Zapato traduction Espagnol
3,603 traduction parallèle
Ayakkabımı kaybettim.
Perdí mi zapato.
Onun ayak numarası dışında, ağırlığı, yürüyüş şekli, yürüme adımı.
Excepto la medida de su zapato, su altura, su modo de andar, su velocidad al caminar.
Ayakkabısındaki tüm kiyasal kalıntılar hala duruyor.
Todos los residuos químicos en su zapato han sido preservados.
Ayakkabının tabanı bir pasaport gibi.
La suela del zapato es como un pasaporte.
Kafana terlik mi yemek istiyorsun?
¿ Debería hacerte papillas con mi zapato?
Ayakkabamın düştüğünü görmedin mi?
¿ Puedes por lo menos agarrar mi zapato?
Az önce bana ayakkabını mı fırlattın sen?
¿ Acabas de tirarme un zapato?
Ayakkabını da giy ayrıca.
Y poner tu zapato de nuevo.
- O ayakkabı değerli olsa gerek!
- ¡ Ese zapato tiene valor!
Gösterişli ayakkabı...
Zapato elegante...
Olay mahalindeki ayakkabı izlerinin birinde kiraz çiçeği polenlerinin izine rastlandı.
El ERT encontró débiles rastros de polen de flores de cerezo en una de las huellas de zapato en la escena del crimen.
Adam birden ayakkabımı tuttu ve bırakmıyor.
Me tomó del zapato y no me soltaba.
Ayakkabımdaki köpek kakasını diş fırçanla temizlemiştim.
Una vez, usé tu cepillo de dientes para quitar popó de perro de mi zapato.
Ayakkabımın içini açar ve zehirli bir ok çıkarırdım.
Yo abría mi zapato y tomaba un dardo envenenado.
Kamera, beş saniye boyunca kızın ayakkabılarını gösterecek ve kızın bacakları mükemmel görünümde olmalı.
La dejamos 5 segundos mostrando su zapato de la pantorrilla hacia abajo y las piernas de esta chica serán espectaculares.
Koşarken üzerinde elbisesiyle beraber sadece bu inanılmaz ayakkabıları vardır. Vurulmuş yaralı bir ceylan gibi topallar.
Y está corriendo, pero sólo tiene ese zapato increíble para ese vestido increíble así que está rengueando como una presa herida.
Ona ayakkabısını verirken yakışıklıdır.
Es guapo, en ese momento ofreciéndole su zapato.
Belki bu ayakkabıyı hatırlaryabileceğini düşündüm.
Pensé que quizá reconocerías el zapato.
Ve görebildiğin gibi, aynı ayakkabının siyahını giyiyorum.
Y como ves, llevo el mismo zapato en negro.
Hâlâ aynı ayakkabılar var mı sende?
¿ Aún así tenéis el mismo zapato?
Ayağını darca kavrıyormuş, çünkü ayakkabı çok büyük.
Resulta al agarrarse fuerte con los dedos porque el zapato es demasiado grande.
Çakma ayakkabı desenlerini yasal olanlarla ayırt edebildiğini düşünüyorum.
Me imagino que observa que el zapato falsificado le suena al control aduanero.
Sadece ayakkabısını geri vermek istiyorum.
Solo... quiero devolverle su zapato.
Ayakkabının altına meşe kıymığı takarken ne düşünüyordur sence?
¿ Cómo crees que llega a parar una astilla de teca al fondo de un zapato?
Seni, ayakkabına meşe kıymığı takılan, kafana sıçılan ve işlerin garip gittiği tekne evime geri davet ediyorum.
Te atraigo hacia mi guarida donde se te mete una astilla de teca en el zapato, te cae caca en el pelo, y las cosas se ponen raras.
Ayakkabıyla birlikte biraz ürpertici olayım.
Se pone un poco rarito con el zapato.
Sonra kaçıp saklanırım, ayakkabımı da arkada bırakırım çünkü sen onu salya sümük ettin.
Entonces huiría y me escondería, dejando mi zapato atrás porque lo estás baboseando.
- Ayakkabıyı aldın mı?
¿ Tienes el zapato?
Lisa, korktuğu için insanları kandırıyor, sonra öldürüyor ayakkabısını arkasında bırakıyormuş.
Esa Lisa finge estar asustada, y luego se va, dejando el zapato.
Ayakkabıma bak.
Mira mi zapato.
Ve o da ayakkabısına takılıp düştü.
Se tropezó con su maldito zapato.
Ama iş Jade'e gelince, kendi eşini karşısında görüyor.
Pero con Jade, él ha conocido la horma de su zapato.
Ayakkabı derisinin gücünü asla hafife alma.
Nunca subestimes el poder del zapato de cuero.
- Bana burayı bulmamda yardım eden Siobhan'ın şoförü dolabın içinde bir kadına ait ayak izleri buldu.
El tipo que me ayudó a encontrar este sitio... El conductor de Siobhan... Encontró una huella de zapato de mujer en el armario.
Üzerimi arayan korumalar ayakkabıma bakmayı akıl edemediler.
Los guardias que me pillaron no buscaron en mi zapato.
Avustralyalı sörfçülerin.. özel seçim ayakkabısı.
El zapato preferido de surfistas australianos.
Ayakkabı mı?
¿ Un zapato?
Galiba tek ayakkabım var.
Parece que sólo tengo un zapato.
Ayakkabılarım bağlız mı?
¿ Mi zapato desatado?
Arabanın yanında bir ayakkabı var.
Hay un zapato cerca del auto.
Ne tip bir ayakkabı olduğuna baksana.
Y mira qué clase de zapato es.
Hope'un ayakkabısının altında tuvalet kağıdı var.
Hope tiene un poco de papel de baño en su zapato.
Hope'un ayakkabısının altına yapışmış.
Lo tengo. Estaba pegado en la suela del zapato de Hope.
Ayakkabının altına mı? Dalga mı geçiyorsun?
¿ El la suela de tu zapato?
Doğumgünü pastası, doğumgünü pastası, ünikorn, kadın ayakkabısı.
Tarta de cumpleaños, tarta de cumpleaños, unicornio, zapato de mujer.
# Ayakkabı isteyen için, at kayıptı #
por falta de un zapato, el caballo se perdió ;
Ayakkabımdaki de nedir?
¿ Qué es eso en mi zapato?
Benim işim sana güzel bir ayakkabı bulmaktır.
Mi trabajo es encontrar un buen zapato para usted.
Sonra kaçmaya başladı, ayakkabısının topuğu kırılınca...'
Luego se fue corriendo, el tacón de su zapato... "
Elinde bir ayakkabı tutuyordu...
- Tenía un zapato en la mano...
Tek ayakkabı mı?
Me refiero a que puedes tener una conexión emocional con un zapato tirado en la cuneta. ¿ Un zapato?