Zorluklarla traduction Espagnol
367 traduction parallèle
Ama yolu zorluklarla dolu.
... pero su camino es difícil.
{ \ 1c00FFFF } Biz ay boyunca seyahatimizde pekçok yabancıyla bir araya geldik { \ 1c00FFFF } ve birçok zorluklarla karşılaştık.
Viajamos durante meses, conocimos a muchos extraños y resistimos muchas penurias.
Bu zorluklarla başa çıkamayanlar süresiz olarak uzaklaştırılacak hak iddiası olmadan.
Y quien no tenga la madurez suficiente, será jubilado sin previo aviso. Sin derecho a indemnización.
Zatı alinizin, güçlerimizin şu anda ne büyük zorluklarla uğraştığının bilincinde olmadığı aşikar. Örneğin çocuğun eve gitmek için takip ettiği yolda yapılan araştırmalarla birbirinden farklı, çelişen 15 görgü şahidi ifadesi alındığından haberiniz var mıydı acaba?
Solamente en la ruta a casa de un niño desaparecido nosotros recabamos hasta 15 testimonios diferentes
Böyle bir beyanat verdikten sonra şunu söylemeliyim ki, şu an 54 yaşındayım ama zamanında epey zorluklarla bu yola çıktım çok fazla yükselmediysem, sebebi geldiğim noktayı yeterli gördüğümdür! Diğer insanların paraları ile geçimimi sağladım durdum ve bu şekilde milyonlar kazandım. Şimdiyse meteliğe kurşun sıkıyorum.
Tras esta declaración... tengo que decir que hoy tengo 54 años... que partí de muy abajo... que si no subí mucho, al menos si fui lejos, que solo viví del dinero de los demás, que fui rico... y hoy estoy al borde de la miseria.
Buraya çok zorluklarla geldim.
Me ha costado mucho llegar aquí.
- Zorluklarla karşılaşacağız.
¿ Y bien? - Habrá dificultades.
Hayatım zorluklarla doluydu.
Nunca he sido feliz.
Belki Sir Guy, zorluklarla yüzleşme fikrinden hoşlanmıyordur.
Quizá a sir Guy no le guste pasar apuros.
Şu anda sınanıyorsun. Johnny ile gerçekten mutlu olmak istiyorsanız, zorluklarla yüzleşip, bunu hak etmelisiniz.
Se te está probando ahora, y si deseas la verdadera felicidad para Johnny y para ti, te enfrentarás a la prueba y ganarás la salvación.
Zorluklarla nasıl baş edebildiklerini anladım : Gülüp geçiyorlar.
He comprendido que lo mejor es no darse por vencido, aunque te azote la desdicha.
Hepimiz, zaman bazı zorluklarla karşılaşırız.
Todos nos desanimamos en una o en otra ocasión.
Texas'ta hayat çok zor. Zorluklarla dolu.
Será duro en Texas.
Kendi evine sahip olmazsan böyle zorluklarla karşılaşırsın.
Ése es el problema de no tener una casa propia.
İhtiyaçlarınızın elinizin altında olmadığı bu yerde zorluklarla karşılaşacağınızı biliyorum.
Será difícil, porque estando aquí no contamos con lo necesario.
Ama bir gün ; bir hafta, bir ay, bir yıl sonra olsun o gün geldiğinde, inşallah, hepimiz evlerimize döneceğiz işte o zaman, burada büyük zorluklarla başardığınız bu işten hepiniz gurur duyacaksınız.
Pero un día, en una semana, un mes, un año o cuando Dios quiera que volvamos a casa nos sentiremos orgullosos de la tarea realizada aquí superando grandes adversidades.
Albay'a emir erinin bazı zorluklarla karşılaşabileceğini izah eder misin?
¿ Puede explicar al coronel que su ordenanza quizá tenga problemas?
Zorluklarla nasıl mücadele edilir, bilirim.
Cuando es necesario sé defenderme.
Parnell Bevis, İngiliz parlamenter yerel yönetim için aşılmaz zorluklarla mücadele etti.
Parnell Bevis, un miembro del Parlamento Británico que luchó contra... probabilidades insuperables por la autonomía política.
Biz sürekli zorluklarla mücadele etmeye alışığız.
Estamos acostumbrados a continuos combates y vida dura.
Bir takım zorluklarla karşılaştık, bu yüzden kumar oynayamadım.
Tuvimos algunas complicaciones, así que no estuve apostando últimamente.
Zorluklarla kazandığım bilgimi ve onca ihtimam ve samimiyetimi... kalpsiz bir sokak kızına harcadığım için aptallığıma lanet olsun!
¡ Y mi idiotez por prodigar conocimientos que me costó aprender... y el tesoro de mi consideración e intimidad a una granuja sin corazón!
3 bin metre yüksekliğinde olsa da Georg her zaman zorluklarla "boy ölçüşmeyi" sever.
Aunque se trate de 3000 metros Georg siempre "se pone a la altura de la ocasión".
Bir gün sen de baba olacaksın. ve bir adamın, yaşamında ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlayacaksın.
Tú, algún día, también vas a ser padre... y sabrás cómo algunos momentos son difíciles en la vida de un hombre.
Zorluklarla dolu dünyada verdiğimiz savaşların sonunda yalnızız.
