English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ V ] / Violin

Violin traduction Espagnol

82 traduction parallèle
"Gıcırtılı bir violin gibi"
Como un violín que rechina
Bas violin.
Un contrabajo.
The Steamroller and the Violin ( Silindir ve Keman )
EL VIOLÍN Y LA APISONADORA
Violin çalıyorsun.
Ah, sí, tocas el violín.
Opera'da 3. violin!
¡ 3er violín en la Ópera!
30 katlı apartamana rahatsızlık veren bir violin istemiyoruz!
¡ Nada de violines!
Violin sinirlerimi hoplatıyor!
¡ Los violines me ponen nervioso!
Ve benim babam bunu violin gibi çalardı.
Y mi papá lo ejecutaba como un violín
Piyano çalmayı bile öğrendi çünkü bana kemanda eşlik etmek istiyordu.
Incluso aprendió a tocar piano... para que yo la acompañara con el violin.
Geçen ay keman çalmak istiyordun.
El mes pasado querías tocar el violin.
Violin çalıyorum.
Toco el violín.
Aynı zamanda nişanlı. Keman da çalıyor.
Prometido y además tocas el violin.
Eve giderdim, Niles'la Brandenburg Konçertosu'nu koyar, hayali keman çalardık.
Me gustaría estar en casa de Niles y poner el Brandenburg Concertos y hacer que tocamos el violin.
Violin-İkinci yaylı
Violín 2da.cuerda
Morinalar keman çalar
Con la marimba y el violin
"Redeemer" şarkısını kemanlı kız için yazdın, değil mi?
Tu cancion "Redentor" es acerca de la chica del violin, ¿ no?
Keman hâlâ sende, değil mi?
Todavia tienes el violin, ¿ no?
Ona Violin diyorlar.
Era un violín.
Violin çalmak mı istiyorsun?
¿ Quieres tocar el violín?
Bu keman çalan çocuk.
Ese es el chico que estaba tocando en violin.
Adam Penruddocke keman çalıyor.
Adam Penruddocke toca el violin.
Kemanımı ödünç vereyim mi?
¿ Quiere que deje aquí mi violin?
Orkestrayı yönetecek olan maestromuz Boris Danilof.
Con el fantástico violin en la orquestra de Boris Danilof.
Violin.
Violín.
Davul takımından sonra, akordeon, gitar ve violin... Bir bonjo.
Después de la batería, el acordeón, la guitarra y el violín... un banjo.
Sey, kemani.
Bueno, su violin.
Dagittigimiz diger esyalari gorecek, ve tek dusuncesi, "kemanima ne yaptilar?" olacak
Y así verá el resto de cosas que hemos revuelto, y siempre se preguntará, "¿ Qué le hicieron a mi violin?".
Oh şey ben parktaydım. Keman çalışması yaptığım yerde.
Bueno yo estaba en el parque, tocando mi violin.
Bir kaçağın adaletle yüzleşmesi için hayatımı riske atıyorum. Oysa bunu takdir etmiyorsun.
Arriesgué mi vida para traer a un fugitivo para que le juzguen y tú me estás dando el violin más pequeño de todo el mundo.
Evet. Kemanımın çantasından oldu.
Sip, es por culpa de la caja de mi violin.
Bir göz atmamızın sakıncası var mı?
Mmm, le molesta si le echo una mirada? Al violin.
Bir dakika, kafam karıştı. Kim öldü ve neden kemanımı görmek istiyorsunuz?
Muy bien, estoy perdido, quien ha muerto y porqué quieren ver mi violin?
Dürüst ol, o gerçekten senin kemanın değil, değil mi?
A decir verdad, no es exactamente su violin, verdad? Es el de su hermano.
Ağabeyinin. Üstelik sıradan bir keman da değil, değil mi?
Además, no es solo "un" violin, verdad?
Oliver'ın kemanıyla Vegas'a kaçmak? Bunun jüriye nasıl gözükeceğini hayal edebilirsin.
Huyendo a Las Vegas con el violin de Oliver, puede imaginar el resultado en un juzgado.
Ağabeyimin bana onu çalışmam için verdiğine dair hiçbir kanıtım yok.
No tengo pruebas de que mi hermano me dejase su violin para mi audicion
Anladığım kadarıyla, keman emanet kasasından çalınmış, öyle mi?
He oido que el violin ha sido robado de las cajas de seguridad?
Bana kemansız pek iyi olacakmış gibi gelmiyor.
No se puede hacer gran cosa sin violin.
Sanırım sizin için en azından kalacak bir yer ve bir keman ayarlayabilirim, değil mi?
Creo que lo menos que puedo hacer es regalarle su estancia y conseguirle un violin, de acuerdo? Gracias.
Keman.
Es un violin.
Mackey'nin bize keman olayında yardım etmesi için dua edelim.
Esperemos que Mackey nos lleve al violin..
Aslında, Stradivarius marka bir keman arayan bir arkadaşım var.
En realidad, tengo un amigo, que está buscando un violin, un Stradivarius.
Ama ben içlerinden sadece birisini arıyorum.
Pero busco un violin en particular.
Keman ortadan yeni kayboldu.
Le violin acaba justo de desaparecer.
Görüyor musun, kupası olan herkesin kemanı da var, bu da çok güzel çünkü beni gereksiz zaman harcamaktan kurtarıyor.
Sabe a lo que me refiero, el que tenga el trofeo, tiene el violin, lo que no está nada mal porque eso me evitaria tener que ponerme en uno de esos estados donde reaccionaria disproporcionalmente a la situacion.
Şey, ee, az önce biriyle görüştüm. Ellerine yeni geçen bir keman, "Super Bowl" kupası ve ayrıca bazı değerli mücevherleri olduğunu söyledi.
Enfin, mmm, una gente me ha llamado antes diciendome que habian adquirido un nuevo violin y un anillo de la Superbowl ademas de algunas otras joyas de coleccion.
Belki de Oliver'ın kemanı kullanmak istersin.
Pienso que tendria que usar el violin de Oliver.
Her şey keman yüzündendi.
Todo giraba alrededor de ese violin.
Keman öğretmeni karşı koyuyor.
PROFESORA DE VIOLIN INICIA LA LUCHA
Alkolik bir violin öğretmeni ve küçük köpeği Doris..
¿ "Bien"?
Kemanima ne yaptiniz?
¿ Qué le hiciste a mi violin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]