Yüksek traduction Espagnol
32,949 traduction parallèle
Yüksek sesle söyleyince kulağa çılgınca geliyor.
Parece una locura cuando lo dices en voz alta.
Daha az ilkeli, ve yüksek maaşlı bir Wall Street firması.
* Una empresa de Wall Street con un poco menos de principios * * y una paga mayor *
Yüksek etkili BGM füzeleri doğruca bu şehirlere doğrultulmuş halde.
Altamente explosivo misiles BGM se apunta directamente en cada una de esas ciudades,
Yüksek sesle söylemene gerek yok. - Özel kulüp. - Amerikalı müteahhitleriz.
Usted no tiene para decirlo en voz alta, club privado, contratistas de Estados Unidos,
Madem beni üzmek istemiyorsun öyleyse neden o kadar yüksek sesle salata yiyorsun?
Si no quieres molestarme, ¿ por qué masticas la ensalada tan fuerte?
Güneş yüksek yansıtmasına sahip her şeye Einstein-Rosen köprüsü kurabiliyor olmalı, değil mi?
Debe ser capaz de conectar puentes de Einstein-Rosen a lo que sea que tenga alta reflectividad solar, ¿ correcto?
Ama Shade o kadar yüksek bir frekansta titreşebiliyordu ki bir gölgeymiş gibi görünüyordu.
Pero lo que Shade podía hacer era vibrar a una frecuencia tan alta que creaba la ilusión de que era una sombra.
Sinapsları bu kadar yüksek hızda çalışmaya alışık değil bu yüzden beyni ve kasları uyumlu işlev göremiyor.
Sus sinapsis no están acostumbradas a funcionar a supervelocidad así que su mente y sus músculos están fuera de coordinación.
Sonra öğrendim ki birlik komutanının onu en yüksek fiyat verene satmak gibi daha iyi bir fikri varmış.
Resulta ser que mi oficial superior tenía mejores planes para él : vendérselo al mejor postor.
Yüksek reflekslere sahip olmak sadece olimpiyatçılara ait bir özellik değil.
Tener buenos reflejos no es la única cualidad de un atleta olímpico.
Evet, barfiks barında daha yüksek şansın olur.
Tendrás mejor suerte en la escalera de salmón.
Bu arada, eski Claybourne üretim tesisinde son birkaç ayda yüksek miktarda su ve elektrik kullanıldığı bildirilmiş.
La prueba de ello, la antigua planta manufacturera de Claybourne reporta un enorme consumo de agua y electricidad en los últimos meses.
Tarihteki en yüksek seks kaseti tazminatı bu.
Es decir, esto es, como, el más alto desembolso en la historia de los videos de sexo, ¿ verdad?
İkisi de Yüksek derecede Kurutuntulu Hastalığa yakalandılar.
Lo siento. Ambos sufren de trastorno de delirio de grandeza.
Yüksek ihtimal lanet lise öğrencileri.
Probablemente unos malditos chicos universitarios.
Bu, yüksek rakımlardan söylenen bir şaka değil mi?
No es una broma, es decir, ¿ eso se cuenta desde grandes alturas?
Köpeklerin beklentileri çok yüksek.
Los perros necesitan mucha atención.
Vahşi bir başkanlık öncülü hükümet kapanması, liderlik değişimi bir yüksek mahkeme yargıcının ölümü geçen bir ay deliceydi.
Unas primarias presidenciales salvajes, el cierre de la administración, cambio de liderazgo, la muerte de un juez del tribunal supremo... estos últimos meses han sido una locura.
Bir toplantı ayarlayıp yüksek basamaklardaki bazı üyelerinizle konuşabiliriz.
Podemos arreglar una junta para hablar con miembros de alta autoridad.
Loksat'ın muhasebecisini gözlemleyeceğimiz zaman, Senin yüksek ve avantajlı bir noktada durman çok önemli, Bizim yukarıdaki gözümüz olacaksın.
Cuando estemos vigilando al contable de LokSat... necesitaremos que encuentres un lugar alto y seas nuestros ojos.
Civarda hedef olma ihtimali yüksek.
Alta posibilidad de blanco en las cercanías.
Kılıç balığı, sarıağız, köpek balığı ya da derin deniz balığı da yok. Hepsinin civa seviyesi yüksek.
Y nada de pez espada, macarela rey, tiburón o blanquillo, los cuales todos contienen mucho mercurio.
Yüksek Şatodaki Adam'a götüremez kimseyi.
No puede llevar a nadie hasta él.
