Zarın traduction Espagnol
1,584 traduction parallèle
Sadece kendi zarını değil, herkesinkini tahmin ediyorsun.
La apuesta incluye todos los dados, no sólo los propios.
Sessiz. Kulak zarını incitmek istemeyiz, değil mi?
¿ Debo susurrar cuando te hablo?
Zarını at ve olacakları izle.
Lanza los dados y verás lo que pasa.
Buna herkes çok sevinir, ufak okulun balo kraliçesi, kızlık zarını diktirip tekrar hayata atıldı ve sonrasında karşısına çıkan erkekleri böyle kandırdı.
Así también evitaras que el se vaya con Alguna de tus amigas y no regrese contigo
Beyinin düşünmeyi sağlayan bölümündeki yapışkan tabaka, hücre zarının dışından nöronlarla sarılmıştır.
"En gran parte del cerebro..." "... una sustancia viscosa se deposita en las neuronas... " "... desde afuera de las membranas celulares... "
Zarın birini masanın karşısına fırlatırken diğerini kaydırıyor.
Tira uno de los dados y el otro lo desliza por la mesa.
Kanama, doğuştan beyin zarının altındaki damarda bulunan bir hasar yüzünden olmuş.
La hemorragia fue causada por un defecto congénito en la arteria subaracnoide.
Zarın temel göstergesi bekarettir.
La noción de himen indica virginidad.
Avlanan türlerinde zarın üreme organı olarak bir fonksiyonu yoktur.
En las avispas depredadoras los genitales ya no son órganos reproductivos.
Kızlık zarını görürseniz bana bir işaret verin.
No tiene de decirlo en voz alta. Si ve el himen, sólo levante el pulgar.
100 yardadan bir zarın noktasını vurabilirsin yani...
Puede volar los puntos de un dado a 100 metros.
Tüm bunların arasında kafaya bir darbe yemiş, Bu da beyin zarının altında kanamaya yol açmış.
En el transcurso recibió un golpe en la cabeza que provocó un hematoma subdural.
Bu avuç içindeki kasları saran zarın sertleşmesiyle olan nadir bir durumdur!
Es una condición rara caracterizada por fibrosis progresiva de la fascia palmar.
Beyin zarının arasında kanamaya rastladım, Beynin sol ön yarısında.
Encontré un hematoma subdural en el lóbulo frontal derecho.
Kızarık ve morluklar sert bir darbe aldığını gösteriyor.
La decoloración indica trauma con fuerza.
Tabii ki kızarım, sen kızmaz mısın hiç?
Claro que me enojo, ¿ usted no? ¿ Enojarse es contra la ley?
Hastane senin gibi alkoliklerdeki yaraların zar zor gözüktüğünü söylüyor.
El borracho que golpeaste no se hizo nada.
Çarın gizli polisindeydi.
Era de la policía secreta del Zar.
Kadimler zar zor kapatmışlar ve süreç içinde hayatlarını yitirdiler.
Los Antiguos apenas consiguieron apagarla y perdieron la vida en el proceso.
Odada bir kadın varken bile zar zor yapabiliyorum.
Apenas puedo hacerlo con una dama en la habitacion.
Olağanüstü bir şekilde korunmuş olan bu kanatta zar tabakalarını destekleyen damarların desenleri, günümüz türlerinde olanlar ile neredeyse birebir aynı. Bunu farklı yapan şey ise boyutları.
esta ala, maravillosamente preservada tiene casi el mismo patrón de venas y paneles de soporte en la membrana que las especies vivas los que la hace diferente es su tamaño
Burada olması gereken zar tabakasını görebilmek için az bir hayal gücü yeterli. Herhalde bu böceğin kanat açıklığı, bir martınınki kadar büyük olmalıydı.
Poca imaginación se necesita para remplazar la membrana que debió estar aquí este insecto debió tener una envergadura de alas similar al de una gaviota
Neden diye sorarsam, bana kızar mısınız?
¿ Puedo preguntar por qué?
İlerde büyük bir büyücü olacaksın. O ise zar zor üçüncü sınıf kalacak.
Tú te convertirás en una gran hechicera y él es categoría 3, como máximo.
- Biz onların içine nasıl sızarız?
- ¿ Y nosotros?
Kimyagerler ciltte kızarıklık yaptığını bilirler.
Que los químicos sabemos que causa irritación.
Daha küçük bir zenci kızı, aptal bir kelime oyununda zar zor yeniyorsan Ulusal Kodlama Yarışmasını nasıl kazanmayı düşünüyorsun?
Si apenas puedes derrotar a una niñita negra en un tonto juego de mesa, ¿ cómo esperas ganar la competencia nacional?
Gücüm, kibarlığımdan gelsin. Bu umutla yüzüm kızarıyor, kılıcımı kınına koyuyorum.
Permitan que la amabilidad sea mi mayor fortaleza ante la cual me postro y envaino mi espada.
