Çılğın traduction Espagnol
13,595 traduction parallèle
Sonra Michael Ateşli Bebekler'deki çılgın gecesinde her şeyi batırdı. Sanki önemsiz bir şeymiş gibi fidye parasını saçıp savurdu.
Entonces Michael lo echa a perder usándolo en una fiesta, tirando parte del rescate como si no importara.
Çılgın bir fıkra.
Es desternillante.
Belki de hiçbir evin senin çılgın isteklerine uymayacağını bildiğim için tüm gece internette ev aradığımdandır.
Quizá porque estuve en Internet toda la noche intentando encontrar casas para ti porque sabía que nada iba a cumplir tus locas especificaciones.
- Sayın yargıç, bu çılgınlık.
- Su señoría... esto es una locura.
Ama elinde sopa olan küçük çılgın kadını vurmamaya çalış.
Y no le des a la vieja con el báculo.
O çılgının teki.
Está loco.
Çılgın Amazon gibi.
Al igual que el Amazonas.
Çılgın geçen ikinci gün oldu.
- Oye, ya han pasado dos días de locos.
- Kaçmış. Şimdi her zamankinden daha da Çılgın.
Escapó y está más enloquecido que nunca.
Hepimizin Rick'le güzel anıları var, biliyorum. Ama uçan arabası olan çılgın bir bilim adamının yıllardır ortalıkta yokken, birden evimize geri dönmesine mi inanacağız yani?
Sé que todos tenemos hermosos recuerdos de Rick, pero ¿ de verdad tenemos que creer que un científico loco con coche volador apareció en nuestra puerta tras llevar años desaparecido?
- Aklıma çılgın bir fikir geldi.
Se me ocurrió una locura.
Ölen arkadaşımızın gizli hazinesi için çılgın bir maceraya atılmak yerine cenazede kalıp üzülmeyi mi tercih ediyorsunuz?
¿ Están diciendo que prefieren quedarse tristes en este funeral en lugar de ir en busca del tesoro secreto de nuestro amigo?
Çılgınsın sen!
¡ Está loca!
Çılgın bir tavuk kümesten kaçtı ve endişeli halka göre başımıza taş yağacak.
Una audaz gallina escapó del nido y la población está cada vez más alarmada.
Günlerdir çılgın bir alternatif evrende tek başıma hissediyordum.
Siento que estos últimos días viví sola en un universo paralelo.
Ben alt tarafı çılgın bir kasabım!
¡ No eres más que un carnicero loco!
Köylünün kanı ve teri kralın çılgınlığını körüklüyordu. Bu çılgınlık sınır tanımıyordu.
La sangre y el sudor campesino avivaron la locura del rey... que no conocía límites.
İlk resmi görevin benim için vahşi, çılgın, biraz edepsiz bir bekarlığa veda partisi düzenlemek!
Pero, tu primer deber oficial es organizarme... una despedida de soltero salvaje, alocada, algo sucia... ¡ como última noche de soltero!
Baş nedimem olarak ilk resmi görevin benim için vahşi, çılgın, biraz edepsiz bir bekarlığa veda partisi düzenlemek.
Y lo primero en la lista de tareas como dama de honor es organizarme... una despedida de soltera salvaje, alocada, algo sucia... como última noche de soltera.
6 ayda hayatın ne kadar değişebileceğini görmek çılgınca bir şey.
¿ No es loco lo mucho que la vida puede cambiar en seis meses?
Pekala, çılgınlığın ötesine geçtik artık.
Bien, oficialmente entramos a la cuidad de locos.
Çılgın Rahibe Agnes tarafından kendi derisine yazılmış.
Aye, escrito por la hermana loca Agnes ella misma, en su propia carne.
Ama cidden hayatının daha az çılgınca olmadığını söyleyebilir misin?
¿ Pero puedes decirme realmente que tu vida es un poco menos alocada?
İster inanın ister inanmayın, bu bugün duyduğum en çılgınca şey değil.
Lo creas o no, esto no es lo más loco que he oído hoy.
- Sana bir borcum vardı. Bu adam ise çılgının önde gideni.
Bueno, te debía una, y este tipo, solo está loco.
Bir hasıma sahip olmak, bir düşmana çılgın bir kötü dürtülerine sahip çılgın bir kötü.
¿ Tener una enemiga, un némesis, una villana maníaca con propósitos de villana maníaca?
Bana söz vermiştin Ona yardımcı olacağını O çılgın şey yapmadan o kim olduğunu anlamaya.
Me prometiste que la ayudarías a averiguar quién era antes de que hiciera una locura.
Çünkü yani Stefan ve ben sandık ki süper çılgınca bir planın var ama sen telefonunu kaybedip herkesin gecesinin içine eden küçük sarhoş kıza dönüşmüşsün.
