Unido traduction Espagnol
3,325 traduction parallèle
Kenny'e bu yüzden mi bu kadar bağlısın?
¿ Piensas que por eso estás tan unido a Kenny?
Dünya tekrar birleşecek.
El mundo estara unido de nuevo.
"Tatildeki Tenzin" sonunda bize katılmaya karar vermiş.
"Tenzin vacacional" se ha unido a nosotros al fin.
Evet, aynen öyle.
Sí, se ha unido.
Babanız için çok üzgünüm ama Vaatu ile çoktan birleşmişti.
Siento lo de su padre, pero ya se había unido con Vaatu.
Ona bağlı küçük bir iblis vardı.
Tenia un pequeño demonio unido a ella.
Ben de bu hoş doktora bu trajedinin ailemizi daha da yakınlaştırdığını söylüyordum.
Le estaba diciendo a este amable doctor que en realidad esta tragedia ha unido más a nuestra familia.
Kardeş Billy, yaşamınız boyunca Rachel ile evlilik bağı kurmayı, onu İsa'nın emrettiği gibi sevmeyi... arzu ediyor musun?
Hermano Billy, deseas estar unido en matrimonio con Rachel, para amarla como Cristo manda... ¿ Así hasta que la muerte los separe?
Sörfçüler ve motosikletçiler sizi kurtarmak ve bizi yok etmek için birleştiler
¡ Malas noticias! Los Surfistas y los motociclistas se han unido
Görünen o ki Birleşik Krallığın da bir dinozor sorunu varmış.
Parece que el Reino Unido también tenía un problema de dinosaurios. Espera.
Bölgede Abd ve İngiliz elçilikleri var.
Las embajadas de Estados Unidos y Reino Unido están en el área.
Kalbinin sesini İngiltere'ye kadar dinledi.
Siguió a su corazón hasta el Reino Unido.
'İngiltere'de sadece göçmenlik avukatı mısın? '
"¿ Eres tú acaso la única abogada de inmigración en el Reino Unido?"
Birine yakınım diğer ikisinden nefret ediyorum.
Unido a uno, odio a los otros dos.
Yeni katılan herkezin gücünü test edin, ve onları hazırlayın.
Evalúa la habilidad de todos los que se nos han unido, y prepáralos.
Birleşik Krallık'ı temsil eden sadece iki performans var.
Sólo van dos artistas representando al Reino Unido.
Güneş ışınları, melek kanatları hatta Tac Mahal'in görüp görebileceği en muhteşem kadınsın.
Tú eres un rayo de luz y alas de ángel y el Taj Mahal todo unido en una maravillosa dama.
Belki tüm bunca zaman kızdan hoşlanıyordu, oğlan hamle yapar, kız "hayır" der, oğlan bunalıma girer ve kızı öldürür.
Así que, quizá como llevaba tiempo muy unido a ella, le tiró los tejos, ella le dijo que no, él se descontroló y la mató.
Ne zamandır oğlun Türklerle birlikte?
¿ Cuánto tiempo ha estado tu hijo unido con los turcos?
Birleşik Krallık'ın batısındaki Fred ve Rosemary?
¿ Fred y Rosemary West en Reino Unido?
Harper da aile esaretine katıldı.
Haper se ha unido a su familia en cautiverio.
Dürüst olmak gerekirse şu birkaç haftada Ezra ve Malcolm'un nasıl bağlandıklarını görünce ona daha erken söylemiş olmayı diliyorum.
Para ser sincera, viendo la forma en la que Ezra y Malcolm se han unido en las últimas semanas, ojalá se lo hubiera dicho antes.
Christopher ile evlenirlerse birleşmiş bir blok olacaklar ve onu alt edemeyiz.
Si ella y Christopher se casan, serán un frente unido, y no podremos derrotarlos.
Geldiğim ve katıldığım aileye bakabilirsiniz.
Ven y mira a la familia que has unido.
Adamlarıyla bütünleşmiş durumda.
Está unido con su gente.
Özel er Dawes, Kraliyet ordusu için bize katıldı
Ésta es el soldado Dawes, se ha unido al Cuerpo médico del ejército.
Hedef haline gelirim diye endişeleniyor musun?
¿ Haberte unido a los manifestantes? ¿ Te preocupa que te tengan en la mira?
