English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ Y ] / Yasayacağım

Yasayacağım traduction Espagnol

2,774 traduction parallèle
Bu da ne olursa olsun birlikte yaşayacağımız anlamına geliyor.
Eso significa que afrontaremos lo que sea... juntos.
Yani ayakkabı düşkünü bir adamın üst katında mı yaşayacağız?
¿ Ahora solo vivimos arriba de este... tío al que le pone el calzado?
Tek gecelikler, benim yaşayacağım tek şeydir.
Lo mío nunca dura más que eso.
Yaşayacağım.
Sobrevivire
Nasıl yaşayacağım gelecekte?
¿ cómo voy a vivir en el futuro?
Evlendikten sonra nerede yaşayacağımızı bilmiyorum. Ne?
¡ A saber dónde viviremos cuando nos casemos!
Değerini bilip dolu dolu yaşayacağım.
Tengo que empezar a pensar en ellas.
İkimiz de er ya da geç Vietnam'a gönderileceğini biliyorduk. Bu yüzden Vietnam'a gitmeye gönüllü olursa yaşayacağımız yeri seçme hakkımız olacak ve biz de Boonville'de kalacaktık. Dört yıldır orada yaşadığımız için orası zaten kendi evimiz gibiydi.
Tanto Ben como yo sabemos que ira a Vietnam, tarde o temprano, asi que pensamos si se ofrecia de voluntario para ir a Vietnam la familia podria elegir, donde quedarse y nos quedariamos en Boonevilleu, porque ya se sentia como nuestro hogar habiendo vivido ahi 4 años.
Artık burada mı yaşayacağız baba?
¿ Es aquí dónde vamos a vivir ahora, papi?
Düzgün yaşayacağım.
Voy a entrar directamente.
Bu zamana kadar yaşadıysam ileride de yaşayacağım demektir.
He llegado hasta aquí, así que puedo hacerlo de nuevo.
Yani ayakkabı düşkünü bir adamın üst katında mı yaşayacağız?
¿ Tenemos que seguir viviendo junto a este.... tipo que es fetichista con los zapatos?
Hala beni tutuklamak istiyorsan, büyük hayal kırıklığı yaşayacağım.
Si todavía quieres arrestarme, estaré muy decepcionada.
Yapamazsam, o iki günü tekrar tekrar yaşayacağım.
regresaré tantas veces como sea necesario.
Onu bana vermek istemeyeceğinizi biliyorum ama eğer kızınızı bana verirseniz bütün hayatım boyunca onun eşi olarak Gil Ra lm'in eşi olarak birlikte mutlu bir şekilde yaşayacağız.
Puede pensar que es un desperdicio darla a alguien como yo, pero si lo hace... viviré toda mi vida feliz como el hombre de esta mujer, como el hombre de Gil Ra Im.
Gerçekten özür dilerim ama 34 yıl boyunca senin oğlun olarak yaşadım ama artık bundan sonra o kadının kocası olarak yaşayacağım.
De verdad lo lamento, pero he vivido como su hijo durante 34 años... por lo que voy a vivir el resto de mi vida como el esposo de ella.
Çok özür dilerim. 34 yıl boyunca oğlun olarak yaşadım fakat bundan sonra o kadının kocası olarak yaşayacağım.
De verdad lo lamento... pero he vivido como su hijo durante 34 años... por lo que voy a vivir el resto de mi vida como el esposo de ella.
Fakat pişman olsam bile hayatımın sonuna kadar o kadınla birlikte pişman olarak yaşayacağım.
Pero incluso si me arrepiento... voy a vivir toda mi vida, arrepintiéndome con esa mujer.
O zaman neyle yaşayacağım?
¿ Logró encontrarte después de ver el show?
Ben kendi bildiğim gibi yaşayacağım.
Viviré de acuerdo a mi voluntad.
O ölecek ve ben yaşayacağım
Es morir y vivo
16 yaşıma girince orada yaşayacağım.
Voy a vivir allí cuando tenga 16.
Sonrasında da sorunlar yaşayacağımızdan eminim.
Y seguro que tendremos otros después.
Şey, bugünü görecek kadar yaşayacağımı hiç sanmazdım.
Bueno, nunca pensé que viviría para ver ese día.
Daha önce yaşadığım gibi yaşayacağım. En azından deneyeceğim.
Y tratar de hacer aqui en el Mundo de Abajo, lo mejor.
- Çünkü yaşayacağım.
- Porque voy a vivir.
Yaşayacağım.
Voy a hacerlo.
Yaşayacağım!
- Voy a vivir. - Sí.
Ve ben yaşayacağım.
Y yo voy a vivir.
Korkarım çok uzun zaman yaşayacağın için bu yakın bir zamanda olmayacak.
Bueno, vivirás bastante tiempo y me temo que eso no pasará muy pronto.
