Zekâsı traduction Espagnol
337 traduction parallèle
Muhtemelen bir çocuğun zekâsındasınız, ancak atletik bir vücuda sahipsiniz.
" Probablemente con el cerebro de un niño - pero con el cuerpo de un atleta.
Ben de zekâsına vurulmadım ki.
No le pedía que fuera inteligente
Bu, dikkatin dağıldığını ve genç insanın zekâsının gelişimiyle ilgilenmediğini gösterir.
Muestra que la atención se ha dispersado... y que la joven no está interesada... en mejorar su mente.
Fransız zekâsını kıskanıyorlar.
Están celosos del genio francés.
Keskin bir zekâsı var.
Tiene una mente despierta.
Efendisine karşı gelecek düşmanca bir zekâsı olmasın.
Ningún intelecto diabólico para oponerse a su amo.
- Annesinin zekâsını almış efendim.
- Bueno, tiene la cabeza de su madre.
Buna Amerikan zekâsı derler.
Llaman a eso el sentido práctico americano.
Yaptığı kahramanlıklar zekâsını arttırdı o da artan zekâsıyla kahramanlıklarını yazdı, bu sayede ünü yaşıyor hâlâ.
Su valor ilustró su ingenio, su ingenio hizo eterno su valor.
Bu da birimizin o laboratuara gidip zekâsını yükseltmesini çok öncelikli kılıyor.
Lo cual hace que sea una prioridad que uno de nosotros... entre al laboratorio krell e incremente su capacidad cerebral.
Ben onun zekâsına güveniyorum.
- Viene hacia aquí. Confío en su cerebro.
Yine de, onun zekâsına ve karakterine hayranlık duyuyor.
A él le gusta su inteligencia, su temperamento...
Atan, Baron'un zekâsına fazlasıyla hayransın.
Tú admiras demasiado el genio de tu antepasado, el barón.
Bunu söylediğim için beni bağışlarsa zekâsından çok kas gücü var.
Ha sido la fuerza de voluntad, y perdona que Io diga.
Şey, şunu rahatça söyleyebiliriz ki, zekâsını annesinden almamış.
Podemos afirmar que el intelecto no le viene de su madre.
Eğer onun zekâsını kullanmak gibi bir niyetiniz varsa sizi uyarıyorum, ona söyleyeceğiniz her şey anında diğerleri tarafından da biliniyor olacak.
Si espera sacarle partido a su cerebro le advierto que todo lo que le diga lo sabrán los demás inmediatamente.
Zekâsına fazla güveniyor.
Demasiado astuto.
Kıvrak zekâsını kullandığını söylemeliyim.
- Debo reconocerlo, fue muy inteligente.
Kilink'i şansı değil, zekâsı idare eder.
Kilink no depende de la suerte, pero sí, de su cerebro.
Kocam, zekâsıyla gözlerinizi kamaştırmayı bitirdi mi, acaba?
¿ Ya acabó mi esposo de deslumbrarlos con su inteligencia?
Bazıları insanın zekâsının ve fiziksel noksanlığının prematüre bir maymun cenini olmasından kaynaklandığını söyler.
Alguien dijo que la inteligencia y la imperfeción física del hombre se deben a que es el feto prematuro de un mono.
İnsanlardan pek hoşlanmayan bu genç adam keskin zekâsıyla toplumda kolayca başarı kazanabilecekken kendini ava ve atlarına vermişti.
Su vívida inteligencia le hubiera dado prestigio en la sociedad pero nada interesaba a este joven misántropo que dividía su vida entre la cacería y los establos.
İnsan zekâsı... meleklerinkinden biraz daha aşağıda.
El ingenio del hombre... Casi como el de los ángeles.
Önceden hayranlık uyandırıcı bir zekâsı ve inanılmaz bir cömertliği vardı!
¡ Qué inteligente era! ¡ Qué generosa...! Que me golpeaba...
Kızınızın keskin bir zekâsı var. Pek de hazır cevap...
Su hija tiene una lengua muy aguda y Ocurrente.
Zekâsını benden almış.
Bueno, Ia agudeza Ia ha sacado de mí.
