Uçar traduction Espagnol
1,394 traduction parallèle
Bir okul kızı kadar uçarıyımdır evlat. Bakalım, spagetti, tuvalet temizleyici, ve Malcolm'ın kıyafeti için parlatıcı.
Estoy tan alegre como una colegiala, Cadete muy bien, espagueti, limpiador y purpurina para el disfraz de Malcolm
Her zaman uçarı küçük bir prenses oldun.
Siempre fuiste una princesita muy veleidosa.
Nükleer çekirdek manyetik alanı ısıtır ve sandalye havaya uçar.
Si se detiene, el centro nuclear podría romper el campo magnético y la silla saldrá volando hacia el cielo.
Sandalyeyi onun ağırlığına göre ayarladık. Kalkarsa herşey havaya uçar!
Equipamos la silla para ser sensible a su peso, si sale, todo volará.
Yani, eğer hızı 5 milin altına düşerse veya sandalyeden kalkarsa sandalye havaya mı uçar?
Si Timmy baja la velocidad a menos de 5 millas por hora, la silla explota y si se baja ¿ la silla explota?
Ama sandalyeden kalkarsak havaya uçar!
Pero si salimos de la silla, explotará.
Hayır, çocuk kalkarsa havaya uçar.
No, no, es solo si el niño sale.
- Eğer o kazan patlarsa, bu bölüm havaya uçar.
- Si esa caldera explota, arrasará la sección.
- Uçar mısın, Ajan Doggett?
- ¿ Ud. vuela, Agente Doggett?
Kuşlar uçar mı?
¿ Vuelan las aves?
Teslimatı yaparız, Bahamalar'da bir kere daha yakıt alırız ve sonra Pazar günü anne-baba trafiğiyle geri uçarız.
recogeremos y luego pararemos en Bahamas... después regresaremos el domingo con el trafico.
"'ben de bir kuş olup uçar giderim.'
"'Seré un ave y volaré lejos de ti.'
En yüksek dala uçar Kızını kapiponu kanatlarının altında tekrar severdin.
Volarías a la rama más alta y te llevarías a tu amada nuevamente bajo tu ala.
Bir harekette bu yuvarlak başlı çekiç Atom bombasını tetikler ve bütün şehir, hatta belki ülkenin yarısı havaya uçar.
Un movimiento y haré estallar esta bomba atómica... destruirá la ciudad, quizá el país.
Yakalarsan arabamın kanatlarını açıp uçarım.
Si pudieras, activarla las alas y me iria volando.
Çok uçarıdır.
Y volátil.
Lyle zıplar, diğerlerinin üstünden uçar ve... o anda tıpkı...
Lyle salta, vuela sobre ellos y el esta, como, ¡ boom!
Ahşabı rendelediğinizde biraz kıymık uçar.
Cuando se lija una tabla siempre vuelan algunas astillas.
HaVaya uçarız.
Explotaremos.
Eşyasız uçarım.
Viajo ligero de equipaje.
Sadece şiddet eğilimliler mi uçar?
¿ Sólo se vuelan los imbéciles potencialmente violentos?
ya sen, yanımda bir sinek gibisin! Biraz nefesimi yükseltsem, rüzgarından uçar gidersiniz!
Y tú, eres como un mosquito para mí, si hablo un poco más alto, te hago volar.
Belki de insan artıkları dolu bir tır, Pokemon fabrikası önünde havaya uçar.
¡ A lo mejor un camión cisterna lleno de resíduos humanos explota delante de la fábrica de Pokémon!
Bir zaman planörü ölümsüzlük ve sükunete doğru uçar.
A través de la eternidad y el silencio... vuela un aeroplano blanco.
Gemisi havaya uçar geriye kanıtta kalmazdı.
La nave explota y no queda evidencia.
Kanatlarımızı çıkarıp bir paket peri tozuyla görünmez oluruz ve oraya doğru uçarız.
Que nos salgas alas, hacernos invisibles con una bolsa lleno de polvo de hadas, y volar ahí dentro.
Üç bomba, içlerinde üç farklı metal boru var. Aynı güç uygulandığında farklı metaller farklı mesafelere uçar.
Tres bombas, a escala 1 : 5, con tubos de metales distintos que llegan a diferentes distancias cuando se les aplica la misma fuerza.
O zaman Fury'leri Cole'dan uzak tutmak için ışınlanır, havada uçarız gerekirse bıçak bile fırlatırız.
Entonces orbitaremos, levitaremos haremos malabarismos con cuchillos si es necesario para mantener a las Furias alejadas de Cole.
O kadar zekice bir fikir ki, eğer neden bahsettiğmi anlamaya başlarsam kafam havaya uçar.
Una idea tan brillante que mi cabeza explotaría si supiera remotamente de qué estaba hablando.
Kelebek gibi uçar, işediğim gibi sokar.
Flota como una mariposa y pica como cuando hago pis. Peter, no soy una atracción de feria.
Bu haftasonu sadece eğlence ve uçarılık olacak.
Habrá diversión y disipación, ¿ entiendes?
Birinci sınıf uçar. DVD'de her film var.
Viaja en primera clase con cualquier película a disposición.
Tesadüfü kabul ediyorum ama sen de benim kadar iyi biliyorsun ki burada bir insan olsa, otomobilin çarpmasıyla uçar giderdi. Oysa buna dair hiçbir iz yok.
Admito la coincidencia, pero sabes que, si hubiera sido un hombre, hallaríamos restos.
Budong yer, siz çocuklar sezyumu boca edersiniz, ben bombayı kurar ve halatı çözerim sonra hep beraber dışarı uçarız
El Budong come, ustedes sueltan el cesium yo activo la bomba y libero el cable y podemos volar fuera.
Ama kuşlar yürümez ki, onlar uçar.
Los pajaritos no caminan, vuelan
Bu dinamit. Bana yaklaşan olursa hep beraber havaya uçarız.
Esto es dinamita y volaremos todos juntos si alguien da otro paso.
Eğer kapıyı açmaya çalışırsak türbinler havaya uçar.
Si forzamos la puerta, las turbinas explotarán en el nivel de la calle.
Hayır. Seninle birlikte uçarım.
No, volaré ahí arriba contigo.
Pan Am hangi havaalanlarına uçar?
¿ A qué aeropuertos vuela Pan Am?
Ama ben uçarım.
¡ No puedo volar!
Teşekkür ederim işi olduğu gibi devam ettirdiğin için ama bir kez daha doğaçlama yaparsan her şey havaya uçar.
Bueno, gracias, por empezar con el juego. Pero vuelve a improvisar y todo volará en pedazos.
- Bak, benimki uçar.
Bueno, el mío sí
Ben salonda tango yaparken uçar gibi hissederim.
Cuando bailo el tango de salón, yo, como que me transporto y que... que voy por el aire.
Erkek sinek etrafta uçar.
El macho vuela alrededor.
Eğleniriz malı çeker ve uçarız... Ama ben bunu 30 yıl önce uzun süre yaptım.
Nos divertimos nos drogamos completamente pero hice eso hace 15, 30 años.
Arı gibi sokar, kelebek gibi uçarım
Pico cual abeja, vuelo cual mariposa.
- Gerçekten uçar, anlarsın.
- Y ahora, vive en lo alto siempre.
Yeterince sıkı tutmazsan, uçar gider.
Si no lo sujetas con la fuerza necesaria, se escapa volando.
Eğer bu çalışırsa, uçarız.
Si este rotor se descompone, estamos fritos.
- Havalara uçarım.
Totalmente feliz.
Uçar gibi.
Como si estuvieran volando.