Ülkemizin traduction Espagnol
507 traduction parallèle
Genç bir adamın dünyada karşılaşacaklarıyla ilgili tavsiyeler : Kelime kelime, çocuğuna aşırı düşkün bir ebeveynin ya da ülkemizin koruyucularının vereceği gibi.
Los últimos consejos similares a los que daría cualquier padre o tutor en una ocasión así en nuestros países.
Şu kederli saatlerde bile, ülkemizin Protestan gayesi için hâlâ savaşıyoruz.
Y en esta hora sombría, todavía peleamos... por la causa protestante de nuestro país.
O halde majestelerine ülkemizin beklediği o varisi sağlamak gibi harika bir tarihi olaydan ötürü. tebriklerimi sunmak için epey bir süredir beklediğimi iletirsiniz.
Entonces quizá haréis saber a Su Alteza que he estado esperando para poder felicitarla por este gran acontecimiento histórico : haber proporcionado a nuestro país un muy necesario heredero al trono.
Keşke Lenin de ülkemizin şimdiki halini görebilseydi.
¡ Ójala Lenin pudiera ver nuestro país ahora!
"Uzun ve ciddi incelemeler sonucu... sevgili ülkemizin çıkarı için en iyi çözüm olarak... yarı yarıya anlaşmayı öneriyoruz."
"Tras largo y serio análisis... " sugerimos por el bien de nuestro amado país... " una acuerdo 50 y 50 como mejor solución.
Kafelerde, gece kulüplerinde ülkemizin itibarını lekeliyorlar.
Deshonran el buen nombre de nuestro país en cada café y club nocturno.
Biraz önce başbakan radyoda ülkemizin savaşa girdiğini duyurmuş.
El primer ministro acaba de anunciar por la radio que nuestro país está en guerra.
Böyle biri ülkemizin en yüksek mahkemesinde çalışamaz.
No podemos dejar que un hombre así presida el más alto tribunal del país.
Ellen Whitcomb bugün sizlere, ülkemizin karşı karşıya olduğu bu krizde hayati bir rol almamız hususundaki büyük yükümlülüğümüzü işaret etti.
Esta tarde, Ellen Whitcomb ha señalado la obligación profunda que tenemos para tomar parte vital en la crisis que confronta nuestro país.
Sadece biz ve hayatlarımız değil, ülkemizin geleceği de söz konusu.
No se trata sólo de nosotros y nuestras vidas, sino del país.
Gerçekten şanslıyız ki seni bulan Tarzan'dı. O, bizim ülkemizin sırlarını bilir ve bu sırrı iyi korur.
Fue una suerte que te encontrara Tarzán ya que conoce el secreto de nuestra tierra escondida y lo tiene bien guardado.
Dr. Brine da tabii ülkemizin en tanınmış organik kimyagerlerinden biridir.
El Dr. Brine es, por supuesto, uno de los más reputados químicos orgánicos del país.
"Asla unutmayalım ki başımıza gelenlerin ve kayıpların sebebi ülkemizin zayıf olmasındandır."
"No olvidemos nunca que nuestro sufrimiento y las bajas se produjeron porque nuestro país era débil".
Eminim ki, bu silah savaşın sonlanıp, barışın gelmesinde ve ülkemizin tekrar birliğinde büyük katkı sağlayacaktır.
Seguro que jugará un papel importante en la finalización de esta guerra y que le devolverá la paz y la unidad a nuestro país.
Bugün, ülkemizin her bölgesine, her şehrine her köyüne haberciler yolladım.
En el día de hoy, he enviado correos a todos los puntos de nuestra nación a todas las ciudades y aldeas.
Bu yüce Dükü şanlı ülkemizin kraliyet tahtına oturtma konusunda Lord Hastings'in desteğini almak kolay değil.
¿ No sería empresa fácil captar a lord Hastings para el instalamiento de este noble duque en el trono real de esta famosa isla?
General ülkemizin bana ihtiyacı olduğunu söylüyor.
Exacto. El General dice que el país me necesita.
"Bu evrağın sahibi Çin'in sınırsal bütünlüğünü korumakla sorumludur ve gerekirse ülkemizin coğrafi sınırlarının içinde veya dışında koruyucu önlemlere başvurabilir."