Yağcı ressamların resmettiğinden daha buruşuk olan sıfatını zar zor görebildim.
Apenas pude verle la cara... más idiota que como la retrató el rebaño de pintores obsecuentes.
Ailem Louisiana'dan zar zor dışarı çıkarlar ve yarın Paris'e uçacaklar ve son dakikada mola yeri olarak New York'u seçtiler.
Mis padres casi nunca salen de Louisiana y mañana cogen un avión para París y van a hacer una parada en Nueva York.
- Suratın kızarıp şişiyor.
- Te pones roja e hinchada.
Hafta sonlarında sadece çamaşır yıkama programı yapmanın nasıl bir şey olduğunu, kimsenin hiçbir şekilde sana dokunmamasının ne olduğunu, otobüste biletçinin eli yanlışlıkla eline değdiğinde nasıl hafifçe kızarıp, tüylerinin diken diken olduğunu bilemezler.
Lo que es organizar todo un fin de semana en torno a una visita a la lavandería o estar tan crónicamente intocada que el roce casual de la mano de un revisor de autobús te envía una sacudida de deseo directamente a las ingles.
Kocalar, karılarına zar zor bakıyor... Karıları da onların arkasından... fail-i meçhul insanlarla otel odalarında... Sırf onları ihmal etmek için çocuk doğuruyorlar.
Esposos que apenas pueden mirar a sus esposas esposas acostadas en recámaras de moteles con perfectos desconocidos... personas que tienen hijos sólo para descuidarlos.
Bu arzunu gerçekleştirmeni engelleyecek olursam bana kızar mısın?
si yo intento hacerte desistir de cumplir ese deseo ¿ te enojarás conmigo?
Resmi olarak insan ırkının zar zor bir üyesiydi.
Bueno, oficialmente, apenas era miembro de la raza humana.
Daha önce hiç zar atmış mıydınız, Bayan? Birkaç kez yakaladım.
¿ Ha tirado los dados antes, Madam?
Ama orada fazla yaşayamazsınız, kozmik radyasyon gemiye sızar.
Pero no puedes vivir allí mucho tiempo, la radiación cósmica va a penetrar la nave.
13 yıldır evliyiz, sadece çocuklarla oynarken senin zar attığını gördüm.
Al, en los 13 años que hemos estado casados la única vez que te he visto lanzar los dados es cuando estamos jugando a "Toboganes y escaleras" con las niñas.
Buranın çarı senmişsin.
Oí que eres el zar importante.
Kızarıklıklar, tanrı aşkına, sex çılgını gençler gibiyim.
Con un chupón, por Dios. Como una adolescente loca por el sexo.
Ve seninle son karşılaştığımızda zar zor dayanmıştın.
Y la última vez que nos encontramos apenas te las arreglaste para mantenerte en pie.
Kortikosteroid, şişlik önleyici ilaçlar enjekte ediyormuş ve diz kapağının altındaki bağlar, diz kapağını zar zor yerine bağIı tutuyormuş.
Hay pruebas de infiltración de corticoesteroides, Drogas anti-inflamatorias, y los ligamentos subrotulianos, Estaban muy debilitados.
Bunu üflediğin anda saldırganın kulak zarı patlar.
Un buen soplido y los tímpanos de tu atacante se hacen pedazos.
Bu zar masasındaki son zaferin ve hepsini pass line'a yatırdın.
Estás en la mesa de dados... y apostaste tus últimas fichas.
Benim zar masamın yanında doğdu.
Nació junto a mi mesa de la suerte.
Ve bu onu o kadar cahil bıraktı ki, kendi adını bile zar zor yazabiliyordu.
Eso lo dejó analfabeto hasta el punto en que apenas si puede escribir su nombre.
Dört kazanır, zarı atın, Dört!
- El valor es 4. Tirador, arroje. ¡ Cuatro!
Bana kızar ve kafamın içinde büyür ve kafatasımı yararak çıkar.
Se enoja conmigo, y luego crece en mi cabeza hasta que mi cráneo se parte.
Filmin sonuna doğru yer alan bir sahnede Çar Ivan'ın düşmanlarını öldüren,... onlara işkence etmekle bilinen özel koruması Oprichniki ile partide eğlendiğini görürüz. Aslında o, bir müzikal gerçekleştiren - eğer inanırsanız
En esta escena única al final del film, vemos al Zar, Iván, entregado a una fiesta, divirtiéndose con sus Oprichniki, su guardia personal, que acostumbraba a torturar y matar a sus enemigos, su policía secreta, su KGB, si prefieren,
Oyuncu seçme ilanlarını işaretlemiş. Dublaj yaparak zar zor geçiniyor.
Aparentemente está trabajando como un actor de doblaje.
Yaranın etrafında biraz kızarıklık ve şişme var, ki bence huysuzluluğunun sebebi bu.
Un poco de dolor e hinchazón al rededor de la insición. Lo cual estoy seguro es por lo enojón que eres.