Yaslanmış traduction Espagnol
482 traduction parallèle
Duvara yaslanmış olarak bulacaksınız onu.
En una habitación. La veran contra la pared.
Bir geminin küpeştesine yaslanmış, denize ve yıldızlara bakarken gördüm ayışığında, tropikal bir kıyıda dururken üstümüzde palmiye ağaçları hışırdarken.
Nos vi en un barco, contemplando el mar y las estrellas... en una playa tropical, a la luz de la luna, bajo las palmeras.
Beni Londra'daki St. George's Club'te bara yaslanmış olarak bulabilirsin.
Me encontrarás sosteniendo la barra en el club St. George, en Londres.
Şimdi ise bir başıma ağaca yaslanmış ağlıyorum.
Pero ahora sólo yo estoy echada y lloro al lado del árbol.
Şimdi ise bir başıma... ağaca yaslanmış ağlıyorum.
Pero ahora sólo yo estoy echada y lloro al lado del árbol.
"Yemliğe yaslanmış annem ona sessizce şöyle dedi :"
Apoyada en la cerca... mi madre, a su lado, repetía bajito :
Ama çavuş arkadaşım ona yaslanmış.
Pero mi amigo, el sargento, se apoyó.
Bu yüzden merdivene yaslanmış...
- Entonces puso la escalera...
Nilüferler birbirine yaslanmış özlemle
Flores de loto apoyadas unas contra otras amorosamente
Oh, seni bir çok kez duvara yaslanmış şekilde ya da takside giderken mektup çiziktirirken gördüm.
Te he visto hacerles cartas rápidas a muchos, recostado de una pared o dentro de un taxi.
Ağaca yaslanmış.
Apoyado contra ese árbol.
- Katılıyorum. 10 yıl yaşlanmış görünüyor.
- No estoy de acuerdo. - Ha envejecido diez años.
- Onu yaşlanmış bulacaksın.
- La encontrarás muy cambiada.
Ben kendimi yaşlanmış hissetmiyorum.
Pero yo no me siento viejo.
Çok genç yüzler ve acıdan çokca yaşlanmış.
Rostros tan jóvenes y tan envejecidos por el sufrimiento.
Çamaşırhaneyi terkettiğimden beri on yıl yaşlanmış gibiyim.
Creo que he envejecido diez años desde que dejé la lavandería.
Korkarım ki bu şekilde yolculuk etmek için biraz yaşlanmışım, Joseph.
Me temo, Joseph, que soy viejo para este tipo de transporte.
Yeniden ortaya çıktığımda, yaşlanmış çocuklar için küçük masallarımızdan bir başkasını anlatabileceğim.
Reapareceré para narrarles... otro de nuestros pequeños cuento de hadas para niños grandes.
'Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir?
¿ Cómo puede nacer un viejo?
Tek sıkıntı şu ki, olur da olürse, her ikimiz de çok yaşlanmış olacağız, anlamı kalmayacak.
EI problema es que tarda tanto que en cuanto suceda,... nosotros ya seremos viejos.
Yaşlanmış olmalı.
Debe de estar como una cuba.
İki yıl içinde yaşlanmış.
Va por mal camino.
Böyle şeyler için yaşlanmışım.
Me hago viejo para este trabajo.
Ben ölene kadar, âşık bulmak için çok yaşlanmış olacaksın.
Pero cuando yo muera serás demasiado vieja para tener un amante.
Keşke yaşlanmış olsaydım da, sana olan adanmışlığım bir son bulsaydı.
Me gustaría ser ya vieja para haberte dedicado toda mi vida.
Bayağı yaşlanmış ve çökmüş görünüyordu ama.
Se ha hecho mayor. Está empezando a encoger.
Döndüklerindeyse zamandaki genişlemeden ötürü sadece 7 ay yaşlanmış olacaklar.
Sin embargo debido a la dilatación del tiempo, su tripulación, para decirlo de una manera accesible, sólo será 28 meses más vieja.
Sanırım yaşlanmışım.
Lucien, creo que estoy poniéndome vieja.
O zamana kadar çoktan yaşlanmış.
Para entonces ya se había hecho viejo.
Yaşlanmış gözüküyorsun Thomas.
Pareces más viejo, Thomas.
Nasıl da yaşlanmış hissediyorum.
Oh sí, de repente me siento viejo.
- Yaşlanmış mıyım?
- ¿ Acaso no he cambiado nada?
" Bu gece bir yıl yaşlanmış olsam gerek korkudan öleceğimi düşünerek
'Esta noche habré envejecido un año Creía que me moría de miedo
Yaşlanmış görünüyordu.
Parecía más viejo casi no pude reconocerlo.
Elbette yaşlanmış ancak hala cesaretli. Eskimiş görünüyor. Kalan bir kaç dişini göstermeye çalışıyor..
Ha envejecido, ha perdido dientes y cabellos, pero todavía da discursos, y los jóvenes aplauden.
Görüntü, kalitesiz ve titriyor olurdu. Marilyn Monroe da çok yaşlanmış görünüyordu.
Las imágenes iban y venían y Marilyn había envejecido.
Bayan Prentice, aynı kocası gibi oğlunun kızımı nasıl sevdiğini hatırlayamayacak kadar yaşlanmış, geçkin bir adam olduğumu söyledi.
La Sra. Prentice dice que, como su marido soy un hombre quemado que no puede recordar cómo es amar a una mujer de la forma que su hijo ama a mi hija.
Ama sorun çok yaşlanmış olması ve yaşlılık için bir ilaç yok.
Pero el problema es que se había vuelto muy viejo y no hay remedio para la vejez.
Merdiven çıkmak için yaşlanmışım.
Las escaleras son demasiado para de mi edad.
Yaşlanmış mıyım?
- ¿ Soy mayor?
Çok iyi. Kendisi yaşlanmış olabilir ama hâlâ nüktedanlığını koruyor. Sıhhati de hâlâ yerinde.
Sí, es mayor, pero tiene mucha memoria y está muy bien para su edad.
Çok yaşlanmış, biliyor musun?
¡ No está nada mal, eh!
O'nu yaşlanmış, kırışıklarla, ak saçlı hayal edemiyorum.
Era imposible imaginarlo viejo, arrugado y con el pelo blanco.
Görünüşe göre, ben çok yaşlanmışım.
Parece que me he vuelto demasiado viejo.
İyice yaşlanmış.
Es un viejo.
Oldukça yaşlanmış görünüyor. Akıllı bir şey, değil mi?
Yo diría que está grandecito.
Ne kadar da yaşlanmışız!
¡ Cómo hemos envejecido!
Bana yaşlanmış görünmedin.
Hace 10 años que te conozco, desde que llegué aquí ;
Artık yaşlanmış park bekçileri kendilerinden küçük dadılarla zaman öldürüyor.
Viejos guardas lisiados, discuten con niñeras de otra época.
İyice yaşlanmış bir kadınla!
Yo! Una vieja!
Çok yaşlanmış.
Ha envejecido mucho.