Veran traduction Espagnol
5,022 traduction parallèle
Tahtıveran da hazırlattım.
También he preparado un palanquín.
Bekle ve gör, o pençe onun simgesi olacak...
Esperen y verán, el garfio se convertirá en su firma...
Fakat Decepticonlar senin geldiğini görmeyecekler mi koca oğlan?
Pero acaso los Cons no te verán venir, grandote?
S.H.I.E.L.D.'ın uydu yayınları Goblin'i burada planörünü güncellerken yakaladı.
Verán, el satélite de SHIELD descubrió al Duende mejorando su deslizador.
Biliyorsunuz, Goblin aslında Norman Osborn en yakın arkadaşım Harry'nin babası.
Verán, el Duende es en relidad Norman Osborn, el padre de mi mejor amigo, Harry.
Şu anki kültürümüzde hizmet etmek diye bir şey yok.
Verán, tenemos una cultura en este momento que no dice servir.
Damadın muhteşem partisi, Raghuram.
Los amigos del novio se verán magníficos, Raghuram
İlk aklıma gelen babalarını bir daha göremeyeceklerini çocuklara nasıl söyleyebilirdim.
Lo primero que pensé fue : "¿ Cómo le diré a las niñas..." "... que nunca verán a su padre de nuevo? "
Bu bölümde size göstereceğim kıyafetler bu bölgedeki farklı mağazalardan alındı.
Así que, la ropa que escogí, que verán en este episodio, son de diferentes lugares de camino a aquí.
Peki, dinleyin... Konu zeka olduğunda, bence tam adamını buldunuz.
Vale, y escuchen, en lo que se refiere a inteligencia, creo que se verán que yo soy su hombre.
Sara'nın katilini bize getir, yoksa Starling Şehri'nin vatandaşları Suikastçılar Birliği'nin neler yapabileceğini görür.
Entrega al asesino de Sara, o los ciudadanos de Starling verán de qué es capaz la Liga de los Asesinos.
Böylece dönerlerse bizi görebilirler.
Así que si ellos regresan, nos verán.
Tahtıveran demek.
¿ Un palanquín?
Çok açık konuşacağım.
Verán... Seré totalmente honesto con ustedes.
Unutmayın, az sonra göreceğiniz her şey gizli.
Recuerden, todo lo que verán es clasificado.
O videoyu izleyecek misiniz?
¿ Ustedes verán ese video?
Bu filmde göreceğiniz şeyi ruhani kudretinizle izleyin.
Lo que verán en esta película, lo verán con su capacidad psíquica.
Eninde sonunda herkes o siyah şekli görecek.
Eventualmente, todos verán una figura negra.
Eğer bataklıkta, nefes alan hiçbir kurt bırakmazsak nasıl olur da melez yaratma işlemini gerçekleştirebilirim?
Verán, ¿ cómo podré crear híbridos si no hay más lobos con vida que convertir en el pantano?
Bütün şüphelerinize ve beni engellemeye yönelik olan hareketlerinize rağmen gerçek yuvamızı kazanmayı başardım.
Verán, a pesar de todas sus dudas, todos sus intentos de boicotearme. Reclamé nuestro verdadero hogar.
İnsanlar her zaman Hulk'u bir canavar olarak görecek.
Los humanos siempre verán a Hulk como a un monstruo.
İnsanlar, senin onlar Ianka'nın performansından mahrum bıraktığını öğrendiğinde, gerçek seni görmüş olacaklar.
Bueno, cuando la gente averigüe que les has privado de una actuación de Ianka, verán quién eres realmente.
Orion takımyıldızından, Büyük Ayı takımyıldızına doğru bakarsanız orada gaz şeklinde, bulutumsu bir bölge göreceksiniz.
Si miran a la constelación de Orion y luego siguen a lo largo de la Osa Mayor, verán un área gaseosa con forma de nube.
Stiles'in zamaninda yani bizim zamanimizda gerçeklik sinirlidir.