"El portador es encargado de la integridad territorial de China con medidas preventivas si fuera necesario más allá de las geográficas fronteras de la república".
Yatırımlarımızın kamu idaresiyle kesişmesinden bu yana... şirketimle kamu idaresi arasındaki ilişki... ülkemizin yararına olan, birsürü başarıyı beraberinde getirmiştir.
La Corporación y nuestra compañía son sólidas. La política de nuestra empresa cumple la de la Corporación. Colaboramos en un gran proyecto, sin buscar grandes beneficios.
Daha evvel ülkemizin tarihinde dile alınmamış sözler duyacaksınız.
Voy a decir algo jamás dicho en la historia de nuestro país.
Dürüst ve çalışkan Amerikalılardan oluşan böyle bir meclisin sevgili ülkemizin Kongre'sine vekil olmak hakkını bir adamı öldürmüş olmasına dayandıran birini aday olarak göstermesi mümkün olabilir mi?
¿ Es posible que un cuerpo tan representativo de americanos honestos y trabajadores puedan apoyar a un candidato para el Congreso de nuestro amado país, cuyo único mérito es haber matado a un hombre?
Uzaygemisi "OKYANUS" ülkemizin ulusları tarafından yapılmıştır. Altı ay gibi bir sürede, avantajlı bir gezegen düzeni oluşmadı.
La nave espacial "OCÉANO" hecha por las naciones del mundo... iba a ser lanzada a mitad de año... cuando una ventajosa aproximación de los planetas se produce.
"... gün geçtikçe daha fazla tehlikeye atıyorlar. " " Majesteleri, ülkemizin kutsal geleneğini sürdürmek adına... " "... bu kargaşaya bir çare bulmayı arzu etmektedir. "
En tiempos de incertidumbre como éstos si el respeto al conjunto de la nación falla, se considera una falta de respeto a Su Alteza.
Kısa bir süre önce bu adam büyük ve şanlı ülkemizin önde gelen beyin cerrahlarından biriydi.
Hace poco... era el mejor cirujano de este glorioso país.
Ve şimdi sizi, Sayın Valimizin ülkemizin başkentinden yapacağı Ulusa Sesleniş yayınına bağlıyoruz.
Y ahora, vamos al Capitole donde Su Excelencia, el gobernador hablará desde su residencia oficial.
Öncelikle, hükümetimiz ile yaptığımız çalışmalar sonucu ülkemizin birinci derece afet bölgesi olmasına karar verdik.
Además, en conjunto con el Gobierno federal, declaro a este Estado área de desastre.
Belki de Büyük Kızıl'ın bizimle dalga geçtiğini ve o komünistlerin bu soğuk savaşta ülkemizin küçük düştüğü bir başka olaya daha güldüklerini düşünüyorsunuzdur.
Tal vez incluso piensan que Big Red se ha burlado de nosotros y que esos comunistas se ríen ante otra humillación que añadir a las muchas que ha soportado este país en la Guerra Fría.
Bu ülkemizin en eski kanunudur.
La ley más vieja de nuestra tierra.
Bir de ülkemizin köylü kadınlarının her zamanki karışımı.
Hemos tenido esas compañías españolas de baile abordo antes.
Ayağa... Ayağa kalkıp diyeceğim ki... Bu Başbakan ülkemizin savunma sırlarını sattı.
Me... levantaré y diré... que el Presidente ha vendido los secretos de nuestra defensa.
Bayanlar ve baylar, vatandaşlarım ülkemizin Başbakan'ı Sinyor Gustavo Alfredo Fortuna'yı sunmaktan onur duyuyorum.
Damas y caballeros, compatriotas, tengo el honor de presentarles a Don Gustavo Alfredo Fortuna, Presidente de nuestro país.
Gördüğünüz adamın adı Frank Wayne ülkemizin ekonomisini bozan suç örgütünün bir numaralı adamı.
El hombre al que está mirando es Frank Wayne el número uno de un gran imperio del crimen corruptor de la economía de nuestro país.
Eşim, ülkemizin geleneksel rahibelerinin soyundan geliyor.
