Yok etmek traduction Espagnol
5,412 traduction parallèle
- Beni yok etmek için mi?
¿ Aplastarme?
Tamamen yanılıyor da olabilirim. Ama her ihtimale karşı, etkisini yok etmek için bir şeyler hazırlayacağım.
Puede que esté totalmente equivocada en esto, pero por si acaso, voy a mezclar un poco de algo para contrarrestarlo.
En güvenli yol hepsini yok etmek.
La única opción segura es borrar todo.
Bu gezegeni yok etmek üzere olan çok güçlü ve düşünen bir bilgisayar var.
Hay una extremadamente poderosa computadora dotada de sentidos que planea destruir el planeta.
Bu gezegeni yok etmek üzere olan çok güçlü ve düşünen bir bilgisayar var.
Hay un equipo sintiente extremadamente poderoso que tiene la intención de destruir el planeta.
Kraang'ı yok etmek.
Destrozar a los Kraang.
Onu Kraang'ı sonsuza dek yok etmek için kullanabiliriz.
Podremos usarla para destruir a los Kraang de una vez por todas.
Kraang'ı yok etmek için burdayım, insanları değil.
Estoy aquí por los Kraang, no por los humanos.
- Savaşçıları şu şekilde yok etmek ; Uzuvlarına saldırmayıp, kalplerine saldırarak.
Para destruir guerreros como estos no los golpeas en sus miembros, vas directo al corazón.
- Evet, hatta şuan, Tigerclaw'ı kaplumbağaları yok etmek için yolladı.
¿ En serio? Si, incluso ahora, Shredder ha enviado a Tiger Claw a destruir a las Tortugas.
Mona Lisa'yı yok etmek mi istiyorsunuz?
¿ Quiere destruir la Mona Lisa?
Emir : Yok etmek.
Directriz, destruir.
Arkadaşın en kötüsü asla güvenmeyen, asla sevmeyen sadece diğer insanların öldüklerini ve çalıştıkları her şeyi yok etmek için yaşayanlardır. - Hayır.
El peor tipo de amigo... el tipo de amigos que nunca confía, nunca ama... sólo vive para ver a otros morir... y todo lo que aporto para su destrucción.
Cinayet işlemiş. ... Devletin kanıtlarını ümitsizce yok etmek çabasıyla bindiğin uçağı sabote etmiş. En alçak günahını da unutmayalım, suçu benim üzerime atmaya çalıştı...
El asesinato y sabotaje del avión gubernamental en el que embarcaste en un desesperado intento de entregar pruebas al estado y, no olvidemos su más horrible pecado, intentar inculparme de ello...
Onları ezmek Yok etmek için.
Para someterlos, para quebrarlos.
Ülkelerin kaynaklarını sömürmek, kendi savaş başlıklarıyla onları yok etmek vatandaşlarını birer köleye çevirmek. Hepsini zaten var olan bir sistemle yapmak internet. Şimdi tanrı kimmiş bakalım?
Poder para drenar la riqueza de los países o destruirlos con sus propios misiles transformando a sus ciudadanos en esclavos todo usando un sistema ya establecido la internet.
İyon Korteksini yok etmek için yardıma ihtiyacı vardı.
Necesitaba ayuda para destruir la Corteza de Iones.
Bradley delilleri yok etmek için cesetten kurtulmaya çalışıyormuş.
- que ese era Corey Johnson. - Bien, así que Bradley estaba intentando mover el cuerpo, para deshacerse de las pruebas.
Bu yaratığı yok etmek istiyorsan bana güvenmek zorundasın.
Si quiere derrotar este mal, debe confiar en mí.
Molly'nin hamileliğini gizlemek- - Kan örneğini yok etmek- -
Ocultaste el embarazo de Molly eliminaste su muestra de sangre.
Sonra da izleri yok etmek için Kaos'u öldürdü.
Y luego, asesinó a Kaos para cubrir sus huellas.
Tanrı öyle iyi insanları niçin yok etmek istesin?
¿ Por qué querría Dios exterminar a personas tan buenas?
Bu kanıttan sonra, Albay Sidney'in, Kral'ı yok etmek istediğinden kimsenin şüphesinin kalmayacağını düşünüyorum.
Después de esta prueba, creo que ningún hombre dudará que la destrucción del rey yacía en el corazón del Coronel Sidney.
