Zincirlenmis traduction Espagnol
197 traduction parallèle
Gösteri, zincirlenmis bir modern toplumunun kabusudur ve sonuçta uyku istegi disinda bir sey ifade etmez.
El espectáculo es la pesadilla encadenada de la sociedad moderna que no expresa finalmente más que su deseo de dormir.
Beraber zincirlenmis insanlar kardeştir.
Los hombres encadenados juntos son hermanos.
Beraber zincirlenmis insanlar kardestir.
Los hombres encadenados juntos son hermanos.
Masasına zincirlenmiş gibi.
Está encadenado a su escritorio.
Hayatını, son anına kadar bir kadına zincirlenmiş bir şekilde geçirecek ve o zincirlerle ölecek.
Se encadenarán a una mujer hasta el final de sus días, y morirán con esas cadenas ".
Jüri üyeleri, bu kadına mutlaka acımalıyız. Mahvolmuş bir deve zincirlenmiş, korkunç bir kızgınlıkla yanıyordu.
Miembros del jurado, debemos sin duda compadecer a esta mujer... encadenada a un gigante en ruinas, atrozmente resentido.
Bu gemide, Alice ve Johannes ile birlikte zincirlenmiş gibiyim.
He estado encadenado a este barco durante años con Johannes y Alice.
Cola gibi, Acitrezza'da açlıktan bitap düşmüş ve ölmek üzere olan, zincirlenmiş köpek gibi çocuklara ne vaat ediyor?
¿ Qué le ofrece a un hombre joven como Cola... personas peleadas con la vida... destinadas a morir de hambre... como perros trabados a una cadena?
Samson hapishanede zincirlenmiş Her şey yolunda
Sansón yace encadenado en la prisión. Todo va bien.
Onları gördüm. Onlar sadece zincirlenmiş köleler.
Lo he visto, son como esclavos encadenados.
Bu kasaba zincirlenmiş vahşi bir hayvan gibi.
Este pueblo es como un animal salvaje en cadenas, Molly.
İnsansa, zincirlenmiş olarak getir.
Si es un hombre, tráele encadenado.
Bu yüzden de Octavian'a zincirlenmiş bir köle gibi geri geldin.
Has venido como esclavo de Octavio.
Hong Kong'a bir telefonumla birkaç saat içinde zincirlenmiş şekilde buraya getirilir.
Una llamada telefónica a Hong Kong hará que Mr. Dean sea arrestado y devuelto acá en pocas horas.
Zincirlenmiş... prangayla...
Iba encadenado... con grilletes... - ¡ Nekichi!
Eflatun'un zincirlenmiş esirleri.
Los prisioneros encadenados de Platón.
Zincirlenmiş halde oturuyorum burada zaten bir de kuduz köpek gibi davranmak üzerine eğittiğiniz şu adamları üzerime gönderiyorsun
Yo estoy atada a esta silla. ¿ Por qué envías a estos tíos a callarme que son como perros furiosos?
Söyle bana isa, buraya dövülmüş zincirlenmiş halde
Háblame, Jesucristo Te han traído aquí
Dallas polisi bugün genç bir çifti tutukladı ; komşulardan gelen şikayetler, polislerin harap bir evin çatı katına zincirlenmiş 18 aylık bir çocuğu bulmalarını sağladı.
La policía de Dallas detuvo a una joven pareja... cuando los vecinos dieron parte de violencia contra... la hija de la pareja fue encontrada amarrada en el sótano de la casa...
Zincirlenmiş.
Encadenado.
Kafesteki bir hayvan gibi zincirlenmiş.
Encadenado como un animal en unajaula.
- Bu yöntem, zincirlenmiş içgüdülerime tam özgürlük veriyor yani.
Eso permite que mis instintos entrenados se liberen.
Tüm eski kongre üyeleri zincirlenmiş.
Todos esos viejos diputados encadenados.
Ayak bileklerininde sıkıca zincirlenmiş olması... poposunun mükemmel görünmesini sağlamış.
Sus tobillos fuertemente encadenados... permitían una excelente visión de su trasero.
Beraber zincirlenmiş insanlar kardeştir.
Los hombres encadenados juntos son hermanos.
- Pantolonuna zincirlenmiş!
- Las tiene encadenadas a los pantalones.
Etrafı zincirlenmiş.
Pero está cerrada con cadenas.
