Öldugunu traduction Espagnol
450,601 traduction parallèle
Sana ne olduğunu söyleyeceğim.
Te diré lo que es.
Herkes dosyanın içinde ne olduğunu bilir.
Todo el mundo sabe lo que está en ese expediente.
Hepimiz gerçek kahramanın kim olduğunu biliyoruz.
Bueno, todos sabemos quién es el verdadero héroe.
Hayır, hayır. Helena'nın nerede olduğunu söylemeyeceğiz.
No, no, no vamos a entregar a Helena.
- Bana ne olduğunu anlatır mısın?
- ¿ Puedes decirme qué pasó?
- Yara bantlarının nerede olduğunu biliyorsun, tüm kutuyu al gel.
Ya sabes dónde están las tiritas, - coge toda la caja. - Vale.
Ormanda bir şey olduğunu söylediler, gördünüz mü onu?
Dijeron que había algo en el bosque, ¿ lo visteis? No.
Bir ayı olduğunu söyledi, bana kalırsa bir canavar.
Dijo que era un oso, yo creo que es un ogro.
O yüzden gerçekten dışarıda ne olduğunu bana söylemek ister misin?
¿ Quieres decirme qué hay ahí fuera en realidad?
Kızınız, siz olmanın ne demek olduğunu anlama sürecinde biraz bocalıyor sadece.
Su hija lucha contra cruzar el umbral de lo que significa convertirse en usted.
Sadece bana ikinizin arasında ne olduğunu anlat.
Dime qué pasó entre vosotros dos.
Bunun sebebinin sürekli içiyor olmandan dolayı olduğunu düşünüyordum.
Creo que asumí que porque bebías demasiado.
Mud! Onun dışarıda bir yerlerde olduğunu biliyorum!
¡ Sé que está ahí fuera!
Gece nöbetinde olduğunu sanıyordum. Size söylemedi mi...
Creía que esta noche estaba de guardia. ¿ No me dijiste...?
- O erkeğin kim olduğunu biliyor musun?
¿ Sabes quién es él? En realidad, ella.
Nasıl olduğunu anlat.
Dinos quién era.
Bilimin henüz ilkel olduğunu söyledin.
Dijiste que la ciencia aún estaba verde.
Bir de benim hayatımın yoğun olduğunu düşünürdüm.
Vaya. Y yo que creía que mi vida era intensa.
Bayan S, bunun bir mucize olduğunu söyledi.
La Sra. S dijo que fue un milagro.
Mud bir ayı olduğunu söylüyor, bana kalırsa bir canavar.
Mud dice que es un oso. Yo creo que es un ogro.
Sahip olduğunu bildiğim tüm tutkunla hayatını yaşa.
Vive la vida con cada gramo de la pasión que sé que tienes.
Bunun ne için olduğunu dahi bilmiyorum.
Ni siquiera sé para qué son.
Ve sonra her şeyin birer yalan olduğunu öğrenirler.
Y entonces ellos sabrían que todo es mentira.
Delphine, Cenevre'de çok önemli işlerinin olduğunu biliyorum.
Delphine, sé que tienes trabajo importante en Ginebra.
Nerede olduğunu biliyorum.
Sé dónde está.
Bu piçin aslında kim olduğunu bulacağız.
Averiguaremos quién es en realidad este bastardo.
Bir anlaşmamız olduğunu sanıyordum.
Creía que teníamos un acuerdo.
Elinde bilgi olduğunu söyledin.
Dijiste que tenías información.
Fare ağladı ve kuma geri dönmek istedi... ama Fil onun Mucizeler Diyarı'na ait olduğunu söyledi.
Ratón lloró y pidió volver a tierra firme, pero Elefante dijo que su lugar estaba en el País de las Maravillas.
Bunun son olduğunu düşünmüyorum.
- No lo sé. No creo que sea el final.
Lütfen bana elinde bir şey olduğunu söyle.
Por favor, dime que tenéis algo.
Ama onun bir sahtekar olduğunu biliyordun.
Pero sabías que era un fraude.
Seni terk eden annen şeytanın içinde olduğunu biliyordu.
"La madre que te dejó aquí sabía que tenías el diablo por dentro".
Buna ihtiyacın olduğunu düşünmüyorsun biliyorum, ama var.
Lo necesitas, aunque tú creas que no.
Ne kadar özel olduğunu bilmiyorsun.
No sabes lo especial que eres.
Odada kan olduğunu söyledi.
Dijo que había sangre en la habitación.
Helena'yı alanın Enger olduğunu düşünüyoruz.
Creemos que fue Enger quien se llevó a Helena.
Unutursun, kim olduğunu biliyorum.
¿ Lo olvidaste? Yo sé quién eres.
Güzel, nerede olduğunu bilen tek adamı vurdunuz.
Bien, y mataron a la única persona que sabía dónde está.
Kira'ylayım ve Helena'nın başının dertte olduğunu söylüyor.
Estoy con Kira, dice que Helena está en problemas.
Millet, bu planın ne kadar çılgınca olduğunu biliyor musunuz?
¿ Tienen idea de lo loco que es este plan?
Duşta kendine nasıl dokunduğunu biliyorum... -... temiz olduğunu düşündüğünü.
Sé cómo te tocas en la ducha porque crees que es limpio.
Bu benim doğamda yok. " Bunun kim olduğunu tahmin ediyorsunuzdur.
No está en mi naturaleza ".
Ama hala ortada kaç tane olduğunu bilmiyoruz.
Pero aún no sabemos cuántas hay.
Sarah ikinizin burada... - olduğunu bilmiyor, değil mi?
Sarah no sabe que ustedes dos están aquí, ¿ verdad?
- Öyle mi? - Önceki hafta başka bir kaynağı olduğunu söyledim ve çözmeye çalışıyorum...
S dijo que tiene otra fuente, estoy intentando descubrir quién.
Coady'i yakalatan, S'in kaynağının kim olduğunu
¿ La emborrachaste? ¿ Sabes quién era la fuente de S, la que nos llevó hasta Coady?
- Nerede olduğunu söylemedim.
- ¡ No les dije dónde estabas!
Dosyaların sende olduğunu biliyor.
- Sabe que tienes los archivos.
Yetkililer uçağın özel askeri anlaşmaların tartışmalı isimlerinden Howard Hargrave'e ait olduğunu doğruladı.
Las autoridades han confirmado que el avión pertenece a Howard Hargrave, la a menudo controvertida figura en el campo de las adjudicaciones militares privadas.
Bir kırmızı çizgi olduğunu anlıyorum, Ajan Ressler, ve onun bunu aştığını düşünüyorsun ama katılmıyorum.
Comprendo que hay una línea, agente Ressler, y que crees que la ha cruzado, pero no estoy de acuerdo.