Donanma, Askeri personele yönelik cinsel tacizi yok etmek için her zamankinden sıkı çalışıyor.
Como sabes, la Marina está exigiendo más que nunca que se acabe con las agresiones sexuales en sus filas.
Ekibinin seni yok etmesini izlemek eğlenceli olurdu ama Suç Sirki olarak seni yok etmek bize mutluluk verecektir.
Hubiese sido divertido ver que tu equipo te destruyera Pero el Circo del Crimen está feliz de destruirte por si mismo
Almanya yok oldu. Ve sizler onu yok etmek için işbirliği yaptınız.
Alemania está muerto, y que ha conspirado para matar a ella!
Hayatımda çok büyük hatalar yaptım ama insanları yok etmek...
He cometido grandes errores en mi vida, pero ¿ extinción en masa?
Partneri de hem kanıtları hem de Bob'u yok etmek için fırsatını kullanıyor.
El socio aprovecha la oportunidad para eliminar tanto las pruebas como a Bob.
Ya kanıtları ele geçirmek için, ya da yok etmek için. Hawes'ın otopsi raporuna göre salgırganla mücadele izi yok. Tamam.
para recuperar pruebas o destruirlas.
Ekipmanları orada şarj edebiliriz ve belki de bu şeyi yok etmek için daha fazla delmemize gerek kalmaz.
Podemos cargar sitios web por ahí, teniendo No cavamos para destruir esta cosa.
Molly'nin hamileliğini gizlemek, kan örneğini yok etmek- -
Ocultaste el embarazo de Molly, eliminaste su muestra de sangre.
Onu yok etmek istediğini düşünüyor.
Piensa que quiere destruirla.
Orkestra ile adı bağdaşan her şeyi yok etmek istiyor.
Ella quiere destruir la idea misma de Orchestra.
Bunu yok etmek de teknik olarak imkansız olacak.
Será virtualmente imposible erradicarlo.
Bu adaletsizliği yok etmek için mücadele etmeliyiz.
Debemos luchar para destruir estas injusticias.
Dünyanın sonunu getirmek, insan ırkını yok etmek istedin.
Quería destruir el mundo. Acabar con la raza humana.
Kalan düşmanları bulup yok etmek için... Zihnimde iyi bir yer edinmiş olabilirsin. Lakin yalan söylediğin anda bana ihanet etmiş olursun.
Están buscando a los enemigos que quedan vivos para eliminarlos. me estás traicionando.
Ve onlara sahip olmak için yok etmek de.
Y estamos dispuestos a lo que sea para obtenerlas.
ve ona zarar verdiği için tüm erkekleri yok etmek üzere bunu yolladı, ve Irena hiçbir şey hatırlayamadığı için
entonces ella le envió vengarse de todos los pendejos que la lastimaron y...
Daha fazla gevezelik yok kaçma yok, yalan söylemek yok mücadele etmek yok, öldürmek yok.
No hay nada de qué hablar, no hay que huir, ni mentir o pelear, o matar.
Tek kelime etmek yok.
Ni una maldita palabra.
- Şüphe etmek için zamanımız yok.
- No hay lugar para la duda.
Hâlâ imdat çağrısı yok, ama biraz daha derin erişim elde etmek için NSA'le araya birilerini sokuyorum.
Todavía no hay señal de socorro, pero estoy tirando de algunos contactos en Seguridad Nacional para tener un acceso mayor.
Bir veda etmek bile yok mu?
¿ No vas a despedirte?
Mecbur kalmadıkça ateş etmek yok.
Nadie abre fuego a menos que tengamos que hacerlo.
İntihar etmek gibi bir niyetim yok.
No me apunté a un suicidio.
Yardım etmek isterim, Seeley, ama Dr. Brennan'ın bunları seri katile bağlayacak bir ipucu yok.
Me gustaría ayudar, Seeley, pero la Dra. Brennan no tiene pruebas que vinculen estos casos a un asesino en serie.
Tamir etmek için kalp-akciğer bypass'ını kullandım ama yeterli güç yok.
¿ Quieres una bola de cristal? Yo no tengo una.
Hayır, pes etmek yok.
No, no, no. Tú no dejas nada.
Simdi, ates etmek yok.
Ahora, sin disparos.
Küfür etmek yok!
- Oye, no hables mal. - Oye...