Zorluğu traduction Espagnol
451 traduction parallèle
Tek zorluğu, başrol oyuncusunu bulmaktı.
La dificultad consistía en encontrar al actor principal.
Senin buradaki görevini hatırlama zorluğu çekiyorum kontes Elizabeth.
No termino de recordar tus funciones aquí, Condesa Isabel.
Üstesinden geldiğimiz onca zorluğu.
Los problemas que hemos superado.
Düzenleme zorluğu veya muhtemelen...
De la dificultad para readaptarse o podría...
Futbolu adalılara öğretmeye çalıştım. En büyük zorluğu ise bir futbol topu bulmakta ve bunu okula tanıtmakta yaşadım.
He intentado introducir el futbol en la isla.
Yeni fotoğraflar çekmek için çıkacak olsak da, bu fotoğraf, görevin zorluğu hakkında size bir fikir verebilir.
A pesar que vamos a tener nuevas fotos, esta foto da la idea del tipo de la misión que haremos.
Emrimin içeriğini anlama zorluğu mu çekiyorsun, Yüzbaşı? Hayır efendim.
Capitán, ¿ tiene problemas para entender mi orden?
Eğer her türlü zorluğu göze alıp seni yakalayıncaya kadar kovaladıysa kolay kolay da bırakmaz.
Si se tomó la molestia de rastrearte hasta aquí, no te soltará fácilmente.
Taiga, denize olan bu yolculuğun zorluğu hakkında uyarıyordu bizi adeta.
La taiga nos advertió que nuestro viaje al mar no sería fácil.
- Zorluğu kabul ediyorum.
- Estoy dispuesto a aceptar el reto.
Kötü niyetli adamları geri püskürten, her türlü resmi ve mali zorluğu atlatan, zorlukların üstesinden gelen küçük bir koloninin küçük bir yerleşimin tarihini dinledik.
Estoy de acuerdo, juez. Estoy dispuesto a admitir que he estado... dejando al gobierno abajo un poco últimamente. No he estado tomando ningún descanso... o el seguro de desempleo, pero... estoy dispuesto a dejar el pasado, en el pasado.
Klasik özür, sağlık sorunu veya seyahat zorluğu falandır, biliyorsun.
La excusa habitual es una mala salud, ya sabes.
Julia bir miktar duyma zorluğu yaşamıştı. Ama hepsi bu kadardı.
Julia se ha quedado un poco sorda, pero eso fue todo.
Bence siz zorluğu aşacaksınız.
Creo que Vds. resolverán su problema.
Ameliyat sonrası solunum zorluğu belirtisi?
¿ Hay señales de hipostosis cuando respira?
Ola ki bu zorluğu ölüm bitirsin.
Si es así, que te liberaste de el a través de la muerte.
Almanlar ve karneyle yiyecek almanın zorluğu dışında
Salvo por la precencia de los Alemanes y porqué el abastecimiento se hizo dificil
Öte yandan o günkü saldırıya katılanların maneviyatı oldukça yüksekti. Dolayısıyla onları göndermenin bir zorluğu yoktu.
Por otro lado, los participantes en el ataque del día estaban en muy buen humor, y lo que no hay difticulty en enviar a estos hombres.
Burada, hayatta kalmanın hiçbir zorluğu yok, ve buradakilerin çoğu züppe veya tembel hale gelmiş.
Aquí no hay desafíos, y muchos se volvieron vagos.
Louie üç yaşına gelene kadar onun duyma zorluğu, çektiğinin farkına varamadık.
En ese momento no nos dimos cuenta... hasta que cumplió los tres años y notamos que no oía bien.
Senelerdir... her zorluğu birlikte göğüs geldik
Llevas muchos años conmigo Pasamos por momentos duros juntos
Büyük bir sermaye olmadan bu şehirde yaşamanın zorluğu bilinir.
Es difícil vivir aquí sin grandes ingresos.
Yolun zorluğu önemli değil, ya da gecenin soğuğu sadece seninle dolaşıp durmak istiyorum.
