Yurttaş traduction Espagnol
523 traduction parallèle
Onları hor görme Yurttaş Sokak Yıkayıcı.
No las desprecies, ciudadano barrendero.
Teşekkür ederim Yurttaş.
Gracias, camarada.
Istırapların en acısını çekerken söylenmeyen valilerini örnek alabilecek bir yurttaşım var mıdır ki?
¿ No pueden los ciudadanos seguir el ejemplo de su gobernador... quien soporta la peor agonia sin un murmullo?
Strand'li bir yurttaş. "
Un ciudadano de Strand ".
Ayrıca halka, hem yurttaş hem de insan olarak haklarının yorulmaz... bir savunucusunu sağlayacağım.
" Además, les ofreceré una tenaz e incansable defensa de sus derechos...
Onun "teminatı" avuçlarında, kalbinde, cesaretinde. Bir yurttaş olarak hakkı.
Su garantía está en sus manos... en su corazón y en sus agallas.
Sözde katile en ufak bir benzerlik taşıyan her kesimden adam ortaya çıkana kadar kızgın yurttaş grupları tarafından sunulan ödüller arttı.
Las recompensas ofrecidas por grupos cívicos aumentaron el incentivo... de modo que hombres de todas las clases que se parecían... lejanamente al supuesto asesino, fueron entregados a la policía.
- İyi bir yurttaş olsaydın...
Si fueses un buen ciudadano...
- Yurttaş Ravel, Kontu koru!
- ¡ Ciudadano Ravel, salve al conde! - ¡ Salven al conde!
Her Roma yurttaşına, her birine ayrı ayrı yetmiş beşer drahmi bırakıyor.
¡ A cada ciudadano romano, a cada hombre, le da... 75 dracmas!
Sadık bir yurttaş olarak vazifemi yerine getirdim.
He venido a cumplir con mi deber de súbdita fiel.
Dükler, kontlar, lordlar, beyler, hepinizle. Aklıma hiçbir İngiliz yurttaşı gelmiyor ki onunla bir alıp veremeyeceğim olsun. Tıpkı yeni doğmuş bir bebekle sorunum olmadığı gibi.
Duques, condes, lores, caballeros, a todos, de veras, no conozco inglés vivo con quien tenga mi alma más discordia que por el niño que nazca esta noche.
Siz de Yurttaş Gubak.
Usted también, ciudadano Gubak.
Barlar senin gibi sadık bir yurttaş için uygun bir yer değil.
Un bar no es lugar para un ciudadano leal como usted.
Yurttaş Boris, kanının son damlasına kadar savaşmalısın.
Manténgase firme, compañero, hasta la última gota de sangre.
Zavallı Rusya Ana. Askeri Hastane Başhekimi, Yurttaş Borozdin hemen askeri komutanı görün. Lütfen dikkat!
Mira, hasta donde huimos, a donde vino a parar la madre Rusia.
Her Sovyet yurttaşının yüreği neşeyle coşuyor zafer mutluluğuyla!
Cada soviético está jubiloso. ¡ Nuestros corazones cantan de alegría! Esta alegría nos la trajo la victoria.
Kesinlikle makbul bir yurttaş değil.
No es un ciudadano ejemplar.
Ben ve birçok yurttaşıma göre asıl yaramaz çocuk babam.
Para mí y mis compatriotas es mi padre el que es malo.
Mösyö Brandt, dünyanın yurttaşı.
monsieur Brandt, ciudadano del mundo. Qué gracioso es.
Ee yurttaş, arabaya binecek misin yoksa binmeyecek misin?
Ciudadanos, ¿ van a tomar este autobús o no?
Hey, yurttaş, sana söylüyorum!
¡ Eh, ciudadano, te estoy hablando!
Haydi yurttaş.
Ven, ciudadana.
Yurttaş, izniniz yok.
Ciudadanos, no pueden entrar.
Bağımsızlığınızı ve savaşçı ruhunuzu takdir etmekle birlikte korkarım davalının, her yurttaşın anayasal hakkı olan yasal sınırları ihlal ettiğini görmekte zorluk çekiyorum.
Aplaudo su independencia y admiro su espíritu combativo... pero me temo que no entiendo cuándo se han transgredido los derechos... que rigen por igual para cualquier ciudadano.
Elbette, böylesine dürüst bir yurttaş iseniz, her zaman caddenin karşısına geçebilir, onlara bu memur beyin defterini verebilir ve sonra da sorumluluğunuzu yerine getirmiş olursunuz.
De todos modos, si es un ciudadano tan ejemplar, usted puede cruzar la calle, y entregarles el libro de ese oficial y luego se toma el rap.
Kendisi çok fedakâr bir yurttaş, değil mi?
Una excelente compratiota, ¿ Verdad?
Hayır, avukat olarak değil, yurttaş olarak geldim.
No, estoy aquí como ciudadano, no como abogado.
Ama polis bir yurttaşın odasında arama yaparsa... insanlar merak ederler.
Pero cuando la policía registra una habitación, despierta curiosidad.
Bir yurttaşın suç işlenmesini önlemek için elinden geleni yapmasının... yasaya aykırı olduğunu ben hiç duymadım. Onun yaptığı tam da buydu.
