Zor durumdayım traduction Espagnol
244 traduction parallèle
Sevgili Lanyon, Zor durumdayım, lütfen söylediklerimi yap.
Querido Lanyon, estoy mortalmente afligido y te ruego que hagas lo que pido.
Zor durumdayım.
Estoy en apuros.
Vaktim olsaydı bir şekilde hallederdim ama çok zor durumdayım.
Si tuviera tiempo podría arreglarlo de algún modo... pero no puedo hacerle frente.
Anna... Oldukça zor durumdayım.
Anna,... estoy en una difícil situación.
Bak Jeff, zor durumdayım.
Verás, Jeff, estoy en un apuro.
Doğru, ama eğer vermezsen... bu parayı bulmak için sirke el koymak zorunda kalacağım. Zor durumdayım.
Cierto, pero si no me pagas, tendré que quedarme con el circo para reunir el dinero.
Doğrusunu istersen, ben de senin gibi zor durumdayım.
De hecho, tú y yo estamos en el mismo aprieto.
Zor durumdayım.
Es difícil para mí.
Çok zor durumdayım.
- Qué situación difícil.
Başlangıçta öyle borçlandım ki, şimdi çok zor durumdayım.
Pedi dinero para empezar y ahora estoy en un apuro terrible.
- Evet, ben zor durumdayım.
- Bueno, me hacen falta brazos.
Zor durumdayım.
¡ Tengo un problema!
Şu aralar biraz zor durumdayım.
Tengo un problemilla...
Zor durumdayım.
" Propietario desesperado.
Zor durumdayım demiştin. - Dün öyleydi.
Me dijo usted que estaba en una situación difícil
Bayan Rogers, zor durumdayım. Zahmetinizin karşılığını veririm.
Señora Rogers, no puedo irme, la recompensaré como sea.
- Sam, zor durumdayım.
- Estoy en un aprieto.
Şöyle söyleyeyim. Ben de zor durumdayım.
Mire... no estoy en una situación muy agradable.
Zor durumdayım.
Estoy en un aprieto.
Zor durumdayım, arkadaşım.
Tengo un problema, compañero.
Ben de zor durumdayım.
Estoy indecisa.
Hayır, zor durumdayım.
Ya sé que me lajuego.
- Bir kaç gündür çok zor durumdayım.
- He tenido unos días líados.
Gerçekten zor durumdayım.
Estoy a tope...
Ben de zor durumdayım.
Estoy en una posición terrible.
Gerçekten zor durumdayım.
estoy en un aprieto.
Açık konuşmam gerekirse oldukça zor durumdayım.
Para ser totalmente sincera, creo que estoy un poco fuera de mí.
Çok zor durumdayım.
Estoy muy presionado
Cidden zor durumdayım, Uffe.
- ¿ Sabes? , estoy en un jodido aprieto, Uffe, y sería...
Çok zor bir durumdayım.
Mi existencia pende de un hilo.
" Lütfen bayım, zor durumdayım.
" Por favor, señor, estoy en apuros.
Sadece, yani... -... zor bir durumdayım.
Es que, verá, estoy en un aprieto.
Hep böyle ürkek olduğumu sanmayın ama zor bir durumdayım doktor.
Espero que no piense que siempre estoy tan nerviosa pero esto no es fácil para mí, doctor.
Şu aralar biraz zor durumdayım.
Me tomaría un Negroni.
- Evet, zor bir durumdayım. - Neden?
- Mi situación es difícil.
Burada zor bir durumdayım Lady.
Almenos hasta la frontera. Estoy en una situación difícil.
Burada zor bir durumdayım ve bundan kurtulamıyorum. Bu kasabada olmaz.
Estoy en un atolladero del que es difícil salir... en un pueblo como este.
Karşınızda zor bir durumdayım, Bay Tennyson.
Me ha acorralado, Sr. Tennyson.
- Zor bir durumdayım. - Kendimi öldürmek istiyorum.
- A veces me quiero matar.
- Zor durumdayım.
- Se me dificulta.
Bunu kabul etmeyi zor bulabilirsin ama dehşete düşmüş durumdayım.
Igual te cuesta aceptarlo, pero estoy aterrada.
Zor bir durumdayım.
Mi situación es muy difícil
Bunun ne kadar zor olabileceğini öğrenmiş durumdayım.
He aprendido lo dificil que esto puede llegar a ser.
Bir dakika daha. Anlatsana, neden zor bir durumdayım?
Por qué sere en un lio?
Bak, zor bir durumdayım.
Mira, estoy en un problema. ¿ Puedes ayudarme?
Yani çok zor bir durumdayım.
Y estoy entre la espada y la pared.
Çok zor bir durumdayım Gail.
Es que estoy en un lío, Gail.
Biraz zor bir durumdayım.
Tengo un pequeño contratiempo, no me dejan entrar.
- Zor bir durumdayım.
... paso un momento difícil.
Her ne kadar öyle olmak istemesem de biraz delirmiş durumdayım ve öyle olmamaya çalışıyorum, ama bu çok zor.
Hace mucho que yo no estaba... Yo estoy un poco mal... y estoy tratando de no estarlo, pero en realidad es muy duro.
Sana karşı açık olacağım çünkü zor durumdayız.
Tengo que ser directo contigo porque estamos bajo presión.