Para luchar y marchar erguido por este duro mundo.
Başlangıçta zorluklarla karşılaşabilirsin. Finansal anlamda, demek istiyorum.
Puede que al principio encuentre dificultades, quiero decir, de tipo económico.
Yani, görüldüğü üzere... bütün ihtişamına rağmen hayatları tehlike ve zorluklarla doluydu. Başarı, yetenek ve kararlılık gerektiriyordu.
Como se ve, a pesar de su brillo exterior... su vida no dejaba de tener dificultades y peligros... requiriendo al mismo tiempo talento y ambición de triunfar.
O kadar zorluklarla bulduğumuz bedeni, kabul etmeme gibi bir saçmalığı nasıl rapor edeceğimi düşünemiyorum bile.
Ni siquiera sé cómo responder a algo tan ridículo como rechazar un cuerpo que nos ha sido tan difícil de encontrar.
Bu, büyük zorluklarla bilim sayesinde elde ettigimiz bilgilerin tehdit altinda olmasi anlamina geliyordu.
La riqueza e ingenuidad cientifica de nuestra civilización... estaba siendo malgastada en una desenfrenada carrera armamentista.
Büyük zorluklarla, onunla... evinde röportaj yapmayı başardık. Diyor ki, küçük bir kızken...
Ella dice que cuando era una niña pequeña... La historia de Blancanieves y los 7 enanitos le causo una profunda impresión.
Zorluklarla edindiği bilgi birikimini...
Le de el fruto de sus años De experiencia Sus conocimientos sin recibir Nada a cambio
Konu ulusal güvenlik olunca, Ruslar, bizim sistemimizdeki zorluklarla uğraşmıyor.
Y no habría créditos, ¿ Lo ve? Los rusos no se reprimen como nosotros al tratarse de seguridad nacional.
Böyle bir kanun dahi olmasaydı, ki var maalesef gerçek tehlikelerle dolu bir girişimi onaylama konusunda büyük zorluklarla karşılaşırım, ki bunun böyle bir girişim olduğunu düşünüyorum.
Aunque esta no fuera una ley, que lo es me sería difícil secundar una moción tan llena de peligros como esta tiene.
Bayan Spalding, böyle üzücü olaylar meydana geldiğinde bazen çok büyük zorluklarla yüzleşmemiz gerekir.
Señora Spalding, cuando nos suceden tragedias como ésta... a veces tenemos que afrontar cosas que son muy duras.
Hepimiz, olgun bir yetişkin gibi zorluklarla baş etmeyi öğrenmek zorundayız.
Cada uno de nosotros, a su manera, debe aprender a tratar con su adversidad... de una forma madura y adulta.
Acil durum süreci boyunca zorluklarla karşılaşılacaktır.
Habrá dificultades durante el periodo de emergencia.
# Sen tüm zorluklarla cebelleşirken #
Y así yo tuve toda la gloria...
Muhasebe zorluklarla doludur.
La contabilidad es una cosa muy seria.
Artık bizim kadar başarılı olamamış olanlarla, zorluklarla kazandıklarımızı paylaşmanın zamanı.
Ahora es el momento en que nos podemos permitir compartir los beneficios de nuestros esfuerzos con aquellos que no han tenido tanto éxito.
Bu dünya zorluklarla dolu ama kimi zaman da şansın yaver gider.
El mundo es un lugar difícil, pero, a veces, tienes suerte.
Gerek hayatta, gerekse dizide zorluklarla karşılaştım.
Los tiempos son difíciles para mí en la vida y en la serie.
Mesleğimde ne zorluklarla karşılaştım.
Mi carrera ha sufrido otros infundios.
Onlar da yaşamları süresince hayatta kalabilmek için hayvanlarınkine benzer zorluklarla mücadele etmek zorundalar.
Y tienen que enfrentar mas o menos la misma clase de problemas que los animales enfrentan durante sus vidas si pretenden sobrevivir.
Zorluklarla mücadele etmeleri, çiftleşmek için rekabet etmeleri yeni yaşam alanları bulmaları gerek.
Tienen que pelear unos con otros, tienen que competir por sus parejas. Tienen que invadir nuevos territorios.
Yol zorluklarla dolu olacak.
Este camino está lleno de dificultades.
Okulumu bitirebilmek için çok zorluklarla mücadele ettim ve de diplomamı almak üzereyim.
Me esforcé mucho por seguir en la escuela... y estoy a punto de graduarme.
zorluklarla ilgili olacak, öncülerin, yerlilerle mücadeleleri, sevdikleri toprakları kurtarmak için yaptıkları.
Tratará sobre las dificultades de los pioneros, y sus conflictos con los Indios que intentan defender la tierra que aman.
Sen ve yoldaşın muayyen zorluklarla karşı karşıya kalacaksınız.
Tú y tus compañeros os enfrentaréis a grandes dificultades.
Bilgin olsun, Brie zorluklarla dolu bir çocukluk geçirmiş.
Para tu información, Brie tuvo una limitación muy dura en su juventud.
Eğer aşağıdaki ekip zorluklarla karşılaşırsa, onları buraya ışınlayamayız.
Si tienen problemas, no podré transportarlos a la nave.
- Zorluklarla karşılaşacak...
- ¡ Beverly!