Vaiz traduction Espagnol
942 traduction parallèle
O bir vaiz nasihat ve dinseI öyküIeri var. "
Es un predicador de parábolas y sermones ".
Belki bir vaiz gibi görünebilirim, ama gerçek şu ki bir insanın vicdanı kadar çelik duvarlarla örülmüş hapishane yoktur.
Puede que parezca un predicador, pero Ia verdad es que no hay cárcel más sólida que Ia conciencia de un hombre.
"Vaiz gelip düzenli olarak bize İncil okuyor."
" Viene un predicador regularmente y nos lee la Biblia.
Sen vaiz değil misin?
¿ Eres el pastor?
Babam, senin vaiz olmaya uygun olmadığını söylerdi.
Apá siempre decía que no estabas hecho para ser pastor.
Ama sen vaiz değildin.
Pero tú no eres pastor.
- Artık vaiz değilim.
- Ya no soy pastor.
Ben artık vaiz değilim, biliyorsun.
Ya no soy pastor, lo sabes.
Bu yüzden bir daha vaiz olamam.
Es por eso que ya no puedo ser pastor.
Bronwyn ve Ivor'un nikahını yeni vaiz, Bay Gruffydd kıyacaktı.
El señor Gruffydd, el nuevo pastor, sería quien casara a Bronwyn y a Ivor.
- Vaiz dediğim kişi de şu Bay Gruffydd.
Estoy segura. Del señor Gruffydd.
Dude'un vaiz olacak kadar aklı yoktur.
Dude no tiene el juicio suficiente para ser predicador.
Vaiz olacak.
Va a ser predicador.
Sadece yanımızda bir vaiz olmalı diye düşündüm çünkü dua etmek gerekecek.
Pensé que deberíamos traer a un reverendo... porque habrá que rezar.
Vaiz gelmiş.
Ha llegado el sacristán.
Ben bir vaiz değilim ; ama kutsal kitabımızı defalarca kez okumuş biri olarak, orada dans etmeye karşı tek bir kelime bile görmediğimi belirtmek isterim.
No pretendo ser predicador pero he leído la Biblia de arriba abajo y nunca vi nada en contra del baile.
Yanında bir vaiz var.
Está con un predicador.
O bir vaiz di, Kızılderililerle savaş için bir gönüllü birliğine katıldı.
Era un predjcador que sabia muy bjen como luchaban los jndjos.
...... Batıyı beyaz adam için güvenli hale getiriyorlardı Başlarındaki, yobaz ve kana susamış kendisine vaiz diyen Chivington vardı...
jnsacjables y deshonestos, los voluntarjos del Colorado, que se creian muy valjentes y vjgorosos decjdjeron Ijmpjar el Oeste para la segurjdad del hombre blanco. Su lider era un crjmjnal sedjento de sangre, el Predjcador Chjvjngton.
İşte Vaiz - O hep ilk olduğunu iddia eder.
Este es el Predicador, dice que lo fue un día, pero quién le cree.
Vaiz öldürdüğü adamların arkasından sürekli dua eder.
Siempre reza por el alma de los que mata.
O berbat vaiz sana tekrar dua etmek için burada değil.
¡ Lástima que no esté el predicador para rezar por ti!
- Vaiz misiniz?
- ¿ Es usted pastor?
Vaiz mi?
¿ Predicador?
Bana dinamizm gibi görünen vaiz konuşması.
Y ahí es cuando caí.
- Çok doğru, Vaiz.
- Es cierto, predicador.
Çocuklara bedava şeker de dağıtacak mısınız, Vaiz?
¿ Tendría hasta dulces para los niños, predicador?
O bıçağı battaniyenizin arasına saklamayı nasıl başardınız, Vaiz?
¿ Cómo ha conseguido esconder ese cuchillo entre las sábanas, predicador?
Siz mi, Vaiz?
Usted, ¿ predicador?
Hangi dine bağlısınız, Vaiz?
¿ Qué religión profesa usted, predicador?
Devam edin, Vaiz.
Siga hablando, predicador.
Soruyorum çünkü üvey baban bir vaiz.
- No. Bueno, la razón por la que te pregunto- - que tu padrastro sea un predicador y todo eso.
Benimse bir vaiz olduğum pek söylenemez.
Nunca he sido muy bueno predicando.
Ne kadar cesursunuz, Vaiz.
Eso es muy valiente por su parte, predicador.
Üzerlerine fazla gitmeyin, Vaiz.
No sea demasiado duro con ellos, predicador.
- Dikkat et, Vaiz!
- Cuidado, predicador.
- Selam, Vaiz!
- ¡ Pero, predicador!
Bir sene önce buraya bir vaiz olarak geldi.
Vino hace un año como predicador.
Vaiz olsaymış o zaman, ressam değil.
Entonces debería ser predicador, no pintor.
Bunu bana yüzbaşı olarak mı yoksa vaiz olarak mı soruyorsun Sam?
¿ Eso me lo pregunta el capitán o el predicador, Sam?
Şimdi seninle vaiz olarak değil kolcu sıfatıyla konuşuyorum.
Ahora te habla el ranger, no el predicador.
Hepimiz gibi suçlu oyu verdin, sonara altın gibi parlak sesli bir vaiz yüreğini parçaladı - imkanları olmayan bir çocuk katil olmaktan kendini alamadı - ve sen oyunu değiştirdin.
Votó culpable, como los demás, y luego un predicador con pico de oro le parte el corazón con un chico barriobajero que no pudo evitar asesinar, y usted cambia su voto.
- Senden iyi bir vaiz olurdu.
- Sería un buen predicador.
Vaiz bende bir vitray olduğunu duyunca neredeyse ağlayacaktı.
El sacerdote casi llora cuando le dije que tenía una vidriera conmemorativa.
Çünkü benim ihtiyar vaiz'di. Böyle şeyleri ve nedenlerini düşünmezdi.
Porque mi viejo se creía un predicador, por eso.
Baban vaiz miydi?
¿ Su padre era predicador?
- Evet, vaiz verdi.
- Sí, el sacerdote.
Güzel bir hutbeydi, Vaiz.
Un sermón precioso, párroco. - Precioso.
Bu sana işini rahatça tamamlamak için zaman tanır Vaiz. Onları geri getirin.
Tráiganlos de vuelta.
Vaiz işi mi?
¿ Predicador?
- Devam edin, Vaiz.
Siga hablando, predicador.