Yollar traduction Espagnol
12,028 traduction parallèle
Diğerlerini getirmeleri için askeri birlik yollarız.
Podemos enviar tropas a por los otros cadáveres.
Sessizliğini yıkmanın yollarını bulur.
Encontrará formas de quebrar su silencio.
Yakında haber yollarım.
Pronto sabrá de mí.
Rosula Kampı - Seraf, su yolları yakınına yerleşir. İletişim kurmak ve kaçmak kolay.
El Serafín sólo habría seguido el curso... de los ríos importantes, para comunicarse y tener siempre una vía de salida.
Ve itfaiye araçları olmadan itfaiye olması anlamsız olur. Yollar olmadan itfaiye araçları da olmaz.
No puedes tener departamento de bomberos sin un camión de bomberos, y no puedes tener un camión de bomberos sin carreteras.
Bu gece yollarımız kesiştiğinde, sana sarılacağım Elliot.
Cuando nos encontremos esta noche, Elliot, te abrazaré.
Sana ne söylediğinden emin değilim ama senin yerinde olsaydım ona hayal gücünü ifade etmek için daha münasip yollar bulmasını söylerdim.
No sé lo que te dijo, pero si fuera tú, le diría que encontrará maneras más apropiadas de manejar su imaginación.
Ölü yolların yeri.
El de los senderos muertos.
Aklımda başka tür yollar var.
Se me podrían ocurrir otras maneras.
Seni bıçaklı kavgadan aldığın cezanın son bir buçuk yılını bitirmek üzere eyalet hapishanesine yollarız. Böylece bize yardım ettiğin anlaşılmaz ve bu pasaport sorunu ortadan kalkar.
Volvemos a meterte en una cárcel estatal para que cumplas el año y medio de condena por la agresión que cometiste para que no parezca que nos has ayudado y este asunto del pasaporte desaparece.
Hayvanlar için savaşmanın yolları var. Şiddet içermeyen yollar.
Hay formas de luchar por los derechos de los animales que no involucran la violencia.
Bir haftadan az bir süre sonra Alicia aynı restorana gider ve Bloom'un evindeki birisi bir cesetten kurtulmanın yolları aramasını yapar
Todo esto a menos de una semana después de que Alicia va al mismo restaurante, y alguien en la casa de Bloom busca en la frase, "Maneras de deshacerse de un cuerpo."
- Flörtleşmek için başka yollar bulmalıyız.
Tenemos que encontrar otras formas de flirtear.
Melinda'ya acı vermek için bütün yolları düşündüm sanıyordum.
Verás, pensé que sabía las mejores formas... de dar dolor a Melinda.
Araba oynamanın başka yolları da var.
Existen otros modos de jugar a los coches.
Bana yollar mısın? Bütün gece çalıştığın için sağ ol.
Envíamelo y gracias por trabajar toda la noche.
Fotoğrafla birilerini yollarım.
Puedo enviar a alguien con la foto.
- Mesaj olarak yollarım.
- Te lo mando en un mensaje.
O zaman Zerolar, yollarına çıkan biri olduğunda her zaman yaptıklarını yaptılar.
Así que los Zeros hicieron lo que siempre hacen cuando alguien se interpone en su camino.
Düğün planlarımızı neşeli hale getirmenin yollarını düşünmek.
Vete pensando modos para mejorar todos los eventos de nuestra boda.
Khalil'e parayı vermenin başka yolları da var.
Hay otros modos de llevar tu dinero a Khalil.
Güvercinle mektup yollarım. - Lütfen yapma.
Por favor, no.
- Bir avukat. - farklı yolları seçen...
- que vinieron separados...
Bulaştımanın yeni yollarına evriliyor.
Desarrollando nuevas formas de infectar.
Tamam, fazladan birkaç devriye memurunu oraya yardıma yollarım.
Bien, mandaré más oficiales para allá a ayudar.
Ona tuzak kurmak isteseydim, inanın bana, bunu yapmanın çok daha kolay yolları vardır.
Si quisiese robarlo, habrían formas más fáciles de hacerlo, créanme.
Yasal yollar elimizde olmayan kaynakları istiyorlar.
Procedimientos legales... que requieren recursos que no tenemos.
