Yazıyordu traduction Espagnol
2,942 traduction parallèle
Sanırım gazetelerde havanın güzelleşeceği yazıyordu.
Creo que los diarios pronostican buen tiempo...
İlk cesette "06'dan 08'e" yazıyordu.
Eran de 2006 a 2008, en el primer cuerpo.
Plaj otoparkı yazıyordu ama.
De acuerdo. Decía "estacionamiento de playa".
-... yoksa sadece "gizli" mi yazıyordu?
- excepto "elegante"?
- Ah, evet sadece "dosya" yazıyordu.
- Sí, decía secreto.
Ve ayrıca Bermuda'ya yakın olduğumuz yazıyordu.
También decía que estamos cerca de Bermudas.
- Kuponları yazıyordu.
Le toca los cupones.
Kitapta insanların hakikaten onu gördükleri yazıyordu.
El libro decía que realmente se lo ha visto.
Genelde Bay Scantlin'in postalarını kendim açarım ama kutuda "kişisel" yazıyordu.
Normalmente, yo abro el correo del Sr. Scantlin, pero había una caja marcada "personal".
Sonra tüm sorulara "evet" cevabı verdik. Sonunda, "Eğer tüm sorulara evet cevabı verdiyseniz bir alkolik olabilirsiniz" yazıyordu.
Y entonces respondiste a todas las preguntas "sí" Y al final, dijo : "Si has respondido a estas preguntas" sí "tu eres un alcohólico".
Biliyorsun biz diğer hapishanelerdeki mahkumlara mektup yazamayız. Yani mahkum A dışarıdaki suç ortağına mektup yazıyordu. Muhtemelen kadın.
Mira, no podemos escribir cartas a otros convictos en otras cárceles, entonces el convicto "a" escribe una carta a un complice afuera... posiblmente una mujer... quien envía la carta al convicto "b"...
Afişte "Herkese Açık" yazıyordu.
El cartel dice, "abierto a todo el mundo".
Notta böyle yazıyordu. "Üzgünüm"
Eso es lo que decía la nota.
Geldikten sonra Broyles'a verdiğin ifadede yazıyordu. Evet.
Estaba en tu declaración con Broyles después de que aparecieras.
Paletlerden bazılarında Lillehammer'daki Flamingo adında bir bara gittikleri yazıyordu.
Dice en alguno de los pallets que son para ser entregadas... a un bar en Lillehammer llamado... Flamingo.
Profilinde 1.90 olduğu yazıyordu.
Su perfil decía que mide 1.92.
Özel plakası vardı ve "Mariposa" yazıyordu.
Tiene un placa que pone "Mariposa"
Üzerinde ne yazıyordu?
¿ Qué hay en la etiqueta?
- Tabelada ne yazıyordu?
¿ Puedes decirme de nuevo cuál era esa señal?
- "Çimlere tohum atıldığı için lütfen buraya basmayın" yazıyordu.
Dice. "por favor, no camine por aquí, porque la hierba ha sido plantada de nuevo".
- Ama ne yazıyordu mektupta?
- ¿ Qué decía la carta?
Randevu defterinde, her hafta bir terapiste gittiği yazıyordu. Dr. Patty Barker.
Su agenda dice que tenía terapia semanal con la Dra. Patty Barker.
Joe'nun günlüğünde, favori şarkıcısının Satchmo olduğunu yazıyordu.
En el diario de Joe, decía que su cantante favorito era Satchmo.
Çekte adresin yazıyordu, zeki
Tu dirección salía en el cheque, genio.
Kutunun üzerinde "Aranıyor" "Bu adamı gördünüz mü?" yazıyordu.
Buscado. ¿ Conoce Ud. a este hombre?
İlanda Doug'la irtibat kurun yazıyordu.
El anuncio dice "contacta con Doug".
Gazetelere resmin çıktı, "Aranıyor" diye yazıyordu.
Entonces vi tu foto en el periódico "Se busca".
Ehliyetinde yazıyordu.
Estaba en su carnet de conducir.
- Ne yazıyordu?
¿ Qué decían?
Hapishaneden eve döndüğümde, sadece buzdolabı üzerinde bir not bulmuştum. üzerinde "çöpü dışarı at, eski mahkum" yazıyordu.
Porque cuando volví de la prisión, todo lo que me dejaste fue una nota en el refrigerador, que decía "Saca la basura, exconvicto"
Onları bir günlüğe yazıyordu.
Los tenía en un diario.
Carpin ona yazıyordu.
Y Carpin estaba interesado en ella.
Çekin üzerinde, Helix Global Bakım Şirketi yazıyordu.
El memorando que vi decía Helix Global Care S.A.
Ön otopsi raporunda böbrek patlaması ve sol tarafında çürük olduğu yazıyordu.
Tu informe preliminar de la autopsia dice que había una perforación en el riñón y moratones en el lado izquierdo.
Ona imzalaması için verdiğin formda şöyle yazıyordu : "Kendi irademle suçlu olduğumu beyan etmeye karar verdim." Sen yanlış bir şey yapmadın.
Firmó una solicitud que le diste que decía, "de decidido declararme culpable por propia voluntad." No hiciste nada mal.
Meadows, Timothy Farragut hakkında bir makale yazıyordu.
Meadows estaba escribiendo un artículo sobre Timothy Farragut.
Gabe topluluğumuz hakkında yazılar yazıyordu.
Gabe publicaba historias sobre nuestra comunidad.
Son baktığımda çekleri hala Sam Amca yazıyordu.
La última vez que miré, Tío Sam seguía escribiendo los cheques.
Ona söylemiştin ve üzerinde yazıyordu?
¿ Se lo dijiste y estaba marcada?
Dosyada yazıyordu.
Está en el informe.
Yapmayı biliyorsunuz, dosyanızda yazıyordu.
Puede hacerlo, miré sus ficha.
Tıbbi kayıtlarında yazıyordu.
Estaban en el historial médico.
- Aynen böyle yazıyordu.
- Eso ponía.
Reklamda aynen böyle yazıyordu.
Lo dice en el anuncio.
Ama diğer sabah kalktığımızda bütün gazetelerde bir vur-kaç olayının olduğu ve öldüğü yazıyordu.
Pero a la mañana siguiente salió en todas las noticias que... lo atropellaron y huyeron, y que había muerto.
Notta parayı Bleecker ve Thompson'ın köşesinde bir çöp kutusuna atmamız gerektiği yazıyordu.
La nota decía que lo pusiéramos en un contenedor en Bleecker y Thompson.
Kameraman olmanın en zevkli yanlarından biri insanlar, yapımcılar ve kostümcüler nasıl oynanacağını, nasıl yazılacağını, ve nasıl yönetileceğini bildiğini sanıyordu, fakat nasıl çekilmesi gerektiğini bilmediklerinin farkındaydılar.
Una de los grandes placeres de ser camarógrafo era que la gente, los trajes y los productores, bueno, todos pensaban que sabían... cómo actuar, todos pensaban que sabían cómo escribir, cómo dirigir... pero sabían que no sabían cómo filmar.
Gitmelerinden iki gün sonra üç yıllık yazın en sıcak günü yaşanıyordu.
La segunda tarde después que se fueron fue el día más caluroso del verano de tres años.
O yaz orada staj yapıyordu.
- Hacía las prácticas allí, ese verano.
Ne yazık ki hiçbir tasarımcı aşk satmıyordu.
Desafortunadamente, ningún diseñador de etiqueta vendía amor.
Ne yazık ki boşuna uğraşıyordu.
Pero él se tomó su tiempo.