Verán, el tiempo de Stiles en nuestra... realidad es limitado.
Bak, oradaki adamım Jay işinizi denetliyordu.
Verán, mi amigo Jay, ha estado evaluando su negocio.
Bak, oradaki adamım Jay...
Verán, mi hombre, Jay aquí presente.
Olayın sürprizi de orada zaten.
Por eso nunca lo verán venir.
Gördüğünüz gibi animasyonu yönlendiren karakterlerin niyetidir.
Verán, lo que conduce la animación es la voluntad de los personajes.
Çocuklar da görecek bunu!
¡ Los niños verán esto!
Çocuklar yarın film izleyecek.
Esos niños verán una película mañana.
Tek parça hâlinde geri dönünce daha iyi görüneceksiniz.
Se verán mejor cuando regresen de una pieza.
Mutlaka görürsünüz.
La verán fácilmente.
Anlamadıkları bir sürü şatafatlı kelimeler duyacaklar ama görecekleri şey ise senin bir hata yaptığın, ve bunun bedelini de hastanın ödediği olacak.
Van a escuchar un montón de tecnicismos que no entienden. Y lo que verán será que cometiste un error y tu paciente paga el precio.
Fakat insanlar bunun bir ihanet olduğu fikriyle başa çıkınca onun ne için olduğunu görecekler... Politik gelgitlere karşı gelmeye istekli ve ülkenin ihtiyacı olanı vermeye hazır gerçek bir liderin işaretlerini.
Pero una vez que superen la idea de esto como una traición, lo verán por lo que es, el signo de una verdadera líder que quiere resistir mareas políticas y darle al país lo que necesita.
Göreceksiniz.
Ya lo verán.
Bakın...
Verán...
Annem bir kız arkadaşım var sanıyor.
Verán, mi madre cree que tengo novia.
- Simon'da bir hastalık var!
Verán... Él tiene esa enfermedad...
Bakarsanız doğru söylediğimi anlarsınız.
Revísenlas. Verán que digo la verdad.
Bak, dışarıdan ne kadar harap görünürse kimse içine bakmaya gerek duymaz.
Verán, si parece tan destartalado por fuera, nadie se molestará en mirar dentro.
Erkek bilekliğinle çok havalı gözüküyorsun.
Si no se verán bien con sus pulseras de hombre.
Bence jüri odasına döndüğünüzde savcılığın bu görevi yerine getirmediğini ve kovuşturma gibi doğru olan bir şeyi yapmak zorunda olacağınızı anlayacaksınız.
Creo que cuando vayan a la sala de jurados verán que la fiscalía no pudo cumplir ese mandato y como tal, tendrán que hacer lo correcto.
Bugün, vakıfta çalışan herkes yarın da tüm ülke öğrenecek.
Todos los empleados verán el artículo hoy. Todos en Corea lo verán en las noticias mañana.
Benim yarattığım şeyi görecekler.
Verán lo que yo.
Bu adamlar benim gibi olmak nasıl bir şeymiş görecekler ve sen de Mansfield olacaksın, bebeğim.
Estos chicos verán lo que es ser yo, y tú serás Mansfield, cielo.
Arkadaşların 15 yıl boyunca aynı çizgiye bakıp duracak. Teşekkürler.
Tus amigos verán literalmente una línea recta durante 15 años.
Geldiğimi dahi göremeyecekler!
¡ Ni siquiera me verán llegar!
Yolculuğumuz boyunca daha fazla budalayla tanışacaksınız.
Yo soy un tonto. Y verán muchos más tontos con el correr del tiempo.
Bakın, Ted King Oto Satışı birkaç hayali hesabı kapsayan bir şirket.
Verán, Ted King Auto Sales tiene varias razones sociales.
Onu görünce muhtemelen anlarsınız, ama durumu biraz kötü. - Durumu derken?
Lo verán pronto, pero su condición no es tan buena.
- Görünce anlarsınız.
- ¿ Su condición? - Ya lo verán.