Sonsuza dek yaşayacağım.
Viviré para siempre.
Birbirinizi sevdiğinizi görür ve hep beraber yaşayacağımızı düşünürdüm.
Tenía la sensación de que se amaban, y que estaríamos siempre juntos.
Senin hayatı sevmene yardımcı olacağıma sana her zaman sevgiyle dokunacağıma ve aşkın gerektirdiği sabrı göstereceğime kelimeler gerektiğinde konuşacağıma, gerekmediğinde sessiz kalacağıma vanilyalı kek konusunda anlaşamadığımızda anlaşacağımıza kalbinin sıcaklığında yaşayacağıma ve oraya "yuvam" diyeceğime yemin ederim.
Prometo ayudarte a amar la vida, siempre abrazarte con ternura y tener la paciencia que el amor exige. Hablar cuando se necesitan palabras y compartir el silencio cuando no. Acordar en discrepar sobre el pastel rojo.
Senin hayatı sevmene yardımcı olacağıma sana her zaman sevgiyle dokunacağıma ve aşkın gerektirdiği sabrı göstereceğime kelimeler gerektiğinde konuşacağıma, gerekmediğinde sessiz kalacağıma vanilyalı kek konusunda anlaşamadığımızda anlaşacağımıza kalbinin sıcaklığında yaşayacağıma ve oraya "yuvam" diyeceğime yemin ederim.
Prometo ayudarte a amar la vida siempre abrazarte con ternura y tener la paciencia que el amor exige. Hablar cuando se necesitan palabras y compartir el silencio cuando no. Acordar en discrepar sobre el pastel rojo.
Senin hayatı sevmene yardımcı olacağıma sana her zaman sevgiyle dokunacağıma ve aşkın gerektirdiği sabrı göstereceğime kelimeler gerektiğinde konuşacağıma, gerekmediğinde sessiz kalacağıma vanilyalı kek konusunda anlaşamadığımızda anlaşacağımıza kalbinin sıcaklığında yaşayacağıma ve oraya "yuvam" diyeceğime yemin ederim.
" Prometo ayudarte a amar la vida siempre abrazarte con ternura y tener la paciencia que el amor exige. Hablar cuando se necesitan palabras y compartir el silencio cuando no. Acordar en discrepar sobre el pastel rojo.
Kendi yollarımıza gidip, kendi hayatlarımızı yaşayacağız.
Cada quien se va para su lado, cada quien vive su vida.
Senin şefkatin ve sevgin her zaman hayatımın her gününde benimle olacak,... senin evinde sonsuza kadar yaşayacağım.
Tu bondad y tu amor me acompañan a lo largo de mis días, y en tu casa, oh, Señor, por siempre viviré.
Cleveland'a taşındım ve şu an evine geliyorum, bodrum katında yaşayacağım.
Me mudé a Cleveland y voy para tu casa para vivir en el sótano.
Ama... bütün bunlarla Bununla nasıl yaşayacağımı... bilmiyorum.
Pero... sin embargo no sé cómo voy a vivir con eso.
Maria'sız başka bir günü daha nasıl yaşayacağımı çözmem gerek.
Tendré que averiguar cómo puedo vivir un día más sin María.
Topluma sorun çıkarmayacak ve meşru bir vatandaş olarak yaşayacağım.
No seré una molestia para la sociedad. Viviré como un ciudadano legítimo.
Ben günahkar olarak doğduğunda... günahkar olarak yaşayacağına inanırım.
Supongo que si has nacido en pecado... terminas viviendo en pecado.
Yaşayacağım.
Viviré.
Çok mutsuz şekilde uzun yıllar yaşayacağımıza daha az ve mutlu yılları tercih etmez miydin?
¿ No es mejor vivir menos años sintiendote completamente feliz, y no más años sintiendote miserable?
Büyük bir mutlulukla paylaşmak isterim ki, siz de sevinirsiniz haliyle hayatı gün be gün yaşayacağım.
Me da gusto reportar y les dará gusto oír estoy tomando la vida un juego a la vez.
Ve şimdi senin burada olman hayatımda bir kez daha aksiyon yaşayacağımı hissetiriyor.
Y ahora que estás aquí.. .. Sentí que me enfrentaré a la acción una vez más en la vida.
- Hayır, taşrada yaşayacağım.
- No, me iré a vivir al campo.
Ömrüm boyunca bununla yaşayacağım.
¡ Yo también vivo con ello!
Bu korkuyla yaşayacağım.
Entretanto, viviré con el miedo.
Çünkü yakında tecrübe etmem gereken tüm kayıpları yaşayacağım.
Porque pronto experimentaré toda la pérdida que necesito para crecer.
İçinde yaşayacağımız sarayı hayal edebiliyor musun?
¿ Puedes siquiera imaginarte la enorme casa donde vamos a vivir?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]