Zart traduction Espagnol
1,168 traduction parallèle
Dün zart diye ortaya çıktı... Yanında, genç bir kız vardı... Evlendiğini falan söyledi.
Él se presentó ayer Con una muchacha joven, diciendo que se casó.
Önce sen kızartırsın, ayarını değiştirirsin ya da ilk ben yaparım. Ama o zaman bu bu kadar açık değildi.
Podía esperar que hicieras tu tostada o podía hacer mi tostada primero... pero en ese momento no era tan claro.
Koca ve sulu balığı kızartırken bana teşekkür edeceksin.
Me agradecerás cuando estemos friendo un gran pescado jugoso.
İşin sırrı kalo köklerini hafifçe kızartıp kavrulmuş waroon dilimlerini katlamadan önce üzerine...
El secreto está en tostar las raices de kalo ligeramente, antes de colocarlas sobre las lonchas de waroon asado...
Bütün birikimlerimizi zart diye bahse yatırır.
Se jugó todos nuestros ahorros a una sola carta.
Kapıyı çalmadan zart diye içeri giriyorsun.
¡ Qué maleducado eres! ¡ No se entra así, sin tocar!
Kızartılmış ağaç kurdu.
Gusano de árbol frito.
Çocukken, bizi fırında kızartılmış sosis yemeye davet etmesini hatırlıyorum.
- Sí. Recuerdo que nos invitaba a su casa a comer salchichas... cuando éramos niños.
Özür dilerim ama çifte kızartılmış tavuk kıkırdaklarından kalmamıştı.
Lo siento, pero en la tienda no quedaban cartílagos refritos.
Ama sosis kızartırken her defasında çöreklerimi bir grup belalı böcekle paylaşıyorum.
Pero si hay una cosa que no me gusta Es compartir mis hamburguesas con un montón de molestos insectos.
Bart Simpson, okuldan kaçma yüz kızartıcı suçundan dolayı seni ömür boyu kafeteryada ağır çalışmaya mahkum ediyorum.
Bart Simpson, por el horrible crimen de hacerse la rabona... lo sentencio en perpetuidad a trabajos forzados en la cafetería.
Yüz kızartıcı bir şey değildir umarım.
Espero que nada vulgar.
Onları kızartılmış olarak pirinçle hayal ediyorum.
Ya los veo fritos con un arroz con tomate en su punto de caldoso.
Şu yüz kızartıcı sahneyi görüyor musun?
¿ Ha visto qué poca vergüenza?
Ben gidip balıkları kızartırken sen de biraz kendini seyret.
Échale una ojeada mientras yo frío los besugos.
İstersen kızartırsın.
Podemos freírlo, si queremos.
Bak, bu mantarları buldum. Onları benim oraya götürür, kızartırız.
- Mira lo que hallé. ¿ Te gustan?
Belki duygusal davranıyorum, ama onun kızartıldığını görmek isterim.
Llámenme sentimental, pero ejecútenlos.
Genç adam yakalanacak... kızgın yağda kızartılacak, ve ilk 100 müşterimize ikram edilecek.
Freiremos a este hombre... en aceite caliente y lo serviremos a nuestros primeros 100 clientes.
Bir kelime edersen seni kızartırım!
Le asaré si ¡ usted dice otra palabra!
Tavuk kanadı gibi bir şey ya da.. peynir kızartığı.
Parece un trozo de ala de pollo o un... frito de queso.
O balığın kızartılması lazım.
Ese pescado debe ser freído.
Çavdar ekmeğinin üstüne tavuk ekmek kızartılmasın. Patates salatası ve bir fincan çay.
Ensalada de gallina con pan de centeno sin tostar, ensalada de patatas y una taza de té.
Yani, göz altı torbaları şişmiş olarak, yüz kızartıcı bir gelin gibi görünmek istemem.
Quiero decir, no me gustaría aparecer como la radiante novia con ojeras.
Umarım bu alçağı kızartırlar.
Sus abogados continúan defendiéndolo... Ojala frían al desgraciado.
Burada kızartıcı yok ki.
No hay tostadora aquí -.
Kızart onu.
Mata a ese maldito.
Sonra domuzcukların derileri altın rengi olana kadar mikrodalgada kızartıyorum.
Luego les frío la piel hasta que se dore.
İyi kızartıyorlar!
¡ Buena fritura!
¢ İ Ve sebzeli fare çok hoştur ¢ İ ¢ İ Olgunken kızartırsan ¢ İ ¢ İ Fakat Unutma serpiştirmeyi ¢ İ
Los ratones con arroz son muy sabrosos... cuando están en su punto... pero no olvides espolvorearlos con una pizca de mugre.
Sana, jambon, sosis ve yumurta kızartıyordum. Neden?
Te estoy cocinando bacon, salchichas y huevos.
Prensesi bana verin yoksa kıçınızı barbeküde kızartırım.
Regrésame a la princesa... o rostizaré tus huesos a cenizas.
Belki de... şu ızgarayı tamir edip... et kızartırız.
Podemos arreglar ese cacharro y organizar una barbacoa.
Biz kıvamında kızartırız!
¡ Se lo asamos al punto justo!
Kızartılmış domuz yavrusu.
Cochinillo asado.
Bu, bu ve bu, onları kızart!
Este, este... y este. ¡ Haga que los frían!
- Yağda kızartılmış patates mi?
¿ Patatas fritas cortadas?
Frosty'nin yağda kızartılmış patatesini severim.
Me gustan las papitas fritas.
Şefin Özel Mönüsünden mi yoksa Ekstra Kızartılmış mı olsun?
¿ Pidió "Receta Original" o "Súper Dorado"?
Falafel, kızartır, tabii.
Bueno, falafel, claro.
Bu bebek bir adamı 500 milisaniyede kızartır. Ve geriye, saati ile küçük parçaları kalır.
Este bebé cocinará un hombre en 500 milisegundos... y dejará su reloj y sus monedas esparcidas en la cubierta.
Sanırım turuncu hattın ötesinde bir çeşit et kızartıcı koruma kalkanı gibi bir şey var. - Sıradaki.
¡ Debe haber algún campo derretidor de piel detrás de la línea!
Ve ekmek kızartıcısı.
Y el tostador.
- Hangi kızartıcı?
- ¿ Qué tostador?
- Benim ekmek kızartıcım.
- Mi tostador.
Bu sabah kısa devre yaptı. 1 0 yıldır kullanırım o ekmek kızartıcısını.
Se ha fundido esta mañana. Hacía diez años que lo tenía.
Evet, tavuk kızartıcısının ışığı.
Es de la venta de pollos.
Newman, sen brokoli yemezsin ancak çikolata sosuyla çok kızartılırsa yersin.
Newman, no comerías brócoli si no estuviera frito en chocolate.
Fırında patates... iyi kızartılmış büyük soğan halkalarıyla?
Patatas al horno y un montón de aros de cebolla fritos.
Ve tabi çok güçlü mikrodalgalarla sadece düşmanın iletişimini kesmekle kalmaz iç organlarını da kızartırız.
Caray, con microondas de alta potencia no sólo podemos cortar las comunicaciones del enemigo sino cocinarles sus órganos internos.
- Yumurtalı, kızartılmış pirinç.
- Arroz frito.