Mi esposa es descendiente de las sacerdotisas de nuestro planeta.
Bu adamlar, Bağımsızlık Bildirgesini imzalamaya ve ülkemizin İngiltere'den bağımsızlığını ilan etmeye hazırlanıyorlar.
Esos hombres están... aprontándose a... firmar la Declaración de Independencia, y declarar al país... libre de Inglaterra... y me voy a trabajar.
Büyük ülkemizin bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşmayı reddetti.
Se negó la oportunidad de pelear por la libertad y la independencia de de nuestro gran país.
Kardinal Wolsey, ülkemizin en büyük papazı, görevinden oldu.
El Cardenal Wolsey, el más importante eclesiástico de nuestra tierra ha sido expulsado.
Fransa'daki yenilgi ülkemizin de tamamen yenilmesine yol açacaktır.
"una derrota en Francia significará... " una derrota final, incompleta e irremediable de este país.
Willie, ülkemizin müstakbel babasını gördün mü?
¿ Habéis visto al futuro padre de nuestra patria?
Kendi kuşağının geri kalanı, yani ülkemizin en iyileri,... ilk kez yürüyüşe geçmişken, o sırada ne yapmaya niyetli olduğunu söylersen,... niyetinin kendi hamaset anlayışımdan daha hamasi olma şansı da var, Julian.
Si me dices lo que harás mientras todos los de tu generación, los mejores se nuestra nación, se manifiestan por primera vez, seré más heroica que mi heroísmo, Julián :
Din ve Monarşi ebedi ülkemizin iki dayanağıdır ve Batı Hristiyan uygarlığının.
La religión y la monarquía son los dos pilares de nuestra patria eterna, de nuestra civilización cristiana occidental.
Sanki ülkemizin uzun saçlı dinsizler ve bağımlılarca işgal edilmesi yetmiyormuş gibi.
Por si no es bastante que estemos invadidos por melenudos, ateos, y drogadictos sin sexo definido, ahora quiere acusar a la policía y a la justicia,
Şimdi silahlı güçler üzerinde kuşku yaratmak istiyorsunuz, ülkemizin yegane sağlıklı unsurları.
Io único sano en este país podrido por partidos y parlamentarios.
- Sevgili ülkemizin gelecekteki düşleri için.
- General Mongo..., General Mongo...
Ve ülkemizin özgürlüğü için savaşıyoruz.
Y estamos luchando por la libertad de nuestro país.
ABD zengin bir ülke olsa da..... San Marcos fakir bir ülke. Yardım karşısında ülkemizin size sunabileceği pek çok..... harika şey var.
Aunque los Estados Unidos... es un país muy rico... y San Marcos uno muy pobre... hay muchas cosas que podemos ofrecerle a su país... a cambio de su ayuda.
Devrim sürecinde hepsi birer vicdani retci olsalardı ülkemizin kurucuları nasıl davranırlardı sizce Bay Kohler?
¿ Qué hubieran hecho sus ancestros, Sr. Cowler, Sí durante la revolución americana, todos hubieran sido objetores de conciencia?
Kişisel mutluluğumuzla ülkemizin ve insanların mutluluğu arasında bir fark yok.
Por qué, entre nuestra felicidad personal y de nuestro país y del pueblo... no hay ninguna diferencia.
Özellikle bu zamanlarda, ülkemizin birliğe ihtiyacı olduğu ve... zafere bu kadar yakınken, hala bozguncuların sesini duyuyoruz!
En este momento en que toda la patria esta unida con la certeza de la victoria, y aun se oyen comentarios derrotistas!
Peki ABD'ye izin verenler ülkemizin bağımsızlığı hakkında ne düşünüyor.
Le ha permitido plantear el problema de la independencia de nuestro país.
Güzel yıldız muhteşem dişlerini göstererek pizzayı ısırıyor ve İtalya'ya özgü renkleri ve tadıyla ülkemizin yaşama tutkusunu sembolize eden yiyeceğin tadına bakıyor. Isır!
... parece encerrar la alegría de vivir de nuestro país.
İşte ülkemizin amblemi olan çalı.
Aquí tienes una acacia, el emblema de nuestra tierra.