Zorlamış traduction Espagnol
359 traduction parallèle
Oturursam güzel konukseverliğinizi zorlamış mı olurum?
¿ Sería abusar de su hospitalidad si me siento?
Birileri elleriyle camı zorlamış bu sabah.
Esta mañana alguien atravesó el cristal con el brazo.
- Olmaz, onu zorlamış olurum.
- No, sería importunarla.
Kaptan aileyi hara-kiriye zorlamış ama bu fazla korkmuş.
El capitán ha debido de convencerles para hacerse el harakiri, pero éste estaba atontado.
Onu piyano koltuğuna oturmaya zorlamış sonra da ona "Chopsticks" çaldırmış.
La forzó a sentarse en el banco del piano y luego la hizo tocar "Palillos".
Sanırım seni yanlış bir karar almaya zorlamışım.
Creo que te obligué a tomar una decisión equivocada.
Acaba kendisini buradan çıkarmaları için onları zorlamış ve sonra da öldürmüş olabilir mi?
¿ Crees que podría haberlos obligado a llevarlo y luego los mató?
Görünüşe göre, zorlamış.
Obviamente, lo hizo.
Kaçmamışlar, birisi kapıyı zorlamış.
Ellos no se escaparon. Alguien forzó la puerta y se los llevó. ¿ Quién fue?
Daima seni buna zorlamış hissedeceğim.
Siempre pensaría que te casaste obligado.
- Kendini zorlamış. Bilmiyorum.
- Se forzó a si misma.
Sanırım biraz fazla zorlamışım.
Exige demasiado de ella.
Korkum, işgalcileri İtalya'dan atan papa olarak değil ; ikimizin de çok ötesinde bir değeri olan eserini bitirmek istemeyen bir sanatçıyı buna zorlamış olan adam olarak hatırlanmak.
Temo que no me conocerán como el papa que sacó a los invasores de Italia... sino el que obligó a un artista que no estaba dispuesto, a completar su obra... que es mucho más grandiosa que tú y que yo.
Buraya gelmemin tek sebebi, babamın öfkesinin beni bir kurtuluş aramaya zorlamış olmasıdır.
Solo vine aquí porque la furia de mi padre me fuerza a buscar la salvación.
Seni bunu yapmaya zorlamışım gibi davranmalısın.
Actúa como si te hubiera convencido.
# Ayrılmaları için zorlamış
Y los obligó a separarse.
Diyorlar ki nasıl hükümet seni zorlamış intihar etmen için.
Y dicen que el gobierno es el que te ha impulsado al suicidio.
Görünüşe göre, Tono, Tanner'ı silah kaçakçılığına zorlamış ve Tanner da malları teslim edememiş.
Por lo visto, Tono coaccionó a Tanner para introducir armas y Tanner no pudo entregar el cargamento.
BU pozisyon kısa süreli olmasına rağmen onu oldukça zorlamış olmalı.
La posición debía de ser extremadamente incomoda, incluso por poco tiempo.
Bunu yapması için Livia zorlamış.
Que L-L-Livia la había puesto contra él.
İçinde barındırdığı, reddetmesi gereken ve var olduğunu bile bilmediği kişilere inanmasına onu ne zorlamış olabilir?
¿ Qué pudo forzarla a convertirse en seres que ni siquiera sabe que existen... con todas esas capacidades que se ve obligada a negar?
- Banka soyması için onu zorlamış.
- Lo obligaron a robar el banco.
Bunu aldığımız züppe fazla zorlamış olmalı!
¡ El dueño del coche lo ha tratado como una mierda!
Birsürü fedakârlıkta bulunmuş olmalısınız... Kızınızı tıp okuması için zorlamışsınız.
Quizás le pregunte acerca de los muchos sacrificios que hizo para que su hija fuera a la universidad.
Seni zorlamışım gibi davranıyorsun ve artık o jakuziyi istemiyorum bile.
Bien, actúas como yo... esfuérzate, y ya no lo querré más.
Bu gece, patronumu bir takma ad kullanmaya zorlamış olabilirsiniz.
Mi jefe le ruega que esta noche use un seudónimo.
