Zayıfladı traduction Espagnol
347 traduction parallèle
Eski zaman büyüleri artık zayıfladı, ama kimileri hâlâ etkili.
Los conjuros se han debilitado, pero aún son poderosos.
Bir ara mikropların zamanla zayıfladığını daha az öldürücü olduklarını söylemiştin.
Me dijiste que con el tiempo, el germen pierde su virulencia.
Güvenimin zayıfladığını itiraf ediyorum.
Confieso que mi confianza se ha debilitado.
Nabzı hızla zayıfladı.
Su pulso se debilitaba rápidamente.
Bütün duvarlar zayıfladı.
Se han caído todos los muros.
Hafızamın zayıfladığını mı düşünüyorsun?
¿ Cree que me falla la memoria? Baron...
Çok çalıştığınızda asabi olup zayıfladığınızı söylemiştiniz.
Me dijo que cuando trabaja mucho se pone nervioso y adelgaza.
Hepimiz biraz zayıfladık.
Todos estamos un poco más delgados.
Çocukların gittikçe zayıfladığını görüyorum.
Veo a los niños más y más delgados.
Zayıfladın mı sen?
Has adelgazado.
Daha kırk yaşına gelmeden zayıfladığını ve yaşlandığını gördüm, çalışmaktan, çalışmaktan, tıpkı yaşlı bir at gibi, ölesiye çalışmaktan, ve sen tüm emeğini bir günde yok ettin.
Lo vi adelgazar y envejecer, antes de llegar a lo 40, trabajando y trabajando y trabajando, como un caballo viejo, matándose, y tú lo regalas todo en un día.
Ama Güney gücünün ve nüfuzunun zayıfladığını gördüğü düzinelerce Batı kasabasına saldırmaya başladı.
Pero el sur viendo desvanecerse su poder e influencia luchó contra lo inevitable en las ciudades del oeste.
Eğer bu barbarları aramıza alırsak, düşmanlarımız şöyle düşünecek : Mecburdular, çünkü zayıfladılar.
Si admitimos a los Bárbaros, el enemigo lo interpretará como un punto débil.
Hala ilhamı var ama konsantrasyonu biraz zayıfladı.
Todavía se inspira, pero le cuesta un poco concentrarse.
- Orası karanlık, yarım bir dünya. Kanatlarımız giderek zayıfladı.
Es un tenue medio mundo y nuestras alas se vuelven quebradizas...
Biraz zayıfladılar, ama uzun bir yolculuktu.
Están algo delgados ahora, pero ha sido una caminata larga.
Besbelli buraya geldiğimden beri zayıfladım ve güçsüz düştüm.
Obviamente he sido debilitado desde de llegué.
Giderek zayıfladığını düşünüyoruz.
Se escucha cada vez menos.
Kalp kapakçık kaslarının zayıfladığı açıkça görülüyor.
Es un debilitamiento de la pared muscular del corazón.
Reflekslerim yok oldu, zihinsel yeteneklerim zayıfladı.
Mi capacidad mental se ha visto afectada.
Güneşten uzaklaşırken frenler zayıfladı.
El alejamiento del sol nos ha debilitado.
Zayıfladı. Hissedebiliyorum.
Se ha debilitado.
İyice zayıfladın.
Has adelgazado.
Zayıfladım galiba.
- Ow. Parece que adelgacé de repente.
Antrenmanlarda canımızı çıkartıyorsun, sonra da zayıfladık diye kızıyorsun.
Entrenador, primero nos exprimes la grasa y luego te quejas de nuestro peso.
5 kilo zayıfladı ama 40 metreyi yarım saniye daha yavaş koşuyor.
Pesa unos cinco kilos menos, y es un segundo màs lento en los 36 metros.
O kostüme bürünmek için 700 grama kadar zayıfladı.
Tuvo que adelgazar mucho para caber en ese disfraz.
Ve inşaat ve güvenlik birimi, bazı yapılar mükemmel görünebilir ama, çok zayıfladılar, küçük bir sarsıntıda çökebilir, diyor.
El departamento de seguridad urbanística dice que algunas estructuras parecen ser sólidas, pero que hasta un leve temblor podría derrumbarlas.
Bilgisayar, hava contalarının zayıfladığını bildirdi.
Los signos atmosféricos se debilitan.
- Galiba 2,5 kilo zayıfladım.
- Creo que he perdido 5 libras.
Sadece kendinden geçti ama yaşamsal bulguları zayıfladı. Alan?
Es sólo un desmayo pero sus signos vitales son débiles. ¿ Alan?
Sağlığı zayıfladı.
Su salud no se lo permitía.
Desteklere bak, zayıfladılar.
Cuidado con los soportes, están débiles.
İç çamaşırlarımlaydım. Zayıfladığımı fark etti.
Y se da cuenta de que he adelgazado.
Dedi ki, "Baba, sen çok zayıfladın."
Dice : "Papá, has perdido mucho peso".
Geriye güzellikler kaldı. Kötülük zayıfladı. Dünya şenlikle aydınlandı.
Ninguna maldad era menospreciada como buen resultado, El Mundo jubilosamente quedó aliviado, Solo que no lo suficiente.
Evren genişledi, soğudu ve ışık zayıfladı.
El universo se expandió, se enfrió y oscureció.
Sadece birkaç günde çöpleri yemediğin için zayıfladın.
Haz adelgazado y eso que llevas tan sólo unos días sin comer, porquerías.
- Sen mi kilo aldın, ben mi zayıfladım? - Destek için dokun, zevk için değil.
no por placer.
Bir zamanlar çok şişmandı, sonra inanılmaz miktarda kilo verdi ve çok zayıfladı, bir de sakal uzattı.
Había sido un tipo muy gordo... De pronto, perdió muchísimo peso... adelgazó mucho y se dejó barba.
- Biraz zayıfladım ama...
- He engordado un poco...
Hepsi. Hem de yedeklerde orada, şimdiki zayıfladığından beri.
Todo, incluso de recambio, porque el que está puesto no anda bien.
Ve gittikçe zayıfladım O nedenle kendimi buraya zincirleyip sınıra bekçilik yapıyorum
Quedé debilitado y me encadené.
Elektro nabız beslemesi zayıfladı.
Debe haber algo que se pueda hacer, ¿ verdad, papá? No lo sé, hijo.
Ama eğer kontrolü zayıfladıysa?
Pero qué si su control ahora se ha debilitado?
Beni tanıyamayacaksın. Çok zayıfladım.
No me reconocerás. ¡ Estoy delgadísimo!
O zaman zayıfladın.
Has adelgazado.
Kalkanlarımız zayıfladı.
Nuestros escudos deflectores se debilitaron.
Ruhani olarak da zayıfladım.
Mi hijo espiritual y deficiente sabiduría.
Zayıfladın.
- Ha adelgazado usted.
Al, Vancouver'ı aramadım ve annem 200 kiloya kadar zayıfladı.
¿ Disimularlo? Tengo una camiseta con ese lema.