Sin importar cuan difícil sea el camino o cuan fría se torne la noche solo quiero estar contigo.
Bazı engeller olduğunu söylemek abes kaçmaz, mesela,... genetik kodun kökeninin zorluğu diyelim.
Puede haber cierto impedimento. Por ejemplo cierta dificultad en el origen del código genético.
Hiç zorluğu yok.
No hay problema.
Ahlaklı olmanın zorluğu budur.
Ése es el problema de tomar una postura moral.
Park etme zorluğu mu Teğmen?
¿ Problemas para estacionar, Teniente?
- Hastanın idrar zorluğu geçmişi yok. - Hemşire!
- No tiene antecedentes de tenesmo.
Aynı zorluğu tüm hayatım boyunca ben de çektim.
Yo siempre he tenido esa misma dificultad.
Bir çok zorluğu aştım...
Si tuviera que acordarme de todos los crucifijos que he cagado.
Benimkilerin böyle bir zorluğu yok.
Mis palabras os llegan sin que se hayan perdido.
Binaya giriş zorluğu olmayan bir tetikçi ve bir gözcüden oluşan B ekibi... Dal-Tex binasının alt katlarından birine girer.
El equipo B, un tirador y un observador con acceso al edificio, baja a un piso inferior del edificio Dal-Tex.
Cesur ve yeni bir dünya kurulacaksa bu uğurda en büyük zorluğu bizim neslimiz çekecek.
Si hay un mundo nuevo, será... particularmente difícil para nuestra generación.
Zorluğu, bilmez misiniz?
Violentamente, por supuesto.
Yarışın biraz zorluğu çıkaracaktır tabii...
Es cierto que la carrera es una complicación.
Solunum zorluğu var ama bu konuda fazla endişelenmiyoruz.
Ha aspirado, pero no nos preocupa.
- Solunum zorluğu mu?
¿ Ha aspirado?
Bu takdirde anlama zorluğu çekiyorsanız siz de protestoya katılabilir ve bir şeylerden faydalanabilirsiniz.
¡ Y si todo esto es demasiado complicado para usted, no tiene más que unirse a esa comitiva y hacer algo de utilidad!
Faydalı insanlar zorluğu hissetmeye başlıyorlar.
Las personas útiles están sintiendo el apretón.
İkimiz de aynı zorluğu yaşıyorduk.
Estabamos en esto juntos.
Ne fikri? Aşkın ıstırabı. Bağlanmanın zorluğu.
La agonía del amor.
Rekabete yer yoktur. Ve polis baskısı, çoğu zaman sallamazlar çünkü başından sonuna kadar zaten biraz zorluğu vardır.
La competencia es sin conflictos y los polis cierran los ojos porque no hay problemas.
Ne? Bir zorluğu yok ki.
Es fácil.
Böyle bir yorgan yapmanın zorluğu bütün parçaların farklı ellerden çıkmasıdır.
El reto con una colcha como ésta es que cada uno de estos retazos son hechos por diferentes manos.
Pek çok İngiliz'in aynı zorluğu yaşadığını duymuştum.
Muchos ingleses tienen ese mismo problema.
Besin değeri yüksek olan tohum zarflarını oldukça severler. Bu ufak şeyleri alabilmek için de her türlü zorluğu göze alırlar.
Ellos dependen de las chauchas, que son muy nutritivas, y se toman bastante trabajo en recoger lo que debe ser para ellos, algo insignificante.
Molly'nin Meyhanesi'nde nefes zorluğu çekmiş.
El paciente experimentó falta de aire en el Salón de Molly.
Hiçbir zorluğu yok.
Es tan simple como eso.
Karımda duyma zorluğu var.
Mi mujer es dura de oído.
Zorluğu, yine de seni durdurmadı, değil mi?
Pero eso no te detuvo.
Ancak DS9'un bilinen yapısal limitleri, mevcut enerji kaynağımız, ağır silahlı mobil kuvvete karşı sabit bir hedefi savunma zorluğu düşünülecek olursa, iki saat bence iyimser bir süre.
Aquí vienen.