Karıştırırken sanki zincirlenmiş bir hayaletten sesler çıkıyormuş gibi olurdu.
Cuando lo revolvía, el sonido que hacía era como... las cadenas de un fantasma.
Robin Hood'u zincirlenmiş halde bu salonda görmek istiyorum.
Quiero a Robin Hood encadenado en esta sala.
Okyanusun dibinde birbirine zincirlenmiş bin avukata ne dersin?
¿ Cómo llamas a mil abogados encadenados juntos en el fondo del mar?
Okyanusun dibinde zincirlenmiş bin avukata ne dersin?
¿ Cómo llama a mil abogados encadenados juntos en el fondo del mar?
Evet, bir ağaca çifte zincirlenmiş hâlde öylece duruyordu.
Sí, justo a la izquierda, delante, Encadenado a un árbol,
Onları barış içinde karşıladık ama sonraki 100 yılı zincirlenmiş olarak geçirdik.
Los saludamos en paz, y pasamos los siguientes 100 años encadenados.
"Şu anda zincirlenmiş durumda Cinque adında cesur bir adam " ve siz efendim.
De un valiente, actualmente en cadenas, llamado Cinque y de usted, señor.
Seni o hücrede hırpalanmış ve zincirlenmiş olarak gördüğümde- -
Cuando te vi en la celda, golpeado, encadenado...
Burada başka zincirlenmiş kimse görüyor musun?
¿ Ves a alguien más encadenado aquí?
Bilirsin, sana zincirlenmiş olmak çok kötü olmayabilir.
Sabes, estar encadenado a ti puede que no sea tan malo.
Gerçekten zincirlenmiş durumda ve bırak başka kadını, seninle bile birlikte olamıyor. Bir anlamda, gerçekten evlisiniz.
Viéndolo así ya estáis casados.
Zincirlenmiş mahkum sensin. Ne oldu?
Estás en una cadena de convictos. ¿ Qué pasó?
Bu kalede bir yerlerde, zincirlenmiş ve 200 kilitle kelepçelenmiş.
- En alguna parte de este castillo. En algún lugar, encadenado y maniatado con doscientos candados.
Küvete zincirlenmiş halde kupadan domuz kanı içiyorum. Zaggat'ın Rehberi'nde...
Estoy encadenado en una bañera, bebiendo sangre de cerdo de una taza.
Lisede okuduğumuz o hikayeyi hatırlayın. Mağaraya zincirlenmiş esirleri... Plato ya da her kimse.
¿ Recuerdan aquella historia de la escuela ésa de los prisioneros encadenados en una cueva?
Ya soruma cevap verirsin ya da gelecek milenyumu, nemli bir duvara zincirlenmiş şekilde son 750 yıldır bağırsaklarından yukarı doğru çıkan şeyin ne olduğunu merak ederek geçirmeni sağlarım.
Contesta mi pregunta o personalmente me encargaré de que pases el próximo milenio... encadenado a una pared húmeda preguntándote que es lo que ha estado... saliéndote de las entrañas por los últimos 750 años.
Birbirimize zincirlenmiş olmasaydık çok daha iyi taş kırardık.
Picaríamos más piedras si no estuviéramos encadenados juntos.
" Ben, zincirlenmiş anavatanım.
" Yo le puse estandartes a la patria.
Ön kapı zincirlenmiş.
La puerta tenía cadenas.
- Daniel... Deli bir adamın ahırında bir grup Unas ile zincirlenmiş durumdayım.
- Daniel estoy encadenado en el establo de un lunático con grupo de Unas.
Saçma sapan giyinmiş, yarı çıplak ve çite zincirlenmiş bir adamın yaşlı, kör bir konsey üyesi tarafından tatmin edilmesinin bir nedeni var mı?
¿ Se puede saber qué hace... ese payaso medio desnudo encadenado a una verja, y un limpiador ciego del ayuntamiento haciéndole una paja?
Yaşarken hepimiz zincirlenmiş Tanrılar gibiyizdir çoğu zaman gerçek özgürlüğü tatmaya korkarız.
Vivos somos como los dioses encadenados La mayoría de las veces demasiado cobardes para saborear la libertad.
Prometheus gibi kayaya zincirlenmiş.
Encadenado a una roca como Prometeo.
Memuriyetin zincirlenmiş gibi Şerif...
Está muy atado a su trabajo, shérif.