Çikolata traduction Espagnol
5,441 traduction parallèle
"Büyük çikolata" ile flört etmek ister misin?
¿ Quieres tirarle los trastos a "Gran Chocolate"?
Sana sıcak çikolata getirdim.
Te he traído chocolate caliente.
tüpte ve gerçek çikolata hemde.
tanto lubricante como chocolate de verdad.
- Çikolata da var.
Tenemos chocolate.
Bir browni yemiş ama çikolata alerjileri çok nadir görülür.
Se comió un brownie, pero las muertes por chocolate son muy raras.
Çikolata kaplaması.
Es una explosión de chocolate.
Ne diye top çikolata oluyorum?
¿ Por qué conseguí ser un Milk Dud?
Buram buram çikolata var sanki.
Es casi chocolatidad en su riqueza.
- Hatırlamadın mı? Konuşmuştuk hatta çikolata fışkırtan yanardağa doğru at sürüyorduk.
- ¿ Recuerdas que hablamos de ello cuando estábamos montando caballos por ese volcán de chocolate crudo?
Çikolata Cheerio gözlerindeki o şeytani parıltı bana genç Sue Sylvester'ı hatırlatıyor.
! - ¿ Qué? Animadora color chocolate, ese brillo malvado en tu mirada me recuerda a una joven Sue Sylvester.
Dede, biraz çikolata da alabilir miyim?
¿ Puedo comer chocolate, abuelo?
İstediğim kadar çikolata yiyemiyorum.
Me puedo comer todo el chocolate que quiera.
Çikolata çok iyi geldi doğrusu Richard.
Tu chocolate me hizo mucho bien, Richard.
Gece yarısı kalkıp yarım kilo çikolata parçacıklı dondurmayı mideye indirip sabah kilo vermiş olarak uyanıyorum.
Puedo tomar una pinta de vino del malo para un picoteo de medianoche y levantarme perdiendo peso.
Ingrid, bu keklerin içinde çikolata dışında bir şey var mıydı?
Ingrid, ¿ hay algo más en estos brownies a parte de chocolate?
Çikolata mı sürdün?
¿ Chocolate para untar?
- Dünyadaki en iyi çikolata.
El mejor chocolate del mundo.
Sence gerçekten Josh kalıbında bir çocuğa koca bir kova kızarmış yiyecek ve esasen çikolata kaplı olan kocaman bir dondurmalı pasta vermek akıllık mı?
¿ Realmente piensas que es adecuado darle una cubeta enorme de comida frita, y lo que es escencialmente una torta de chocolate, a un chico de las... proporciones de Josh?
Koltuğunun altında da bir kutu çikolata göreceksin.
También encontrarás una caja de celebraciones bajo tu asiento.
- Çikolata kaplı ballı topları severim.
- Me gustan los Malterers.
- Ayrıca çikolata kutusu da, evet.
- Además de la caja de celebraciones, sí.
- Anne, çikolata istiyorum.
Mamá, quiero chocolate.
Çikolata ve kafein.
Chocolate y cafeína.
- Çikolata.
- Chocolate.
- Belki biraz çikolata istiyordur.
Tal vez le guste un bombón.
Senin o çikolata kaplı masumiyetini kim aldı bakalım.
¿ Quién se ha metido en tu cereza cubierta de chocolate?
Sana çikolata aldım.
He traído chocolate.
Cadılar Bayramı'nın bir başka güzelliği işte. Çikolata!
Otra cosa genial de Halloween... ¡ chocolate!
Ben daha çok çikolata severim.
No. Yo soy más un tipo de chocolates.
Ama çikolata sosu insanı değiştiriyormuş.
Pero la salsa de chocolate tiene la forma de cambiar un hombre.
Dört yaşımdayken, çikolatalı sütü kahverengi ineklerin yaptığını düşünürdüm. Sonra kıvırdım ve çikolata sosu diye bir şeyin olduğunu öğrendim.
Cuando tenía cuatro años, pensaba que la leche chocolateada venía de las vacas marrones, y luego cambié de opinión cuando descubrí que había algo llamado sirope de chocolate.
- Çikolata.
- Chocolate...
Sonra bir şeyler almaya gitti ve geri döndü. Onlara çikolata verdi.
Mi padre entró a buscar algo, volvió, y les regaló chocolates.
Çikolata o zamanlar az bulunuyordu.
Los chocolates eran algo extraño en ese entonces.
Ama çocuğa çikolata verdi.
Pero le dio chocolate a este niño.
"Eşim çikolata hikayesinin babamın yaptığına çok benzediğini söylüyor."
" Mi esposa dice que la historia del chocolate se parece más a mi padre.
Aslında çikolata yemem çünkü çikolata kadın işidir.
Y yo normalmente no como chocolate porque es para las mujeres.
Çikolata ksilofonunu bu şekilde zinde tutuyorum işte.
Es la única forma de mantener el xilófono de chocolate.
Yani benim memleketimde otomatlardan sadece bir kola, bir de çikolata alabilirdin.
¿ Te lo imaginas? Digo en mi pueblo lo único que compras en una máquina expendedora son chucherías.
Bir kutu çikolata kadar güzel.
Tan bueno como los chocolates.
Çikolata gibi tadın var.
Sabes a chocolate.
- Yastığında nasıl bir çikolata istersin?
¿ Qué clase de bombón querrías en tu almohada?
- Evet, bu Beyaz Çikolata'nın imzasıydı.
Esta era la firma del Chocolate Blanco.
Çikolata sosu, lütfen.
- Crepe de chocolate, por favor.
- Bu arada, çikolata kremalı pasta en iyisidir.
Por cierto, la tarta de crema de chocolate es la mejor.
Aştım artık. Bir anlık zayıflıkla çikolata yersin ya da yanlış çocukla öpüşürsün.
En un momento de debilidad, comes chocolate o besas al chico equivocado.
Dudağının şurasında biraz çikolata şelalesi kalmış.
Oh, es que tienes un poco de, um... - chocolate de la fuente en tu labio. - Oh.
Artık onlara rüşvet olarak çikolata vermen gerekiyor.
Vas a tener que sobornarles con chocolate.
Top çikolata olmak zorunda değilsin.
Podrías ser Tic-Tac por la manera en que tu maldito aliento patea.
- Çikolata da olabilir.
- O de chocolate.
Bir yerden okuması gerekse aşk iksiri tarifiyle çikolata parçacıklı kurabiye tarifini ayıramazdı.
Una esclava vudú que nos honró con su magia negra. No podría distinguir una poción de amor de una receta de galletas con pepitas de chocolate si tuviera que leerla.