, gözlerini kapatıp bizi uçurumdan atmayı deniyorsun.
En cuanto se pone difícil, cierras los ojos e intentas tirarnos por un risco.
Bugün karar verdim, o gemiden sevindirici bir haber gelmezse seni uçurumdan körfezin derinliklerine attıracağım.
Voy a explicártelo. Esta mañana he decidido que si ese barco no me trae buenas noticias ordenaré que te arrojen al mar desde el acantilado.