¿ No te sientes estúpido? Porque, mira, Stefan y yo pensamos que tenías un plan realmente grande y maníaco, pero resulta que solo eres una chica de hermandad borracha que arruina la noche de todos perdiendo el teléfono.
Hayatımın yarısı bütün çılgınlığımdın.
Has sido la mitad de mi vida. Todas mi locura.
Yani çılgın ve durdurulamayan kızı, 10 bin Omec'in lideri durumunda.
Así que ahora su desquiciada e imparable hija es la líder de 10.000 Omec.
- Bilmiyorum. Ben- - Tamam, bu benim gördüğüm en çılgın şeydi.
Vale, pero esta es la mayor locura de todas.
Tüm bunlar şu çılgın çocuk yüzünden, değil mi ve bazı cevapları istiyorum, Hils.
Esto tiene que ver con ese chico loco, ¿ verdad? Y quiero respuestas, Hils.
O kadar "çılgın" ne yaşandı?
¿ Qué ha pasado que era "loco"?
Tamam, bu çılgın durumu kabul etmiş olabilirim ama seninle konuşarak müvekkilimin gizlilik anlaşmasını bozamam.
Bueno, puede que yo esté de acuerdo con esta situación demencial, pero no estoy de acuerdo con romper la confidencialidad de mi cliente contigo.
Yani biri sana bir kutu verir ve içinde süper çılgın bir şey olduğunu söyler ama bakmana izin yoktur ya tabi ki ona bakarsın.
Si alguien te da una caja y te dice que adentro hay algo super loco, pero no tienes permitido mirar, ¡ por supuesto que mirarás!
Ben de Boog'un korkusunu yenmesi için senin yapacağın çılgın şeyden korkuyorum.
Y yo le tengo miedo a la locura que vas a hacer... para ayudar a Boog a superar su miedo.
Bu senin çılgın fikrindi ve asla bunu yapmayacaktım.
Era tu loca idea, y jamás iba a hacerlo.
Herkesin gittiği bir yer vardı, mabet gibi bir yerdi, çok büyük ve çılgın bir şehir olan San Francisco'ya yakındı, ama aynı zamanda çok uzağa da gidebilirdiniz.
Había un lugar enorme adonde la gente iba, este santuario que estaba tan cerca de una ciudad importante, San Francisco, aunque al mismo tiempo podías ir muy lejos.
Bu çok çılgınca çünkü hep Tony'nin 900 derecelik dönüş videolarını izlerdim.
Es una locura porque siempre veía los vídeos de Tony haciendo 900.
En büyük atlayışlarımdan önce alanda oturup... Bu kulağa çılgınca gelebilir, ama gözü pek bir sporcu olmanın doğasında bu vardır, öyle değil mi?
En mis saltos más grandes, me he sentado ahí antes y... es una locura decirlo pero es la naturaleza temeraria, ¿ sabes qué?
Bu insanların bir çılgınlık noktası var ve oraya ulaşmak için sabırsızlanırlar.
Estos chicos tienen un cambio demencial y están impacientes por conseguirlo.
Bu çılgın, beni kendi teknolojimle öldürmeye çalışıyor.
Ese lunático está intentando matarme con mi propia tecnología.
Hem iş vardı, hem Carter vardı ve sonra şehirde bir sürü çılgın şeyler oldu.
Había trabajo, y vigilando a Carter, y luego todas las locuras ocurriendo por la ciudad...
Demek istediğim, jefe, gece yarısı buranın bir yeme çılgınlığına dönüştüğünden şüpheleniyorum, haksız mıyım?
Jefe, dudo que esto se llene de locos hambrientos a medianoche, ¿ no?
O çılgın neden her ne ise, beni onun için kullanıyor.
Está reclutándome para su loca causa, sea cual sea.
Hem iş vardı, hem Carter vardı ve sonra şehirde bir sürü çılgın şeyler oldu.
Realmente muy duro. Había trabajo, y vigilando a Carter, y luego todas las locuras ocurriendo por la ciudad...
Bak sana diyorum dostum, zamanında çılgın şeyler gördüm ama ne tür bir adam ortadan kaybolup bu şekilde yaşamaya karar verir ki?
Lo digo en serio, hombre, he visto auténticas locuras cuando era joven, ¿ pero qué persona sencillamente decide que quiere vivir así?
Hadi, sizi çılgın çocuklar, dans edin.
Venga, locos, vamos a bailar.
Dün gece yaşanan çılgın şey, yalan yüzünden, bu her yönden benim hatamdı.
Toda la locura de anoche fue culpa mía en parte, por haber mentido.
Yani çılgın ve durdurulamayan kızı, 10 bin Omec'in lideri durumunda.
Así que ahora, su trastornada e imparable hija está al mando de 10.000 Omec.
Bunlar çılgın insanlar değil.
No están locos.