- Ama inan, eğer zekâsına saygı duyduğum, ruhu benim ruhumun eşi olan ve beni deli edecek şehvetli bir tutku için duyduğum açIığın aynısını duyan bir erkeğe aşık olmazsam, hayatım boşa geçmiş olacak.
Pero echaría a perder mi vida si no amase a un hombre cuya mente respetara cuya espiritualidad igualase a la mía y que tuviera el mismo apetito lascivo para la pasión sensual que me vuelve loca.
Erkeksi zekâsına.
Tenía un intelecto masculino
Yani, ben bir senaristten daha zeki olduğumu düşünmüyorum sadece onların zekâsının bana ait olduğunu düşünüyorum.
O sea, no... No me creo con más cerebro que un guionista. Sólo me creo dueño de su cerebro.
Cy, iki yaş zekâsına sahipsin.
Cy, tienes una mentalidad de dos años de edad.
Bu doğruluk, insan zekâsının kesin bir zaferiydi.
Esa precisión es un triunfo de la inteligencia humana.
Stolz ticaretle uğraşmak için memurluktan ayrılmıştı Çalışkanlığı ve zekâsı sayesinde başarılı olmuştu.
Había dimitido de su cargo, dedicándose a sus negocios y, debido a su diligencia e inteligencia, tuvo éxito.
Ve yakında yirmiden fazlasını elde edecek,... çalışkanlığı ve zekâsı sayesinde.
Y se comprará 20 más, todo eso Io ha logrado con su esfuerzo, inteligencia y esmero.
Karşı çıkarkenki zekâsını takdir ettim.
Admiro su ingenio, respondiendo de esa manera.
Bazı zamanlar vardır ki, işe yarayan, benim gibi bir hödüğün zekâsı oluverir.
A veces el cerebro de un infeliz también funciona.
Fletcher'ın kokuşmuş zekâsıyla düşünseydim pusu kuracak ilk yeri Solomon Geçidi olarak görürdüm.
Pensando como el sórdido de Fletcher el primer lugar en el que tendería una emboscada sería en el paso.
Onun zekâsı ulusal bir kaynak.
Su mente es un recurso nacional.
Bay Moon'un keskin zekâsı kraliyete karşı tasarlanan bir komployu ortaya çıkardı.
La perspicacia del Sr. Moon... permitió descubrir una conspiración contra la Corona.
Öyle de, bir şey var Steve sanırım kadının pek zekâsından haz alan erkek yoktur.
No veo muchos hombres por ahí pellizcando la cabeza de las mujeres.
Babanın zekâsına sahiptin.
Y tenías la inteligencia de tu padre.
Neden Bud için daha kültürel ve zekâsını geliştirecek bir şey bulmuyorsunuz?
Porque no le encuentras a Bud algo mas cultural e intelectualmente estimulable?
- Ne var? Çoğu insanın potansiyel zekâsının sadece % 2 oranda kullandığının farkında mısın?
¿ Te das cuenta de que la mayoría usa el 2 % del potencial de su mente?
Bütün zekâsını emip alabilir.
Le chupará la inteligencia.
Büyüdükleri kadar da zekâları da gelişiyordu ve onların zekâsı beni bayağı hayrete düşürdü.
Yo también crecía, y también mi intelecto... y me sorprendió lo inteligentes que ellos eran.
Parmak Çocuğun harika zekâsını düşündüm. Keçi yollarının hayranlık verici mucidi.
Pensé en la inteligencia de Pulgarcito, inventor de la pista prefabricada.
Zekâsı, onu koruman gereken bir hastalık değil.
La inteligencia no es una enfermedad de la que deba protegerlo.
Bana kalırsa, bir erkeğin yakışıklılığı zekâsında saklıdır.
Para mí la belleza de un hombre siempre ha sido su inteligencia.
Zekâsı Charles'ınki kadar biraz daha sürtülmemiş.
No es mucho menos listo que Charles aunque un poco más safio.
Bu ofiste zekâsıyla yaşayan bir kişi var mı?
Las personas en esta oficina son astutas...
Korkunç bir zekâsı var.
Es muy inteligente.
Neredeyse 19 yaşında bir genç kız ama olgunluğu, zekâsı, görgüsü. Gerçekten mi?
Cierto.