Zorluyorsun traduction Espagnol
821 traduction parallèle
Beni güç durumda bırakıp karar vermeye zorluyorsun.
Estás tratando de ponerme en apuros.
Biliyorsun, gitmemiz için beni ikna ederek şansınız zorluyorsun.
Sabes, te estás arriesgando al persuadirme para que vaya.
Şansını zorluyorsun, Yargıç.
Es correr un gran riesgo.
Beni kaba olmaya zorluyorsun.
Me obligas a ser desagradable.
Burada ne işin var? Beni kendi evimden uzaklaşmaya mı zorluyorsun? İstediğin bu mu?
Que has venido a hacer... o es que no puedo entrar a mi casa... tú decides te escucho.
Kendi kölemi zorluyorsun, sen...
Obligas a mi esclavo a...
Şansını zorluyorsun, Marlowe.
Juega con fuego, Marlowe.
Şansını zorluyorsun.
Se expone mucho.
Beni bir polisin yapmak zorunda kalacağı en kokuşmuş işi yapmaya zorluyorsun.
Me está obligando a hacer el trabajo más corrupto que un policía puede hacer.
Sen, ortaya çıkması için onu zorluyorsun.
Ahí has destrozado el ardid de Miles. Lo obligaste a exponerse.
Bence sınırları baya zorluyorsun.
Creo que vas demasiado lejos con tus ideas.
Lucia, o kayıkla şansını fazla zorluyorsun.
Lucía, te has arriesgado mucho en ese bote.
Bunun için beni zorluyorsun ama.
Tú me obligas a ello.
Bence şansını fazla zorluyorsun.
Te di varias oportunidades. - No sé qué estás buscando.
Tahammül sınırlarımı zorluyorsun.
Te estás poniendo insoportable.
Sonradan pişman olacağım bir şeyi niye söylemeye zorluyorsun?
¿ Por qué hacerme decir algo que puedo lamentar más tarde?
Bazen çok zorluyorsun.
A veces, es demasiado insistente.
Yine zorluyorsun.
Otra vez se está pasando.
O halde neden seni yok etmeye zorluyorsun beni?
Entonces ¿ por qué me obligas a que te destruya?
Şansını zorluyorsun, bu konuyu sen açtın.
Tú estás en apuros, tú ve al grano.
- Beni çok zorluyorsun.
- Pide demasiado.
Şansını boşa zorluyorsun.
Quiero que salgas de aquí.
- Doğum yapmam için zorluyorsun.
- ¡ Y me obligará a tener mi bebé!
Neden zorluyorsun?
¿ Por qué lo fuerzas?
Sınırlarımı zorluyorsun!
¡ Esto es el límite!
Kendini fazla zorluyorsun.
No es natural.
O yüzden de devam edip olmayan bir şeyi itiraf etmem için zorluyorsun.
E insiste con la intención de que admita algo que no es verdad.
Beni zorluyorsun.
Me estás tomando el pelo.
Bak, beni kaba olmaya zorluyorsun.
Mire, me va a obligar a ser maleducada.
Kahvaltıyla kandırıp çalışmaya zorluyorsun.
Me da el desayuno, y eso me obliga a trabajar.
Doğu illerini isyan etmeye zorluyorsun.
Oriente está a punto de rebelarse por tu culpa.
- Şansını gerçekten çok zorluyorsun dostum.
- Está tentando la suerte.
Şımarıklık yapmışsın, o da seni terbiye etmek istemiş. Sınırları zorluyorsun.
Te mostrabas recelosa con ella y ha querido darte una lección.
Bu tavrin yüzünden sertlesmeye zorluyorsun beni.
No me obligue a ponerme severo. Decidase.
Bence kendini çok zorluyorsun.
Se exige demasiado a sí mismo.
Neden kalbini zorluyorsun?
¿ Por qué quieres provocarte esas emociones?
- Şansını çok zorluyorsun.
Te gusta arriesgar el pellejo.
Sabrımı zorluyorsun.
Se me está acabando la paciencia.
- Belki kendini çok zorluyorsun.
- Quizá se empeña demasiado.
Şansını çok zorluyorsun.
Se arriesga mucho, Concejal.
Onu çok fazla zorluyorsun.
- Lo has exigido demasiado.
- Saçmalama. Entelektüel gelişimi için kendi programını çok zorluyorsun.
Tu programa de desarrollo intelectual va demasiado rápido.
Beni yine zorluyorsun!
¡ Ya me estás presionando!
Beni bir şeye zorluyorsun.
- Quieres obligarme. - Lo siento.
- Çok zorluyorsun Jason.
Estás presionando demasiado, Jason.
Şansını zorluyorsun. Zaten çok şansları kalmadı.
Estás tentando a la suerte de estos chicos.
Bizi bencilce kendi hayallerine zorluyorsun.
Tratas de imponernos tus propios sueños desconsideradamente.
Belki de kendini fazla zorluyorsun.
Será que tienes que repartir el tiempo entre demasiadas personas.
Ralph, sabrımı zorluyorsun.
Ralph, se me está acabando la paciencia.
Sınırlarını zorluyorsun. Hem de nasıl.
Estuvo muy cerca, hombre, estuvo muy cerca.
Şu Koreliler senaryosunu neden zorluyorsun?
¿ Por qué insististe en el escenario coreano?