Birleşik Krallık'tan geliyoruz aslen.
Somos de Reino Unido, en realidad.
Hani uyum içinde hareket edecektik?
Creía que la idea era tener un frente unido. Estar de acuerdo.
Tıpkı hapisteki arkadaşım Johnny'nin, bana camın arkasından hep söylediği gibi ; "Eğer gelmeye başlarsa 30 saniye içinde uzaklaşamadığın hiçbir şeye bağlanmayacaksın"
Es como una amigo en prisión siempre me decía... a través del vidrio... "No te quedes unido a nada... que no puedas desechar en 30 segundos si el calor comienza a llegar."
Bugün bir süre için... İngiltere'deki son günümüz.
Hoy es nuestro último día en el Reino Unido por un tiempo.
İlk sefer sadece İngiltere için çalıyor gibiydik resmen.
La primera vez solo tocamos en el Reino Unido.
Belçikalı hayranlar buraya gelip İngiliz hayranlarla konuşuyorlar.
Lo vemos en los hoteles, gente de Bélgica viene al Reino Unido y habla con los fans de aquí, y viceversa.
Bu ; hassas, karmaşık bir soruşturmaydı ve birbirine bağlı bir kasabada izler bıraktı.
Esta ha sido una investigación delicada y compleja y ha dejado una marca en este pueblo tan unido.
Ya bunun anlamı insanlara yakın olamadığımsa? Biraz uzağa otur.
¿ Y si eso significa que nunca puedo estar unido a nadie? Siéntate... más lejos.
Bir koruma büyüsü yaptım ama yanlışlıkla büyü Shane'i April'a bağladı.
Hice un hechizo de protección pero accidentalmente ha unido a Shane con April.
Ölen askerlerin aileleriyle üzüntülerimizi paylaşıyoruz.
Me he unido a un grupo de apoyo durante el duelo para las familias de soldados caídos.
Vücudunu tek parça halinde tutan sadece dalış kıyafetiydi.
Lo que mantuvo su cuerpo unido básicamente fue su traje de neopreno.
Afrika davulu çalanlar çok kapalı bir gruptur.
La gente que toca tambores africanos son un grupo muy unido.
- Okulda herhalde.
- En la universidad. - En el Reino Unido.
Şey, belki de özür dilemen gerekir çünkü annene karşı durmamız ve ona karşı birleşmemiz gerekiyordu ama sonra, tam da bir şeyin ortasında, paraşüt kordonunu çektin, paraşüt açıldı ve gittin.
Bueno, quizá te disculparías... porque se suponía que íbamos a ir... como un frente unido a enfrentarnos a tu madre... y justo a la mitad... tiraste de la anilla... y el paracaidas se abrió y tú no estabas.
Scarlett'e böyle düşkün olduğunu bilmiyordum.
No sabía que estuvieras tan unido a Scarlett.
Görünüşe göre telefona kondansatör bazlı tetikleyici ile bağlanmış.
Parece que ha conectado el teléfono a un detonador unido a un condensador.
Ve Ganz, Alex Vaughn'un İngiltere'de hapis arkadaşıymış.
Y Ganz fue el compañero de celda de Alex Vaughn en el Reino Unido.
"UK taa 2018'e kadar haşinlikle yüzleşebilir."
"El Reino Unido podría enfrentar austeridades hasta 2018."
Kalplerimiz birleşti.
"Nuestros corazones se han unido."
Kancayı burada değil ama, katilin getirdiği tripoda bağlıydı.
El gancho ya no está, pero estuvo unido a un trípode que diseñó el propio asesino.
İngilteredeki en yaşlı kurbanı 80 yaşlarındaydı.
Su víctima más vieja en Reino Unido tenía casi noventa.
Seninle pazarlık etmek de yok.
Ni más negociaciones contigo ni con el Frente Popular Unido.
Ve bundan uzaklaşamıyorum. Belki sen benden daha iyi yaparsın.
Megan, he visto a policías a los que les pasó... 20 o 30 años de presión constante, un día pierden la cabeza. Y su cinturón también está unido al asesinato.
Son bir kaç ayda Uluslararası af örgütü de dahil olmak üzere birçok grup Davis'in yanında yer aldı.
Amnistía Internacional se han unido al lado de Davis.