Veriyor traduction Espagnol
18,288 traduction parallèle
Bu şehrin belediye başkanı genç grafiti vandallarının onu ezmesine izin veriyor.
Esta ciudad tiene un alcalde que se deja pisotear por los vándalos de los grafitis.
"Çocuk mahkemesi evlatlık verme kararını sonlandırıyor Via Bonamico 52, Viareggio'dan Mauro ve Alessandra Bonanno'ya veriyor"
"El tribunal de menores fija la adopción en favor de Mauro y Alessandra Bonanno de Via Bonamico 52, Viareggio".
Cidden bu tavsiyeyi bana veriyor musun?
¿ Realmente me darás este consejo?
Kaburgan seni ele veriyor.
¿ Qué quieres decir? Tu caja torácica es flexible.
Değer verdiğim herkes öldü ve bu feci hâlde ızdırap veriyor.
Todas las personas a quienes quería se han ido. Y duele mucho.
Sanırım bu düşünce dünyadan ziyade senin hakkında bilgi veriyor.
Esa filosofía habla más de ti que del mundo.
Fırsatları asla es geçmiyor. Doğal olarak, Wall Street de buna karşılık veriyor.
Siempre acierta y Wall Street respondió a eso.
Anthony parti veriyor.
Anthony tiene una fiesta.
Yani bir şeyler yapmama izin veriyor musunuz?
¿ Así que me permites hacer algo?
İşte müvekkiliniz talimatları veriyor.
Bueno, la cliente instruye.
Karşılığını veriyor.
- Está dando sus frutos. - ¿ Qué cosa?
Koşarken aldığınız heyecanın aynısını size veriyor.
Te da la misma adrenalina que al correr.
Kimsenin olmadığı bir yer ve bazen kimse yerinizde olmak istemiyor hissi veriyor.
Estás en una situación donde nadie más está, y a veces sientes que nadie está en tu situación.
Sürekli böyle konuşmaları bana gayret veriyor.
es el hecho de que siempre hablan.
Ona enerji veriyor.
Eso le da energías.
Sonra bize bir gösteri sergiliyor, bir gülümseme veriyor.
Y luego se pone brabucón, nos sonríe.
Size bir anlam hissi veriyor.
Te da un sentido de propósito.
Hatta boşanmış siyahi lezbiyen anneler bile ona oy veriyor.
Hasta tiene a las mamás negras, lesbianas divorciadas.
Bir tanesi 20 bin dolar avans veriyor.
Uno que venga con un extra de 20 000 dólares.
Eski mallarımızdan alacak ama değerlerinin altında veriyor.
LaMonte, de House of Sounds, quiere parte del viejo inventario, pero ofrece poco.
Kitabınız onlara tanrı rolü oynamaları için ilham veriyor. Bodrum kattaki laboratuvarlarda kendilerini tamir ediyorlar.
Bueno, su libro los inspira a jugar a ser Dios... a retocarse a sí mismos en laboratorios en sótanos.
İnsana, seni eve götürüp sevgi göstermek ya da taşla dolu bir torbaya koyup o küçük çirkin kıçını okyanusun dibine gömmek isteği veriyor.
Pero esa que te da ganas de llevar a casa y darle amor, o meterla en una bolsa con piedras y tirarla al fondo del mar.
Bebeği doğurmana falan izin veriyor.
Te deja quedarte con el bebé y todo.
Bize borç mu veriyor?
Bueno, ¿ está dándonos un préstamo?
- Sana para mı veriyor?
- ¿ Te está pagando?
- Bana para veriyor.
- Me está pagando.
"Bu mektup bana imza ve misilleme yetkisini veriyor..." "...
"Esta carta de Marca y Represalia me da poder..."
Bu ona kesin yetki veriyor.
Eso le da una cierta autoridad.
Harbiden büyük heyecan veriyor.
¡ Realmente un gran ambiente!
Ama bu sözler çok az teselli veriyor.
Pero estas palabras ofrecen poco consuelo.
Raporda senin adın yazıyor olsa bile kararları ortağın veriyor demek ki.
Es tu socio el que toma las decisiones incluso cuando es tu nombre el que está en el reporte.
Ve kimin kalıp kimin gideceğine kim karar veriyor?
¿ Y quién decide cuáles se quedan o se van?
- Birisine rapor veriyor gibi.
Parece que informa a alguien.
Galiba biri parti veriyor.
Supongo que alguien está dando una fiesta.
Bana hep garip bir duygu veriyor.
Siempre me da una sensación rara.
Chris parti veriyor.
Chris organizó algo.
Bu form varlık sahibine Lakeview'a ödeme yapma yetkisi veriyor.
Este formulario autoriza pagar a Lakeview.
Zaten birkaç ayda bir gaz veriyor.
Igual, te lanza el gas cada tantos meses.
Annenle baban iyileşmen için zaman veriyor.
Tus padres te dan tu espacio para que te cures.
Ablan haricinde herkes tedaviye cevap veriyor.
Todo el mundo está respondiendo excepto tu hermana.
Saat 3'de Los Angeles'a uçağı var. Bu sana... Projeni anlatman için 20 dakika veriyor.
Ha venido a dar una charla y toma el avión a las tres con lo cual tienes unos 20 minutos para hablarle de tu proyecto.
Kısa olmak her zaman acı mı veriyor?
¿ Siempre has sufrido por ser pequeño?
Tabi ki veriyor.
Claro que he sufrido.
Göstermemeye çalışsa da... hala veriyor.
Aún lo hace... incluso si no lo demuestra.
Broussard bir şeye tepki veriyor.
Mira. Broussard reacciona ante algo.
Bize işgalciler ile ilgili bilgiler veriyor.
Will es aliado. Nos mantiene informados sobre La Ocupación.
Çünkü hükümet bize özel öğretmen veriyor.
Porque el gobierno nos asignará un tutor.
Yani, resmi boşanma için beklerken evde kalmama izin veriyor, bu çok güzel bir şey çünkü ona karşı pek iyi değildim.
Mientras espero la separación legal, me deja seguir en la casa, un bonito gesto, ya que no me porté nada bien.
- Söz veriyor musun?
- ¿ Lo prometes?
Yargıçlar kanun namına ölüm cezası veriyor.
Los jueces entregan las sentencias de muerte en nombre de la ley.
Neye cevap veriyor?
Un timbrazo menos que atender... ¿ A qué timbrazo responde?