Seni zorlamış olmayayım.
No te estoy obligando.
Bu olayda, haddinden fazla başarılı bir genetik mühendisi demek oluyor, büyük ihtimalle, yapacak daha iyi bir şeyi olmadığından, bu virüs soyunu, sırf biz olayların ne kadar kötüleşebileceğini... görebilelim diye mutasyona zorlamış.
Me refiero a algún ingeniero genético de gran éxito que, probablemente, porque no tenía nada mejor que hacer obligó a esta cepa de virus a empezar a mutar sólo para ver que tan malo puede volverse.
- Kimin aklına gelirdi? - Biri onu zorlamış olmalı.
Alguien tuvo que obligarla a hacerlo.
Bu saçmalığı yapmaya zorlamış olabilirsiniz,
Puedes haber engolosinado a par de chicas inocentes.
Anlatmazsanız, beni, geminin komutasını almaya zorlamış olacaksınız.
Si no me lo dice, me obligará a tomar el mando de esta nave.
Onu çok zorlamış olmalılar.
Supongo que le exigieron demasiado.
Anlaşılan biri zorlamış ama açamamış.
Es como si alguien hubiera intentado forzarlo - Y no hubiera podido.
"Columbus, asilleri zor işlerde çalışmaya zorlamış..."
Colón ha obligado a la nobleza a hacer duros trabajos.
- Biri seni buna zorlamış, düzenbaz inek!
Alguien la ha sobornado, vaca tramposa. Eso es absurdo, Rex.
Onu işbirliği yapmaya nasıI zorlamış olabilirler?
¿ Cómo lo "obligaron" a dejarse ganar?
Gerçek şu ki, ısırma refleksi o kadar kuvvetliymiş ki kurbanın çenesini açmak için levyeyle zorlamışlar.
El mordisco es tan fuerte que deben abrirle las mandíbulas a la víctima con una palanca.
Kim zorlamış seni, meleğim?
¿ Quién te ha obligado, angelito?
Suçlu vicdanınız sizi demokratlara oy vermeye zorlamış olabilir.
Su sentimiento de culpa puede hacer que voten a los demócratas.
Onu itirafa zorlamış ve sonra da öldürmüş olabilirler.
Podrian haberle obligado a confesar y después matarle.
O çocuğa kucak açmakla yapabileceklerimin sınırlarını zorlamıştım.
Hice todo lo que pude para ayudar a ese chico y tratarle bien.
- Ablasını zorlamış mı?
- ¿ El chico forzó a su hermana?
Görünüşe göre yapmak istemediği bir şeye zorlamış ha?
Parece que se cobró su libra de carne, ¿ no?
Her şeyi o planlamış. Adamı öldürdü ve suç ortağı olması için onu zorlamış.
Aseguró que lo había matado él y que la obligó a seguirle el juego.
Çekilip tekrar toplanmaya zorlamış.
Causando que se reagruparan y se retiraran.
Reaktörü çalıştırmak için kendimizi biraz fazla zorlamışız.
Nos esforzamos muchísimo para conectar el reactor.
Bu hareketle dinlerimizden vazgeçmeye zorlamış oluyorsunuz.
Señora, por medio del Acta según el Acta nos obligáis a abnegar de nuestra lealtad al Santo Padre.
Hazirandaki Normandiya Çıkarması'ndan bu yana Amerikan ve Müttefik kuvvetleri savaşa savaşa Kuzey Avrupa'ya ulaşmış ve Almanlar'ı kendi sınırları içine çekilmeye zorlamışlardı.
Desde la llegada a Normandía en Junio, los americanos y las fuerzas aliadas habían luchado por el noroeste de Europa, y empujaron al enemigo alemán a sus fronteras.
Kendisi senin de aklının sınırlarını zorlamıyor mu?
¿ No ha superado todas tus expectativas?
Yanlış anlama, seni zorlamıyorum.
Oye, no te obligo.
Ayrıca onları programlarını hızlandırmaya zorlamış olabileceğini yazmıştı.
También dijo que podrían haberlos forzado a acelerar su programa