Utanıyor traduction Espagnol
835 traduction parallèle
Şimdi utanıyor musun?
¿ No estás avergonzado?
Azıcık olsun utanıyor musun?
¿ No te sientes avergonzado de tu comportamiento?
Benimle görünmekten utanıyor musun?
¿ Te avergüenza que nos vean?
Beni suçlamıştın, şimdi kendinden utanıyor olmalısın.
Eso debería hacerlo sentir mal, acusarme a mí.
O kadar utanıyor ki, karşınıza çıkamadı.
Está tan avergonzado que no puede verlo
Bundan utanıyor musun?
- ¿ Se avergüenzan de serlo?
"Alman mısınız? Alman olmaktan utanıyor musunuz?"
"¿ Son alemanes?" "¿ Se avergüenzan de serlo?"
Senin gibi bir oğlu olduğu için utanıyor olmalı!
Debería estar avergonzada, un niño malo como tú... Quítate el chaleco, tú cabrito.
Jeb'in babasıyla birbirinizi sevmiş olmaktan yoksa utanıyor musun?
Tú amabas a su padre. ¿ O te avergüenzas de haberle amado?
Utanıyor olmalıyız.
Debería darnos vergüenza.
Midem bulanıyor ve utanıyorum.
Malo y avergonzado.
Oğlun yüzünü göstermeye utanıyor mu?
¿ Se avergüenza de dar la cara?
Çok utanıyor kendinden.
Está muy avergonzado.
Yoksa söylemeye utanıyor musunuz?
¿ O acaso se avergüenzan de ello?
Zavallı kız evi terketmeye utanıyor. İçeride çürüyüp çöküyor.
Le da vergüenza salir de casa y ahí está marchitándose.
Kendinden utanıyor olmalısın.
Deberías avergonzarte de ti misma.
Yoksa bizden utanıyor musun?
¿ Te avergüenzas de nosotros?
Utanıyor musunuz?
¿ Está avergonzada?
- Utanıyor musun?
No hay humo sin fuego ¿ Y qué?
Diplomayı buradan aldığı için utanıyor.
Se avergüenza de mostrar el diploma que obtuvo aquí.
Öncesinde Daha çok utanıyor olmalıydın.
Más verguenza debiera darte antes.
Utanıyor musun onlar adına, sevgilim?
¿ Te avergüenzas de ellos, mi amor?
Hayır, ciddiyim. - Benimle görünmeye utanıyor musun?
Mira, hablo en serio. ¿ Te da vergüenza que te vean conmigo?
Bir de utanıyormuş gibi davranıyor.
Y hace como si le resultara embarazoso.
Onu tanıyorum, sadece utanıyor.
Lo conozco. Es que es muy asustadizo.
Yoksa ayıp bir isim verdin de şimdi utanıyor musun?
¿ Es un nombre guarro y ahora te avergüenzas?
Utanıyor.
Le da vergüenza.
Utanıyor musun?
¿ Te da vergüenza?
Makarnacı olmaktan utanıyor musun?
¿ Le da vergüenza ser italiano?
Bir makarnacı olmaktan utanıyor musun? "
¿ Le da vergüenza ser italiano? "
Utanıyor musunuz?
¿ Eres tímido o qué?
Hadi, utanıyor musun yoksa?
Ve, hijo. ¿ Qué, te da vergüenza?
Utanıyor... Haydi, doktor peder gibidir, günahlarını affeder.
Tiene timidez, ¡ el médico es como el confesor!
Ne? Sizinle dansetmek istiyor ama utanıyor.
Quiere bailar con Ud., pero es tímido.
Karın evden çıktığın için senden utanıyor!
¡ Tu mujer ya no sale de casa, se avergüenza de ti!
Benimle görünmekten utanıyor musun?
¿ Te da vergüenza que te vean conmigo?
Senden ve yaşadığımız yerden utanıyor.
Se avergüenza de ti y de donde vivimos.
Annenle evlenmeyi düşündüğüm için utanıyor musun?
¿ Estás avergonzado porque me planteé casarme con tu madre?
Birkaç ay sonra, üniforma giymekten utanıyor olacaksın.
Dentro de unos meses, te avergonzarás de tu uniforme.
Profesyonel katil olmaktan utanıyor musun?
¿ No estás avergonzado como profesional?
Anlamalısın. Aşağılandı, utanıyor.
Está humillado, avergonzado...
Neden utanıyor?
¿ Avergonzado?
Don Elias utanıyor.
No se acuerda. Ayúdale Sebastian.
Yoksa utanıyor mu?
¿ Se avergüenza?
Yorgundum ve elim acıyordu. Possum Amca için utanıyor ve korkuyordum.
Estaba cansado, me dolía la mano y tenía miedo por lo que le pudiera pasar al tío Possum.
Utanıyor musun?
¿ Lo hiciste?
Bizden utanıyor musun?
¿ Te avergüenza que tu gente nos conozca?
- Söylesene, utanıyor musun?
- Díselo, que no te dé vergüenza.
Şuraya bak, nasıl da bağırıyor, utan!
- ¡ Quiero bajar! - ¡ Qué griterío!
Şu salak Seymour. Sen ne zaman benim odama girsen utanıp kızarıyor.
A esa tonta Seymour, que siempre está balbuceando, ruborizada y embelesada,
...'İşte efendim kâhyalığı benden alıyor.''Toprağı kazacak gücüm yok.''Dilenmekten utanırım.''Ne yapacağımı bilmiyorum ;..
"¿ Qué voy hacer ahora si mi amo decide quitarme el empleo?" "¿ Picar? No tengo fuerzas para ello,"