Uzatın traduction Espagnol
2,185 traduction parallèle
Pekala, bir ayağınızı uzatın.
OK, extiende una pierna.
Diğerini uzatın.
Extiende la otra.
Bayan Faber, ellerinizi uzatın lütfen.
¿ Sra. Faber, podría por favor, colocar sus manos en alto?
Tamam. Hepiniz birer zarf alın ve kalanları arkadakilere uzatın.
Tomen un sobre y pasen el resto.
Elinizi uzatın, hanımım.
Permítame, mi señora.
Ona yardım eli uzatın ve her konuda yardımcı olun.
Espero que le echéis un cable y le ayudéis en todo lo que necesite.
Mısırı uzatın lütfen.
Y por favor pasen el maíz.
Şunu Vermeer'a doğru uzatın.
Alinea éste con el Vermeer.
Şöyle gelin, gelin baylar! Uzatın bir daha ellerinizi kılıcımın üstüne.
Acercaos, caballeros, y colocad vuestras manos sobre mi espada.
Bitirdiğiniz zaman kâğıtları bana uzatın.
Cuando terminen, entréguenme la forma a mí.
Sen işi çok uzatırsın diye.
Te estabas tardando mucho.
Ayağını uzat.
Dame tu pie.
O adamı mutlu tutmaya çalışalım ki ikimizin de kontraktı uzatılsın.
Mantenlo contento y nos renuevan los contratos.
Sadece Carpati ve Bucegi sigarası içtim uzatılan ekmek kabuklarını yedim.
Si fumaba, fumaba sólo Carpati y Bucegi, comía lo que me daban, solo cortezas de pan.
Ahbap, bir rulo tuvalet kağıdı uzatır mısın, lütfen?
Hey, socio, crees que puedas pasarme un rollo de papel sanitario, por favor?
- Robbie, şunu uzatır mısın lütfen?
- Robbie, aleja eso, por favor.
Acı sosu uzatır mısın?
¿ Me pasa el vindaloo?
Evine git, ayaklarını uzat ve keyfini çıkart.
Ve a casa, pon tus pies para arriba Y disfrútalo.
Sabahlığımı uzatır mısın lütfen?
Me darías mi bata, ¿ por favor?
Bana bir iyilik yap, bir yetişkin gibi davran ve ayağını yorganına göre uzat.
Hazme un favor. Compórtate como una adulta y acepta Ia realidad.
Koridorda yürürken kafasını uzatıverdi. İdmanımı bölmeye çalıştı.
No, caminaba por ahí e interrumpió mi práctica.
Baban balonları şişirirken, sen palyaçonun kucağında onları bana uzatırdın.
Estabas sentada a upa del payaso mientras hacía animales con globos, y tú me los dabas a mí.
Limon suyunu uzatır mısın?
¿ Me pasas esa limonada?
Altı nolu Torx tornavidasını uzat.
Pásame el destornillador Torx número 6.
Leonard, soya sosunu uzatır mısın lütfen?
Leonard, ¿ puedes pasarme la salsa de soja, por favor?
Afrika'daki kabileler halkalar kullanarak boyunlarını uzatıyorlardı.
Hay tribus en Africa que alargan sus cuellos usando aros.
- Tuzu uzatır mısın?
¿ Me pasarías la sal?
Bu nişan olayını birkaç yıl uzatırız diyordum, sonra da kim bilir belki ben ölürüm, o şişmanlar falan.
Pensé que podría alargar el tema del compromiso durante un par de años y entonces, quién sabe. Tal vez yo muera, tal vez ella engorde.
Jake, tavuğu bana uzatır mısın?
Jake, ¿ me podrías pasar el pollo?
Bay Myshkin, Batı Yorkshire Metropolitan Polisi tutukluluk sürenizin 8 gün uzatılmasını talep etti.
Sr. Myshkin, la Policía Metropolitana de West Yorkshire ha solicitado que sea usted retenido bajo custodia durante ocho días más.
Ayaklarını uzat.
Tener una carne asada, levantar sus pies.
- Bijon anahtarını uzatır mısın?
¿ Alguien me puede pasar la llave en cruz?
Şu büyük bağırsağı bana uzatır mısın, lütfen?
¿ Me pasas el moño grande, por favor?
Karımı mutlu etmek için sık sık kiliseye giderim ama bilmiyorum, Tanrı'nın elini uzatıp da hayatıma etki edebileceğini düşünmemiştim.
Básicamente voy a la iglesia para complacer a mi esposa. No sé, realmente nunca pensé que Dios me tocaría y cambiaria mi vida.
- Uzat yanağını.
- Ven aquí.
Sandviçimi uzatır mısın, lütfen?
¿ Podrías pasarme el sandwich, por favor?
- Stewie, cep telefonumu uzatır mısın? - Oh, tabii.
- Stewie, ¿ me pasas mi celular?
Meg, bir tane alıp, arkaya uzatır mısın lütfen?
Meg, ¿ tomarías uno y pasarías los demás, por favor?
Bantı uzatır mısın?
- Cinta.
Bacaklarını uzat.
- Separa las piernas.
- O tabağı uzatır mısın bana?
Pásame ese plato.
- Şey... - Ayaklarını da şöyle uzatıp, kafanla gelen ışığı kapatmanı istiyorum.
Pon así las piernas y tapa esa luz con la cabeza.
Şu kravatı uzatır mısın?
¿ Me alcanzas la corbata?
Şunu arkaya uzatır mısınız?
¿ Se la pasas?
Anne, kugel'ı uzatır mısın?
Mama, Me puedes pasar el kugel?
O bir aziz. Ve Konsey'le, komşu planlarının vadesini uzatıIması üzerine bir mücadele halinde.
Tiene un contencioso con el Ayuntamiento por los planes de un vecino para una ampliación.
Anne, telefonu uzatır mısın, lütfen?
Mamá, ¿ me pasas el teléfono, por favor?
Şu soket bağlantısını uzat.
Alcánzame ese tomacorriente.
Sıcaklıktaki ortalama her 1 derece artış suların erimesini 1 hafta uzatıyor.
Por cada grado de aumento en la temperatura promedio, el descongelamiento veraniego se ha estado extendiendo por toda una semana.
Turk, kumpirim için tuzu uzatır mısın?
Turk, ¿ Podrías pasarme la sal para mi papa horneada?
Ama Brooke ve Chase, uzatılmış vedalaşmalarını yaşıyorlar.
Sí, lo sé, pero Brooke y Chase tendrán su propia y extendida despedida.