No creo que sea ilegal que un ciudadano... haga todo lo posible por impedir que se cometa un crimen... que es exactamente lo que hizo.
Amerikan yurttaşı olduğu gün, bozuldu.
Cuando se hizo ciudadana americana, se perdió.
Hayır, Şerif bir Güneylinin sözüne asla güvenmez. Yurttaşı McCoy'un sözü daha geçerli olur.
No, el Sheriff no aceptará nunca la palabra de un sureño... contra la del más influyente ciudadano de Yellowstone.
Bir küçük burjuva, sıradan bir yurttaş, O yığınların düşünce biçimini çok iyi anlamıştı.
Siendo un pequeño-burgués, Hitler comprendía perfectamente a sus semejantes.
Sadık Yurttaş Albert, dengin olan pilice sulan.
Albert, el ciudadano ejemplar, prendado de una chiquilla.
Tahmin ediyoruz ki 20 yıl sonrasında her yurttaş, vücudu kaplayan bir elektronik alet taşıyacak ve bu aygıt da mutluluk ve cinsel zevk ihtiyacını karşılayacak.
En unos años, cada ciudadano traerá un aparato eléctrico para despertar sentimientos de placer y satisfacción sexual.
Yurttaş Marat'yla konuşmaya geldim.
He venido a hablar con el ciudadano Marat.
Yurttaş Marki mahkemelerimizde bilirkişi olarak oturmuş olabilirsiniz geçen Eylül'de, bize kumpas kuran aristokratları hapishanelerden dışarı sürüklerken bizim yanımızda savaşmış da olabilirsiniz ama hâlâ asilzadeler gibi konuşuyorsunuz Tabiat'ın kayıtsızlığı dediğiniz şeyse, sizin kendi merhametsizliğinizdir.
Ciudadano Marqués puede ser el juez de nuestros tribunales. Habrá luchado a nuestro lado cuando sacamos de las cárceles a los aristócratas que tramaban contra nosotros, pero aún habla como ellos. Lo que llama indiferencia de la naturaleza es su propia falta de compasión.
Aptallara merhamet edebiliriz. Böylece vahşi ruhu yatışacaktır. Ve aptalımız örnek bir yurttaş halini alacaktır.
Contestemos a la locura con la generosidad, incluso sabiendo que su espíritu rebelde será domado y qué la locura dejará aparecer un ciudadano ejemplar.
Köyün iyi insanları, izninizle yurttaşımızı alkışlayalım.
Buenas personas, aplauden este ciudadano de carácter.
Bu endişe verici aciliyeti, ben kendi kendim üstlenerek, bu programı izleyen, izlemeyen her yurttaşımın affına sığınıyorum.
Ésta es una emergencia espantosa, y he tomado en y he debido apelar al orgullo cívico de todos y cada uno de ustedes, ya sea que estén viendo este programa o no.
eski düşmanlıktan gelen yeni bir kavgada yurttaş kanı yurttaş elini kirletir burada.
inician una nueva disputa por antiguas discordias, en que la sangre civil ensucia las manos civiles.
Yurttaş Gorbunkov'u çoktandır tanıyor musunuz?
¿ Hace mucho tiempo que conoce al ciudadano Gorbunkov?
İkimiz de biliyoruz ki, sen Yonkers'ın ilk yurttaşısın, ve senin karın da ona göre biri olmalı.
Bueno, sabes tan bien como yo que eres el primer ciudadano de Yonkers, y tu mujer debería ser alguien.
Bir yoldaş, bir yurttaş, bir insan sizin yardımınızı bekliyor!
Un camarada, un ciudadano un ser humano nos reclama la atención.
Ve düşmanınız da olsa yurttaşınızı öldürmek cinayettir.
Y matar a un ser humano, aun si él es su enemigo, no es más que un asesinato.
Fernando Campos, Brezilya konsolosu. Ve Philip Michael Santore. ABD yurttaşıdır.
Fernando Campos, Cónsul de Brasil y Philip Michael Santore, ciudadano de los EE.UU.
Yurttaş gibi ve parlamenter gibi kızgınlığımı ifade etmek istiyorum.
... quiero expresar mi indignación como ciudadano y como parlamentario.
Çoğu yurttaşı gibi beyazlar öldürdü.
Como muchos compatriotas. A manos de un hombre blanco.
Kutsal şair Dante'den, Pascoli'ye, D'annunzio'ya kadar bir sürü zeki sahış bu topraklardan çıktı ve bir sürü yurttaşı da sanata, bilime, dine ve siyasete oldukça şey kazandırdı...
Desde el divino poeta Dante hasta Pascoli D'annunzio son numerosos los genios que le han cantado a esta tierra mientras sus numerosos hijos han contribuido en gran medida a las artes, la ciencia, la religión, la política...
Yurttaş Kane'in oyuncularının çoğu, sinema alanında yenidir.
La mayoría de los actores principales de "CITIZEN KANE" son nuevos en la industria del cine.
Bay Philip Michael Santore. ABD yurttaşı. A.i. D memuru.
El Sr. Philip Michael Santore, ciudadano de los EE.UU., funcionario de la A.I.D., es y ha demostrado ser durante los interrogatorios responsable en nuestro país, y en otros de América Latina, de una organización que, paralelamente a la policía