Ve Annemlerden öğrendiğim şeylerden biri ise, hayatlarını yaşama yollarını izlerken gördüm ki, eğer şanslıysan, sende birşeyler vermeyi görev edinmelisin.
Y una de las cosas que he aprendido de mis mamás, de ver la manera en la que viven sus vidas, es que, cuando eres afortunado, es tu deber dar algo a cambio.
Ben de arşive gidip, fısıldayan şeytanı durdurmanın yollarını arayacağım.
Voy a volver a los archivos, a ver si veo un modo de combatir este espectro susurrante.
İnsanlar huzuruna gelmek için uzun yolları aşacak.
La gente va a viajar grandes distancias a estar en tu presencia.
Bilirsin... Eski yaraları kaşımak, yeni yolların açılmasını engeller.
Ya sabe, curar las viejas heridas, el forjar un nuevo camino.
Sevdiğim adam Catacomb Labirenti'nin karanlık yollarından geçip yanıma geldi.
Aquel al que amo, desde la negra marea de las catacumbas.
Onu konuşturmanın yollarını biliyorum.
Tengo formas de hacerla hablar.
Yollarım.
Te lo mandaré.
Düşündüm de, küresel ısınmanın göç yollarını değiştirdiğini okumuştum.
Pensándolo, leí que el cambio climático ha afectado a los patrones de migración.
Yanlış yollar, kuruntular ferahlatıcı bir iyimser.
Equivocado, delirante, refrescantemente optimista.
Bak, bir kez daha farklılıklarımızdan dolayı beni kendinden uzaklaştırma yolları arıyorsun, ama benim tek görebildiğim ikimizin nasıl da aynı olduğumuz.
Ves, una vez más, buscas alejarme con nuestras diferencias, pero todo lo que puedo ver es cómo tú y yo somos iguales.
Bizim oralarda öldürmenin belli yolları vardır.
En la madre patria, hay ciertas maneras de matar, ¿ eh?
Dünya 2'den gönderdiği meta insanlar yollarına kaç tane masum insan çıkacağını önemsemiyorlar.
Los metahumanos que está enviando desde Tierra-2, no les importa cuánta gente inocente muere en el camino.
Tanrının işlerini yapmak için başka yollar da vardır umarım hanımefendi.
Supongo que hay muchos caminos para hacer la obra de Dios, señora.
Kızları bulmanın çeşit çeşit yolları vardı.
¡ Hay mas de una manera de encontrar chicas!
Kol'u geri getirmenin yollarını ararken, bu bedenin avantajlarından faydalanacağım ve sonrasını kim bilir?
Utilizaré las ventajas de este cuerpo mientras busco la manera de recuperar a Kol, y entonces, ¿ quién sabe?
Adamlarım Tristan'ı ararken gizli bir depoya düşmüş yolları. Ve o depoyu kimin satın aldığına inanamayacaksın.
Mis chicos rastrearon a Tristan, le siguieron hasta su almacén secreto, y no adivinarás quien acaba de comprar el almacén.
İnsanlar huzuruna gelmek için uzun yolları aşacak.
La gente va a viajar grandes distancias para estar en su presencia.
Benim dağıtım yollarını koruyor olmam gerek, bebek bakıcılığı değil.
Se supone que debo proteger vías de carga, no ser niñero.
Korkarım yollarında bir tek sen ve Vikram'ın hayatta olması duruyor.
Me temo que Vikram y tú sólo sobrevivirán si huyen.
Yeter! Gerçekleri öğrenmek için yollarım var.
Tengo formas de saber la verdad.
Onlar Savage'den asayı almanın yollarını araştırırken biz de onun hakkında bulduğumuz her şeyi öğrenmeliyiz.
Mientras ellos trabajan para alejar el Báculo de Savage, necesitamos saber todo lo que haya que saber sobre él.
Ben de hâlâ eve girmenin yollarını arıyorum.
Todavía estoy intentando hallar una forma de entrar en la casa.
Tek yapmamız gereken yolları eşleştirmek.
Todo lo que debemos hacer es marcar el camino.
O zaman belki gösteriş yapmamın daha iyi yolları vardır.
Entonces, tal vez hay mejores formas de lucirme.