Yoklar traduction Espagnol
824 traduction parallèle
Burada yoklar mı?
¿ No ve nada?
"Üzgünüm, ama beyefendi ve hanımefendi yoklar!"
- Lo siento, los señores están de viaje.
- Tutun şunu! - Polisi çağırın! Her zamanki gibi aradığın zaman ortaya yoklar!
Muévanse, por favor ¡ Muévanse ahora, no bloqueen!
Bundan sonra bu işte yoklar.
¿ Sí? Pues, están fuera.
Bu saat için, yoklar.
En este momento se extinguieron.
- Orada yoklar, diyor.
- Dice que no están.
Toprak için deli olan çok ama ya önlerine bir karı çıkar, ya da varlarını yoklarını kumarda tüketirler.
He visto tipos volverse locos por ello. Y cuando lo han conseguido, una mujer o el juego se los quitó todo.
Onları her zaman koyduğum yere, üst çekmeceye koydum ama orada yoklar.
Los metí en la gaveta de arriba, donde están siempre, pero no queda uno solo.
O tahviller parayla aynı değerde ve artık yoklar.
Esos bonos pueden negociarse como efectivo, y ya no están.
- Yoklar hanımefendi
No, señora.
Pekâlâ, Mrs. Deventer, yarın bir iki saatliğine gelebilir... Cuma günü de bir yoklarım.
Todo bien, Sra. Deventer, puede levantarse un poco mañana... volveré el viernes.
İngilizler yoklar artık. Gittiler -
Los ingleses ya no están aquí.
Adamlarım da bu işte yoklar.
Y mi gente también.
Düşünsenize, 3 ay yoklar.
Ellos van a partir por tres meses.
Clyde, Bay Temple burada yoklar diyorsa, öyledir.
Clyde, si lo dice el Sr. Temple, no están aquí.
- Sen onu getirirken ben odasını yoklarım.
Tráigalo. Yo veré la habitación.
Ben bayan Carey'i yoklarım resmi aldığımda da belki bize yemeğe gelirsin.
Cuando tenga la foto que busca,... quizás quiera salir a cenar.
- Yarın gece yoklarım seni.
Te hablo mañana.
Yoklarım seni.
Te hablo.
Süreyya'yı arıyorum! Yedi kızkardeşi ama bu kızlar, bu gece ortalıkta yoklar. Oradalar!
Estoy buscando las Pléyades, las siete hermanas pero las chicas no están esta noche.
Demirlerine çoktan baktım. Yoklar.
Yo ya busqué las anclas, de todos modos.
Bu da ormanda bulunan bir pagan tanrısı. Neyse ki artık yoklar!
Era una divinidad pagana que vivía en los bosques.
Bugün var yarın yoklar. Balıklarla kadınlar böyledir işte.
Así son las cosas con las mujeres y los peces.
Bugün buradalar, yarın yoklar.
Hoy están aquí y mañana se han ido.
Ama evde yoklar.
Pero no hay nadie.
Burada yoklar.
No están.
Hala yoklar.
- Aún no.
Çantanın içinde yoklar mı?
¿ Tampoco está en su maletín?
Hiçbir yerde yoklar.
Y no puedo encontrarlos.
Kimse yok. Yoklar.
Nadie en casa.
Bu özel günde üçü de ortada yoklar.
Los tres que he nombrado están ausentes en este día que he escogido para pasar a la eternidad.
Batı, öncüleriyle, göçmenleriyle, maceraperestleri ile kazanıldı. Onlar artık yoklar.
El oeste conquistado por los pioneros y aventureros ha desaparecido.
Landru da ki pastaneye gittim, Esnault'un..... yerine gitmişlerdir diye gizlice baktım, orada da yoklar.
He ido a ver a Landru, a la pastelería, al bar de Esnault, y ni rastro del señor.
Evet, fakat bir günlük iznim var ve düşündüm de bir uğrar ve yoklarım...
Tenía libre hoy y vine...
- Evde yoklar.
- Casi seguro no están.
Artık yoklar.
Ya no los tengo.
Elbette yoklar.
Por supuesto que no.
Tüm samuraylarımız bir süreliğine yoklar.
Todos nuestros samurai se fueron hace un rato.
Artık pek fazla yoklar. Çoğu kaybolup gitti.
Ya no quedan muchas por aquí, se han ido.
- 24 saattir ortada yoklar.
- Hace ya 24 horas.
Burada yoklar.
Aquí no.
Yoklar?
¿ Ninguno?
Üç saattir yoklar.
Tres horas y todavía no han vuelto.
Herkes nerede? Billy ve diğer kız ortada yoklar?
¿ Dónde están Billie y la otra chica?
Annem, eski zamanlarda cin çarpmış insanlarla karşılaşabileceğimizi söylemişti. Ama günümüzde artık yoklar.
Mi madre me dijo que antaño, uno se podía encontrar con gente poseída, pero que hoy día ya no existen.
- Artık yoklar.
- No las tenemos.
Yoklar!
¡ No están!
Galiba burada yoklar.
Bien... Parece que no están aquí.
Sadece... ben bunu yaparken yoklar.
Están ahí, siempre ahí..
Odalarında yoklar.
En sus cuartos no están.
Yoklar.
Oh, siento mucho.