Hepsi Yüksek Şatodaki Adam'ın nerede olduğu ile ilgili sorgulanıyor.
Todos están siendo interrogados sobre el paradero del hombre en el castillo.
- Yüksek Şatodaki Adam'dan mı bahsediyorsun?
¿ Estás hablando del hombre en el castillo?
Ayrılık gibi yüksek stresli bir şeyi atlatırken ilaçlarının dengesi kaybolabilir.
Tu medicación se puede descompensar si sufres un gran estrés, como el de una ruptura.
Borsada çok para kaybetmiş ama bunu telafi edebilmek için birçok yüksek risk taşıyan yatırımlar yapmış.
Pues, perdió dinero en el mercado de bolsa, pero luego trató de recuperarse, haciendo una cantidad de malas y riesgosas inversiones.
Hayır, ve Kyle'ın hayatının geri kalanında dayak yiyeceği ve tecavüze uğrayacağı ve bir pislikmiş gibi davranılacağı bir yere, yüksek güvenlikli bir hapishaneye gitmesine izin mi vereyim?
No, ¿ y dejar que lleven a Kyle a una prisión de máxima seguridad donde lo van a golpear, violar, y tratar como una basura por el resto de su vida?
Bunların hepsi yüksek değerdeki bir varlığın işaretleri.
Todos los signos de un activo de alto valor.
5 inçliklere geçiyorum,... yüksek patlayıcılı değişken zamanlı tapa mermileri yükleniyor.
Cambiando al 5 pulgadas, cargando balas de proximidad altamente explosivas.
Kendimi daha yüksek bir standart oluşması için kendimi frenlemek zorundayım.
Tengo que mantenerme a un nivel superior.
- O hâlde, kazanma şansım yüksek olmalı.
- Entonces voy a ser una apuesta segura.
" Bireyler sıklıkla yüksek bir boyuta erişim sağladığını hissedip ruhanî rehberleriyle bağlantı kurarlar.
Es bastante inofensivo. "Los individuos a menudo sienten que obtienen acceso a dimensiones superiores y tienen contacto con guías espirituales".
Jackson, April'ın sahtecilik yaptığını kanıtlayabilirse bebeğin tam velayetini alma şansı yüksek olur.
Si Jackson puede demostrar que April cometió un fraude, puede conseguir la custodia completa de ese bebé.
Beklentiler çok yüksek.
Las expectativas son demasiado altas.
O silah etraftayken yaralanma olasılığın daha yüksek.
Es más posible que salgas herida - por tener una maldita pistola alrededor.
Kazanma şansımız oldukça yüksek bence.
Creo que tenemos una oportunidad real en esto.
Akyuvar sayısı düşüyor, yara temiz ama ateşi hala yüksek.
recuento de glóbulos blancos es tendencia a la baja, la herida está limpia, pero su temperatura es todavía un poco alto.
- Yüksek öğretim hayranıyım.
- Un fan de la educación superior.
Burası son derece yüksek tabanlı, göğe uzanıyormuşsunuz gibi.
Así que este increíblemente alto techo abovedado, está como buscando alcanzar el cielo.
Bir saniye, şu hız ve kapasiteyle alakalı neden şebekenin kaldırabileceğinden daha yüksek bir ekipmana yatırım yapıyoruz?
Espera, con esta velocidad y capacidad, ¿ Porqué estamos invirtiendo en un equipo mas rápido de lo que la red puede ir?
Ele geçirdikleri petrol yüksek metan gazı bakımından Kuzey Suriye meşeli kaçak yakıt ile benzerlik gösteriyormuş
El petróleo que han recuperado tiene altos niveles de CH 4 químicamente congruente con el crudo originario del norte de Siria.
- Yüksek duvarlı özel bir villa.
Muros altos, muy reservada.
- Disleksi mi var sende? - Tanrım daha yüksek söyle Spence.
¿ Eres disléxico?
yüksek tansiyonu var mıydı?
¿ Tenía la presión alta?
Faiz oranları düşmek üzere ve şimdilik hala yüksek iken size bir tane kakalamak istiyoruz...
Los tipos de interés van a desplomarse y queremos imponerles uno alto antes de que eso pase, así que...
Yuvarlak yüzlü yüksek kafatası.
Cráneo alto con forma facial oval.
Yüksek Şatodaki Adamdan.
Del hombre en el castillo.
Yüksek Şatodaki Adamla?
¿ Con el hombre en el castillo?
Yüksek Kaledeki Adam.
El hombre en el castillo.
-... yüksek zekâlı ve anti sosyaller. - Biz de öyleyiz.
Así somos nosotros,